Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '14

 
Kategori
Güncel
 

Yalanlar doğru, doğrular yanlış oldu

Yalanlar doğru, doğrular yanlış oldu
 

Günümüzde nesillerden nesillere uzanan sayısız doğru bilinen yanlış ve yanlış bilinen doğrular vardır.

Bu söylenenlerin bazıları milletlere mal edilmişken, bazıları da kişilere mal edilmiştir.

İster söylemiş/söylenmiş olsun, isterse olmasın, bir kere kendileriyle özdeşleştirilmiştir.

Çoğu zaman bunlar toplumu nasıl etkilemiştir, toplumun sosyal yaşantısına neler katmıştır, neler almıştır, tartışılır.

Bazen yanlışların sebep olduklarının yanında,  bazı durumlarda doğruyu dosdoğru söylemenin de zararları olmuştur.

Hani “her doğru doğrudur, ama her doğru her yerde söylenmez” diye bir tabir vardır.

Doğrular her zaman açık yüreklilikle, rahatça, dürüstçe söylenmiyor/söylenilmiyor.

Bazen maddi çıkar ve yanlış hesaplar yüzünden doğrulara, yanlış, yanlışlara doğru denilebiliyor.

O kadar umursamaz ve vurdumduymaz olmuşuz ki, söylenilenlerin toplumda ya da kişilerin vicdanında, yüreklerinde sosyal yaşantılarında nasıl bir tahribata sebep olabilir diye hiç düşünülmüyor.

Sohbetler esnasında doğruluktan, dürüstlükten dem vuranlar mangalda kül bırakmıyorlar.

Bir bakıyorsunuz doğruluğun ehemmiyetinden dem vuranların, iş icraata gelince, kılını kıpırdatmadıklarına görürsünüz.

Bir yıl, bir ay, bir gün, hatta bir an önce söyledikleri hatırlattığınızda, öyle bir şey demediklerini söyleyerek, adata çark ederler.

“Siz yanlış anlamışsanız, ben öyle söylememiştim” diyerek, tabiri caizse kaymak gibi üste çıkmaya başlarlar, pişkinliğin dik alasını yaparlar.

Bazen öyle yanlışlıklar neticesinde ne kıyımlar, ne yıkımlar ve ne hayal kırıklıkları yaşanıyor, sanırım tahmin edebilirsiniz.

Hasbelkader doğru söylediğiniz varsayılarak, bazı hesaplar ve planlar bozulduğundan,  belki bazı yanlışların önüne geçmek mümkün olabiliyor; ama o zamanda başka kişilerin canı yanabiliyor ve malları yok olabiliyor.

Buna müsaade etmek, müsamaha göstermek, canı yananları gerek bilerek ve isteyerek veya gerek bilmeden ve farkında olmadan seyirci kalmak, asla doğru değil, hak katında da, insanlar nezdinde de sorumlu oluruz.

İnsanın kendi kendisiyle çeliştiği, ters düştüğü çok durumlar ve söylemler olmaktadır.

Ne tam doğru olduğunu,  ne de tam yanlış olduğunu karar veremiyoruz, bir kararsızlık içerisinde bocalayıp duruyoruz.

O zaman da işte kimi doğrulara yanlış, kimi yanlışlara da doğru diyerek kabulleniyor belki de kendimizi kandırıyoruz.

Toplumda bir yozlaşmaya doğru koşar adım gidiliyor.

Menfaatler ön plan çıkmış, doğrular rafa kaldırılmış, hak, hukuk ve hakikatten uzaklaşılmış.

Çoğu zaman uluorta, yalnız başına kalınıyor

Bazen gerçekten doğruyu söylemeye çabalıyor ve gayret ediyorsun, o zaman da karşı taraftan olur olmaz söylemlerle karşı karşıya kalınıyor.

Birçok şeyin doğru olmadığı bilindiği halde, riyakârlık yaparak, doğruymuş gibi sahte söylem ve davranışlar sergileniyor.

Madem doğrular yanlış, yanlışlar doğru olacaksa; bunların ayırımın kim/kimler nasıl yapacaktır.

Evet, “Doğruyu söylemek doğrudur, ancak doğruyu her yerde söylemek doğru değildir.”

Bu dengeyi iyi ayarlamak zorundayız.

Aksi takdirde, sonuç felaket,  hıyanet, hatta cinayet işleyerek katil olma ihtimali vardır, bilesiniz!

Resim netten alıntıdır 

Kerim BAYDAK
kbaydak61-artan@hotmail.com

 

 

  

 
Toplam blog
: 1022
: 214
Kayıt tarihi
: 06.11.12
 
 

Kerim BAYDAK 01.01.1961  ADIYAMAN  doğumlu.. 2003 yılında Anadolu Üniversitesi  İşletme Fakultesi..