Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '13

 
Kategori
Siyaset
 

Yalanlar devri bitti.. Artık doğruların zamanı..

Yalanlar devri bitti.. Artık doğruların zamanı..
 

Halkımız yutmuyor artık..


2002 yılında iktidara getirildi. Gelir gelmez ilk işi toplumun tüm kesimlerine “özgürlük ve demokrasi” sözleri vermek oldu.

Roman vatandaşlarımızdan Ermeni Vatandaşlarımıza, Gayri müslüm vatandaşlarımızdan alevi vatandaşlarımıza, Kürt vatandaşlarımızdan tüm halkımıza, sanatçılarımıza, bilumun liberal, eski solcu, dönek takımına, başörtülülerden ezilmişlere, mütedeyyin kendi halindeki dindar insanlardan işsiz ve okuyamamış gençlere kadar hemen herkese  olmadık sözler verdi ve önemli bir kesimin desteğini aldı.

Hemen herkese “özgürlük ve demokrasi” nutukları attı. AB’ye giriyoruz yalanlarını çok iyi kullandı. AB müzakerelerinin başlaması tarihi için yaptığı AB gezisini AB’ye giriyoruz şovuna dönüştürüp Kızılay’da gündüz vakti Havai Fişek gösterileri yaptı.

Tamam işte “Türkiye yırtıyordu makus talihini”. "Halkımız rahat olabilirdi. Sorunlar bitiyordu."

Fakat arada bir şöyle sözlerde ediyordu AKP’nin başı; Biz ABD’nin BOP projesinin Eşbaşkanlarından birisiyiz. Bu konuda bize verilmiş görevler var ve bu görevi yapıyoruz.”, “Demokrasi bizim için amaç değil araçtır, bir tramvaydır bineriz ve istediğimiz durağa geldiğimizde ineriz”.

İnsanların beyinleri yandaş medyada devreye sokularak  böyle yıkandı yıllarca.

Oysa ilk geldiği günden beri ülkedeki yurtsever ve cumhuriyetçi kesimler hep haykırdılar; bunlar ABD’nin bölgedeki eş başkanıdırlar ve yaptıkları yapacakları sadece ABD’nin bölgedeki çıkarlarına ve yeniden şekillenecek Orta Doğu haritasının hazırlanmasına hizmet etmek olacaktır. BOP projesi için seçilmişlerdir ve görevleri layıkıyla yerine getirebilmeleri için bir dizi teste ve seminere tabi tutulmuşlardır.

Meraklılar, 2002 seçimlerinden önce Recep Tayyip Erdoğan’ın hiçbir siyasi kimliği yokken ABD’ye kaç kez gittiğini ve Bush’la kaç kez görüştüğünü araştırıp bulabilirler.1998’de Morton Abromovitz açıklama yapmadı mı?. “Biz önümüzdeki dönemde Erbakan’ın yerine Gül-Erdoğan ikilisini hazırlıyoruz”..

Eşbaşkanlık görevini yerine getirirken arada bir 1 Mart 2003 tezkeresinin reddi gibi “ufak kazalarda” oluyordu ama “becerikli” danışman Cüneyt Zapsu hemen devreye girerek ABD’li senatörlere “Bu adamı lağım çukuruna atmayın” yalvarmalarıyla durumu kurtarıyordu.

Neyse konumuza dönelim. RTE’nin bu yalanları örtmek ve takiyyeci yüzünü gizlemek için yaptığı açılımlara bir bakalım.

Roman açılımı yaptı. Sonuç; Romanları Sulukule’den çıkarıp ellerindeki gecekondularını kamulaştırarak yandaşlarına rant ve inşaat alanı yaptı. Romanlar şimdi perişan ve isyan halinde.

Ermeni açılımı yaptı; Ermeni vatandaşlarımıza her türlü dini özgürlük vereceğini  ve “ikinci sınıf vatandaş” olmaktan kurtaracağını vaad etti. Sonuç: Hırant Dink’in katillerini korumaya aldı.

Alevi Cem evlerinin ibadete açılacağının  sözünü verdi, aksine daha çok alevi ayrıştırmacılığını ve düşmanlığını körükledi.

Kürtlere demokratik açılımla bir sürü “özgürlük” vaad etti ama sadece ve sadece Barzanistan’ın kurulmasını ve PKK militanlarına özgürlük sağlanmasını gerçekleştirdi, ABD’nin istediği Güneydoğuda ikinci bir (İsrail’in) Kürt Devletinin kurulmasına ön ayak olabilecek yeni “Bölücü Anayasa”  çalışmalarını Abdullah Öcalan ile birlikte halkımıza yutturmaya çalıştı, halada çalışıyor..

Sanatçı açılımı yaptı; Devlet Tiyatrolarına savaş açtı, sanatın içine tükürdü. Şimdi o sanatçıların hepsi Taksim’de.

Hatta bu “açılımları” çeşitli çıkar hesaplarıyla “Dersim’di, Soykırımdı” diyerek destekleyen Orhan Pamuk’lar ve Hüseyin Aygün’ler bile isyan etti artık.

Halka verdiği özgürlük sözlerine rağmen halk için söylediği; “Bunlar çapulcu”.

Geldiğimiz nokta; Sokaktaki her dört gençten birisi işsiz. Kendi açıkladıkları geçim endeksleri bile sefaletin boyutlarını gösteriyor. Ülkede tam anlamıyla polis baskısı ve şiddeti var, meydanlar gaz ve tazyikli sudan geçilmiyor Toma’lar en çok gördüğümüz araçlardan oldu. Ülkede resmen bir kırım var, demokrasi ve cumhuriyet değerlerinin korunmasını isteyen insanların kırımı.

