Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

08 Şubat '16

 
Kategori
Deneme
 

Yalan

Yalan
 

alıntıdır


“Yalan” konusunu anlatacak olan konuşmacı kürsüye çıkmış:

“Sözlerime bir soruyla başlamak istiyorum. A.C.'nin yalancılık ve yalancılar adlı kitabını okuyanlar lütfen parmaklarını kaldırsın…”

Salonda bulunanların çoğu parmağını kaldırmış.

Konuşmacı gülmüş.

“Konuşma konusu olarak Yalan'ı seçmekle çok doğru ve yerinde düşünmüşüm. Kaldırdığınız parmaklar bu düşüncemi doğruladı. Çünkü A. C.'nin yalancılık ve yalancılar adlı bir kitabı yoktur. Aslında A. C. diye bir yazar da yoktur.”

Şöyle bir kendimize dönüp sorduğumuz da yaşamımız boyunca kaç defa yalana başvurduk acaba? Sanırım bir defacık olsun yalan söylemeyenimiz yoktur.

Kocasının karısına, karısının kocasına, öğrencisinin öğretmenine, esnafın müşterisine, doktorun hastasına yalan söylememesi mümkün mü?

Bazıları bu işi o kadar ileri götürürler ki adeta yalancılığı yaşam tarzı olarak benimsemişlerdir. Ayakları üzerinde uyduruverirler yalanları. Böylelerine “kırk yalan” deyimini kullanırız.

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.” “Bir yalan, bin yalanı doğurur” gibisinden söylemler girmiştir konuşma dilimize.

Yalancı çoban öyküsünü bilmeyenimiz yoktur.

Halkımızın yalancılığı en çok kimlere yakıştırdığı da malumunuzdur.

Bazı yalanlar da masumdur. Söylenmesinde sakınca yoktur. Böyle yalanlara beyaz yalan diyoruz. Örneğin kavgalı karı-kocanın arasını düzeltmek için söylenen yalanlar. Yine can kurtarmak için söylenenler. Yazımı yalan konulu bir öyküyle bitireyim.

Bir ülkede bir zamanlar bir kral varmış. Bir ara çok sıkılmış. Adamlarını çağırıp, “Bana en güzel yalanı söyleyene on bin altın ödül vereceğim, halkıma duyurun,” diye buyurmuş. Kısa süre içinde ülkenin bütün halkı bu durumdan haberdar olmuş. On bin altın ödülü duyan doğrucular bile bir yalan uydurup kralın karşısına çıkmış. Ancak kral yalanların hiçbirini beğenmemiş. Yalan söyleyenler ne derse desin hepsine, “Olur, olabilir,” karşılığını vermiş. Tam on bin altın ödülü hak eden yalancı yok diye düşünürken kralın huzuruna üstü başı perişan biri girmiş. “Büyük ve saygıdeğer hükümdarım, sizin babanızla benim babam arkadaşmış” demiş. Kral, “Olur… olabilir,” diye cevap vermiş. Adam konuşmayı sürdürmüş: “Bir gün babam babanıza on bin altın borç vermiş. Ancak babanız bu borcu ödememiş. Sizin yasalarınıza göre alacak verecek babadan oğla geçtiğine göre şimdi bana on bin altın borcunuz var,” demiş.

Kral öfkeyle bağırmış. “Yalannn! Büyük bir yalan bu…”

Adam sakin ve yumuşak bir sesle cevap vermiş: “Büyük ve saygıdeğer hükümdarım eğer söylediklerim yalansa ben en güzel yalanı söylemiş bulunuyorum. On bin altın ödülü hak ettim. Söylediklerim doğru ise o zaman babamın babanızdan alacağı olan on bin altını yasalarınıza göre bana ödemeniz gerekiyor,” demiş.

 

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..