Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yalancılık işe yarar mı?

 

Bu soruya normatif olarak cevap vermek en kolayıdır. Yo hayır dersin, erdemli olursun; norm üretirsin; ahlak felsefesinde öğreti kurabilirsin; dinler üretebilirsin.

Ama gerçekten bu sorunun cevabı kolayca normatif bir şekilde verilebilir mi?

Yalan söylemek, kişi tarafından bilinçli şekilde, gerçek olmayanı gerçek, gerçek olanı gerçek olmayan şeklinde göstermek ve bu yolla, hedefine ulaşmak olarak tanımlanabilir belki. Hedef dediğimiz tabiki bir tür çıkardır.

Yalanı mümkün kılan temel şey, aslında insanların hayatı dürüstlük temelinde yaşamayı seçmiş olmasından çıkar.

Eğer böyle olmasaydı, iletişim mümkün olmazdı, iletişim mümkün olmadığında, nihayetinde hayat mümkün olmazdı. Kimse kimsenin dediğine önem vermeyeceği için kimse kimseye bir şey demezdi.

Demek ki aslında dürüstlük hayatın temel zemini oluyor.

Yalan söyleyerek, dürüstlük temelinde hareket edenleri kandırıyor ve çıkar sağlıyoruz.

Yalan söyleyerek elde edilen çıkara biraz daha yakından bakabiliriz.

Buradaki çıkar denilen şey nedir? Çıkarın çeşitli dereceleri ya da nitelikleri olduğunu hemen sezebiliriz. Sağladığımız çıkar, bir olanak, nimet, değer, hak vs. türü bir şey olması gerektiğine göre, bu sağlanan şey, başkasına ait olup, o şeyin tamamen bize ait olması şeklinde olabilir. Yani, yalan söyleyerek başkasın ait olan bir hakkı, değeri vs. kendimize ait kılıyoruz.

Bu tarz bir çıkar sağlama yalan söylemenin en kabul edilemezi olabilir.

Ancak tüm yalan söylemeler bu şekilde değildir. Bazen yalan söylemek bir eğlence haline gelmiştir. Başkasının hakkını ele geçirmek şeklinde olmayabilir, bizim kişisel tatmiminiz açısından öne çıkar.

Bazen beyaz ya da pembe yalan denilen şey olarak ortaya çıkar. Bir şekilde başkasının yararına neden olmak adına yalan söylenir.

Bir diğer yalan türü daha vardır. O da şöyle anlatılabilir: Hayatı tam dürüstlükle mekanik bir şekilde yaşamak mümkün değildir. Hayatın hayat olarak ortaya çıkması için sisteme sokulmuştur, kurallar, normlar üretilmiştir. Bunlar pek çok şeyi hantal hale getirir. Bir mekanizm yaratır, mekanizm hayat için şarttır, ancak, mekanizm incelikleri yakalayamaz. Yakalasa bile mekanizma mekanizma olabilmek için, geçmişe odaklanır, yeniye kapalıdır. Yeniye açık olsaydı, yine mekanizma olamazdı, ancak çok sınırlı şekilde yeniye açıktır. O da her zaman yetmez.

Bu şekilde betimlenebilecek somut bir durum oluştuğunda, öyle durumlar olabilir ki, yalan söylemek, bu sıkışmışlığı açmanın tek koşuludur. Bu şekilde, hem yalan söyleyenin, hem genelin yararı sağlanabilir. Bu tarz yalanlarda yine, kişisel düzeyde de, başkasının hakkını çalmadan, başkasıyla dalga geçmeden, başkasına yarar sağlamak niyeti olmadan, çıkarlar sağlanabilir.

Böyle bir çıkarı, kimse de eleştirmez, çünkü kimseye zarar vermiyorsa, hayatın hantallığına karşı, kişi yalan söyleyerek kişisel yararını yaratıyorsa, neden bu kötülensin?

