Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '18

 
Kategori
Güncel
 

Yalanlar İnsanlığı Yutarken

Yalanlar İnsanlığı  Yutarken
 

Yalanlar hemen hiçbir zaman diliminde hiçbir ülkede, toplumda veya toplulukta kendi üyelerinin arasındaki ilişkileri bozacağı, adalet mekanizmasını bozacağının kesin olması nedeniyle hoş görülmemiştir. Toplumlarda yalancıların uzun süre bahtiyar olduğu vaki olmamıştır.

Bir toplumda kişiler neden yalan söyler veya yalan söylemeye kimler neden ihtiyaç duyarlar? Sorusunu dikkatle sormak gerekir diye fikir yürütmek gerektiğinde ortaya çıkabilecek en net cevap kesinlikle yaptıkları ortaya çıktığında hoş görülmeyecek kişiler yalana başvurur cevabı en doğru cevaba yakın bir cevap olabilir.

Öte yandan yalana ihtiyaç duyanın bir kandırma, olanı farklı şekilde topluma veya kişilere sunma çabasının yattığı görülebilir. Söz konusu yalanlar, fiili anlamda neden oldukları şeyler açısından bakıldığında adaleti bozduğu ya da bozma potansiyeli olduğu da görülür. Yalan bir nevi toplumları çürütmek üzere başvurulacak en akılcı, en az maliyetli araç olarak ortaya çıkar.

Kendi toplumuna, camiasına yalan söyleyen, camiasının hedef olmasına mahvolmasına yol açtığını bilmemek ahmaklıktır. Yalan söyleyenler kendi camialarını yanıltmakla aslında kendi toplumlarının sonunu hazırlarlar. Bu durumda kendi toplumları açık hedef haline gelirken, toplum içinde bireyler arasında güven duygusu da yok olur. Bireyler arasındaki güven yok olunca camia dışarıdan bir darbe gelmesine dahi gerek kalmaksızın kendiliğinden dağılır ve yok olur.

O halde camialarında yalan söyleyenler kendi camialarını başkaları için av durumuna düşürürler. Net!

Kendi camiasını av durumuna düşürmek toplum içinde yaşayan bireyler tarafından yapılması rakip topluluklar tarafından desteklenir. Bu da gayet basit bir mantıkla anlaşılabilir. O halde kendi toplumunu yanıltan kişilerin kendi toplumlarını yanlış bir mecraya sürükleme amaçları olduğu konusunda şüpheler olmakla kalmamış tarih bilimi birçok devletin bu şekilde sonunun geldiğini haykırmakta en çok da sayısız devlet kurmuş olmakla övünen biz Türk Milletinin başına bela olmuştur. Çinli prenseslerin kardeşi, kardeşe düşürmesini de bu şekilde bir tuzağın başka bir versiyonu olarak nitelendirebilirsek, diğer versiyonu da toplumların arasına yalanı yaymak, yalancıları yüceltmek onları mazur göstermek üzere hatta toplumun kökenleriyle en ufak bir alakasının olmamasına rağmen veciz sözler, atasözleri icat edilmiş, dillere pelesenk olmuştur. Aydını ile halk tabakası arasında bu denli kopuk olan bir toplumda bu durumun nedenleri daha da anlaşılır olabilir diye düşünülebilir.

Yalan arz-talep dengesi gerçeklerle, ya da doğal ihtiyaçlarla en fazla tezat teşkil eden toplumların da sıkça başvurduğu metot olmuştur. Öyle ya doğa kanunlarına karşı toplum dizayn edildiyse, insanı doğa yasaları ve toplumsal yasalar arasında sıkışan toplumda da yalan başvurulan yöntem olabilir. Bu durum da önce doğa yasaları gereği sonra da alışıldığı için söylenmeye başlanır ki toplum yine çürümeye terk edilmiş olur…

Dini vecibeler veya görevler de yalan söylemeyi artıran bir nedendir. Toplum üzerinde baskıyı artıran dinden ve dini yapıların elinden kurtulmanın yollarından birisi de yalan olmuştur. İspanya’da Endülüs Medeniyeti’nin sona ermesinden sonra üzerine zorla Hıristiyanlaştırma yaşanınca bazılarının yalan başvurduğu rivayet edilir. O halde hayatta kalabilme, hayatta rol alabilme, eşitler arasında yaşayabilme imkânı elde edebilmenin yolu yalan söylemekse yalan o takdirde de başvurulan bir yöntem olarak açığa çıkar ki bu durum da normaldir.