Tüm bu yalanların inandırıcı olması ve  halkın tepkisini mümkün olduğunca ötelemek için bir şeylerde yapmak gerekiyordu tabi..

Geçici ve her an çökebilecek bir "refah ortamı" yaratabilmek için, Uluslar arası para baronlarının ve Arap Kralları’nın, şeyhlerinin  çok yüksek faizlerle Türkiye’ye soktuğu sıcak paraya sarıldı. Aldıkça battı, battıkça aldı. Şimdi  kalkmış halkın meydanlardaki demokrasi taleplerini kötülemek için “Faiz Lobisi” diyor.

Bir tane üretime dönük fabrika açmadı, İşçi haklarını budadı sendikacılığı öldürdü, Üniversiteleri susturdu, orduyu itibarsızlaştırma gayret içinde girdi muazzaf emekli bir çok şerefli Türk Subayını Silivri’ye attı. Basını satın aldı. Ülkenin bütün stratejik ve ulusal değerlerini sattı. Borçlandı da borçlandı. Şimdi o alacaklılar, şantajla istediklerini yaptırmıyorlarmı bu hükümete.

Bakın dün Ulusal Kanal’da Masum Türker açıkladı; Garanti bankası Genel Müdürü “Bende çapulcuyum” lafını niye söylemiş?. Ülkemizde parası olan yabancılar paralarını dolara çevirip ufak ufak yurt dışına çıkarma hesaplarındaymış. İki günde 40 milyon dolar yurt dışına çıkmış. Doların fırlaması o yüzdenmiş.

Türkiye dış politikada, tarihinin en itibarsız dönemini yaşıyor. Bir önceki yazımızda Suriye ve Beşar Esat konularını uzun uzun anlattığımız için o rezalete girmeyeceğim bu gün, ama Tunus’ta yayınlanan Eşşuruk gazetesinin şu haberinden söz etmeden geçemeyeceğim.  "Arap Baharı Türkiye kapılarını vuruyor. Herkese akıl veren, Türkiye’yi ileri demokrasiye taşıdığını söyleyerek övünen ve diktatörlere ‘halkının sesini dinlemeyen yok olmaya mahkumdur’ diyerek nasihat veren Erdoğan bu manzarayı nasıl açıklayacak.” Ayrıca, Türkiye halkının AKP’ye ve Erdoğan’a geri adım attırdığını söyleyen bir çok Arap Gazetesi Erdoğan’ın Arap Halkları nezdindeki prestijinin son bulduğunu yazdılar.(Evrensel 03.06.2013)

Geldiğimiz nokta bu.

İçerde ve dışarda itibarı sıfır bir Türkiye;

AB diye övünüyorlardı şimdi çark etmenin peşindeler, Obama nezdinde dahi kabul görmüyorlar. Daha dün Fas Kralı görüşmedi Erdoğan’la. Tunus muhalefeti birlikte katılacakları yemek davetini biz “despot ve diktatörlerle bir arada olamayız” diye reddetti. Ülkede halkın içine giremiyor binlerce koruma ile dolaşıyor.

Yalanlara sarılıyor kurtuluş için, yok Avrupa’da da bu tür eylemler böyle bastırılırmış, yok ABD’de OCCUPY WAL  STREET olaylarında 17 kişi ölmüşmüş, vs.vs. Kendini kurtarmak için olmamış kötü örnekleri bile olmuş gibi gösterip bahane arayan bir mantık. Oysa adamlar açıklıyor işte ABD Büyükelçisi “O olaylarda Polis müdahalesi ile ölüm yaşanmamıştır” diyerek Erdoğan’ı yalanlamadı mı?. Ayrıca adamlar bu tür olaylarda hayatını kaybeden ve zarar görenler için 20000-30000 dolar tazminat verdiklerini ve toplam 1 milyon dolar ödediklerini açıklamadılarmı?.  

Eşbaşkanlık görevleri gereği hiçbir zaman getiremeyecekleri demokrasiyi varmış gibi yutturmaya çalışmalarına artık söyledikleri yalanlarda yetmiyor.

Bir şeyi hesaplayamadılar: Halkı. Gençliği ve insanlarımızdaki demokrasi sevdasını.

Hiç “iyi şeyler” yapmadılar mı?. Yaptılar tabi.. 150 milyar dolarlık bir rant piyasası yaratıp yandaş tarikatçı ve cemaatçi şirketlere bölüştürdüler. Her şeyi sattılar savdılar. Bir de TOKİ konutları yaptılar ki evlere şenlik oturulmayacak haldeler ve her kes bu konutlardan kurtulmanın yollarını arıyor.(TOKİ Evleri hakkında Sayıştay raporları TOKİ rezaletini çok güzel açıklıyor)

“Ecdatlarının” yaptıkları ve halkımız tarafından lanetlenip yok edilen gerici simgeleri geri getirmeye çalışıyorlar. Topçu Kışlası ve geçmişi incelenirse Erdoğan’ın neden ısrarcı olduğu daha iyi anlaşılır. Üçüncü köprüye Yavuz Selim gibi bir Alevi katliamcısın adının verilmesindeki ince hesaplarda ayrı bir konu tabiki.

Sonuç olarak; Recep Tayyip Erdoğan, artık yalanlar devrinin bittiğini ve  şimdi doğruları görmenin  zamanı geldiğini anlamalı. Ve bu doğruları görmek için bindirilmiş kıtalar olarak gece yarıları havaalanlarına taşıdığı ve millete yandaş basın kanalıyla 100000 kişilerdi diye yutturmaya çalışılan 5-10 bin kişilik kendi “%50’sini” değil, tüm Türkiye’de ve Avrupa’da meydanları dolduran ve AKP istifa, sözleriyle ortalığı çınlatan milyonlara bakmalıdır.

Saygılar..

09.06.2013

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..