Biz zaten bu tip kişilere ve yalanlara, uyanıklık diyoruz. Uyanık, işini bilir, tuttuğunu koparır, o halleder, o yapar vs.

Ancak bu tarz yalanların da, başkalarının hak kaybına yol açıp açmayacağının bir garantisi olamaz. O nedenle buradan bir yalan söyleme ilkesi çıkmaz. Nitekim, tekil olarak, başkalarının hak kaybına yol açmadığı net şekilde gösterilse bile, bunu ilke olarak koyup, herkes, başkalarının hak kaybına yol açmadığı zaman yalan söyleyebilir dediğimiz zaman oluşacak ortamda, hak kayıplarının oluşmaması ve bu tarzda yalan söylemenin ilke olarak ortada kalmayacağı açıktır.

Ancak bu yazdığım tarzda genel ilkeler koymak, çözümlemeler yapmak ve bu şekilde tüm dinler, tüm felsefi öğretiler, ahlak felsefeleri aslında boş laftır. Çünkü hayatın karnı bu boş laflara toktur ve hayat ve hayattaki her tekil hayatı kendi bildiği, anladığı şekilde yaşar.

O nedenle de, her tür tarzda yalan söylemek insanlık ve hayat varoldukça var olacaktır.

Yalan söylememeye körü körüne bağlılık hayatı kişi için zorlaştırır. Ama diğer taraftan, yalan söylemeye körü körüne bağlılık da hayatı kişi için zorlaştırır. Yalan söylemenin gücüne karşı, yalan söylememenin gücü vardır ve bu etkili bir güçtür.  Ancak, hayatı sistemleştirilmiş, hantallaştırılmış, mekanikleştirilmiş bir şekilde yaşamak ve aslında, yalan söyleyerek, bu sistemin batıklığını açmak mümkündür. Çünkü bireyin yalan söylemesine neden olan, salt onun karakterinden çıkmaz,sistemin batıklığından, çöküklüğünden çıkar. O nedenle tekilin kişisel çıkarını, başkalarının hak kaybına yol açmadan sağlamak üzere yalan söylemesi mutlak şekilde reddedilemez.

Şimdi buyrun burdan yakalım. Hangi ahlak felsefesi ya da din yalan söylemeyi savunarak kendini varedebilir ki, koy yalan söylemek yanlıştır, koy hırsızlık yanlıştır, koy komşuların açken sen tok durma, al sana din, al sana ahlak felsefesi öğretisi.. kebap..

Özetlersek, yalan söylemek mutlak şekilde reddedilemez, yalan söylememek de mutlak şekilde kabul edilemez. Mutlak şekilde yalan söylemek batıktır. Mutlak şekilde doğru söylemek batıktır.

Peki, hayatı neye göre yaşayacağız? Esasında düşünürseniz, siz hayatı yaşamazsınız, hayat sizi yaşar. Yani hayat yaşayabileceğinizi size verir. Bunun içinde maddi manevi her şey vardır. Sizin buna özne olarak müdahaleniz yok denecek kadardır. Siz hayata koymazsınız, hayat size koyar.

Ne oluşuyorsa onu yaşar ve sonra onun teorisini üretirsiniz. Yani aslında laf da, eylemden ya da olandan sonradır ve o nedenle lafın bir kıymeti de yoktur. Olan olmuştur, laf onun olsa olsa sadece giysisidir. Ayıp yerlerini örtmesidir belki.

Kişisel düzeyde aldığımızda, yalan söylememek kişinin çıkarını korumasını sağlar, ama aynı zamanda yalan söylememek kişisel çıkarını kaybetmesine yol açar.

Benzer şekilde, yalan söylemek kişinin çıkarını korumasını sağlar, ama aynı zamanda yalan söylemek kişisel çıkarını kaybetmesine yol açar.

Bunun milyon türlü kombinasyonu olabilir. Ama bu ikisi kesindir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..