Ekmeğin, işin, aşın dağıtımı ve dağıtım tekeli çoğu zaman bir grubun tasarrufunda olduğu durumlarda da ihale alabilmek, makam ve mevki sahibi olmak da bireyleri yalana başvurmak zorunda bırakır. Bu şekilde görev ve vazife yapan grup yalanı topluma egemen kılarak toplumun çürüme hızını bir yandan bu şekilde artırırken, olduğu gibi görünmekte ısrar eden kendince ilkeli duruşunu bozmayan ancak son derece ilkeli ve de yetenekli kişileri de dışlamış olabilirler. Normal şartlarda kişilerin yetenekleri, bilgi ve becerileri aynı değildir. Toplumda ilkeli duruş diye tabir ettiği ideallerine ihanet edip, olmadığı gibi görünmeyi reddeden ancak yetenekli kişiler gerçekte görev almazlar ve fikir beyan etmekten vazgeçerlerse toplumsal çürüme hızı katlanarak artıyor demektir.

Normal şartlarda bir savaşta düşmanın savunma hattını kırmak ve toplumunun söz konusu savaşı kazanabilmesi için çeşitli yalan ve hilelerle düşmanın dengesini bozmak, bu faaliyetleri uzun süreli kurumsal yapılarla yapmak normal karşılanır. Bu yöntem batı medeniyetinin yüzyıllardır doğu ve Afrika’ya hediyesi misyoner örgütleri, Osmanlı’daki Cizvit Tarikatı sonrasında ise Protestan tarikatının 19. Yüzyılın başında başlattıkları akım, eğitim veya dini yayma çalışmaları altında yapılan daha sonra parçalanmada kullanılan en önemli unsur yalan, yanlış yönlendirme ve içten parçalama hareketleri profesyonelce hazırlanmış uzun yılların tecrübeleri sonucu planlı yapılanmalardır.

Yasaları toplumsal örf ve adetleri ile ters olacak şekilde kurgulanmış toplumlarda da yalan aynı şekilde örf, adet gelenekler ile yasalar arasına sıkıştırılmış insanın yasalardan örf ve adetlerin baskısından sıyrılmak üzere başvuracağı bir yöntem olarak da ortaya çıkar, çıkabilir. Çünkü kişi ancak yasalarının örf adet hatta dini ile çelişki yaşamadığı toplumda mutlu, güven içinde yaşar. Toplumsal yasaları, yazılı olan ve olmayanlar arasında bulunan zıtlıklar bir toplumun sonunu hazırlayabilir. Tecavüz olayında mahkûma yasaların beraat vermesi toplumda gönüllere su serpmiyorsa, kişiler böyle durumlarda diğer yasalarla çelişen yasalardan diğer yasalara uymayı ilahi bir görev olarak seçebilirler. Bu durumu özendirmek için değil, çelişkilerin toplumsal barış inşa etme konusunda zehirleyici bir etkiyle terör toplumu inşa edebileceği öngörülebilir.

Dinimiz İslam yalanın Münafıkların en belirgin başvurdukları yöntemlerin en tehlikelisi olduğunu belirtir ve yalancıları lanetler. Bir insanın ne için, ne sıklıkla yalan söylediği de ayrıca düz mantık gereği kalitesini de ortaya koyar. Yalan; söyleyenin kalitesini ortaya koyan en önemli göstergedir. Aynı zamanda ne sıklıkla yalana başvurduğu da başka bir gösterge kabul edilmelidir. Normal şartlarda aslında yalan münafıklık alameti ve münafıklar inançlarına göre sınıflandırılan insanların en rezillerini temsil ettiği düşünüldüğünde aslında İslam Dini ve yalanı aynı yerde yazmak İslam Dini’ne hakaret olacağı düşüncesiyle yazı burada sona eriyor…

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..