Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '08

 
Kategori
Anılar
 

Yalçın abi

Bugün okuduğum güzel bir blog yazısı geçmişe döndürdü beni karşılıksız bir aşkı, içinde inanılmaz güzellikte sevgi ve paylaşım olan bir arkadaşlığın karşılıksız bir aşk yüzünden bitişini hatırlattı bana.. Yalçın abimi..

Lise yıllarımda çok gösterişli bir kızdım, özellikle; uzun, dümdüz, parlak, bal rengi saçlarımı bilmeyen yoktu mahallede..80'li yıllarda her ne kadar sağ sol davası biz gençlerin içinde kara bir büyü gibiydiyse de hayatların içinde güzel An'lar da yaşanmaya devam ederdi.

Mahalledeki liseye yollamadı babam beni otobüsle, şehir merkezindeki daha iyi bir liseye gidiyordum ki hem mahalledekilerle arkadaşlığımı ilerletmeyip üniversite sınavına rahat hazırlanabileyim, hem de daha iyi bir lisede okuyabileyim diye..oysa inanılmaz bir dezavantajdı bu benim için. Evimiz Askeri Tıp akademisinin bir sonraki durağındaydı otobüsten indiğimde arkamda birbirini kollayarak eve kadar beni takip eden en az üç, gönül eğlendirmek isteyen tıbbiyeli asker olurdu, kimi zaman yanıma yanaşıp israrcı olurlardı kimi zaman cesaret edemez ama eve kadar arkamdan gelirlerdi. Onları hiç umursamazdım, otobüsten mahalleme indiğim anda mutluluğum başlardı. Hem beni bu dış etkenlere karşı hep bir gözetleyen ve koruyan olurdu, bunlardan birisi de şehrin o ünlü üviversitesinde okuyan, karşı apartmanın kapıcı dairesinde diğer 2 arkadaşıyla kalan İzmirli Yalçın abimdi..çoğu zaman bakkalın kapısının önündeki taburede elinde kitaplarla oturur olurdu.

Onunla iki laf etmeden, okuduğum kitabı verip yenisini almadan, ortalıkta gelişen siyasi bazı olaylardan bahsetmeden eve girdiğim hiç olmazdı. Benden daha kısa boylu, futbolcu bacaklı, sıska Yalçın abim..kocaman bir yüreği olan, herkesin yardımına koşan biz kızlara sokakta futbol oynama özgürlüğünü kazandıran, çok okuyan, çok gülen, güldüren, mahalledeki liseli gençleri toplayıp ülkenin gidişatı hakkında sürekli bilgiler vererek tartışmalı nefis ortamlarda bizi bilinçli, kendine güvenen gençlere dönüştüren, büyüklerin, küçüklerin herkesin sevgili Yalçın abisi..akşamları bizde yemek yiyebilme uğruna canım babacığıma şarap alıp gelip onu tavlayan, "kızım Yalçın abinize tabak getirin" diyerek soframızdan memnuniyetle hiç eksik etmediğimiz Yalçın abim..ara sıra Ulustaki okulumun çıkış saatinde kapıda beliriverirdi, ordan geçiyormuş da birlikte döneriz diye..hatta bir iki saat eve geç gidebilme planlarımı bile altüst eden..o gelmişse plan neyime diye hep coşkuyla onu tercih ettiğim sevgili Yalçın abim..bana gitar çalmayı öğreten, ablam diksin diye çizdiğim şilebezi elbise modellerimde mimarlığını konuşturup, kargacık burgacık çizimlerimi temize çekip milimetrik hale getiren, saatlece vakit geçirebildiğim, o öğrenci evinde o masasında ders çalışırken, ya da çizim yaparken onun divanında kıvrılıp güvenle uyuyabildiğim canım abim..

o nefis haziran günü doğum günüm; okul çıkışı sınavlar bitmiş, bütün grup o zamanın öğrenci mekanı gençlik parkındaki çay bahçesinde doğum günümü kutlamaya gidiyoruz, elinde çok sevdiğimi bildiği beyaz papatyalarla; köşede yalçın abim, koşarak boynuna sarılıp, unutmamış olmasından nasıl da mutlu olduğum o gün "seni özel bir yere götüreceğim, bir kaç saat eve geç kalsan olurmu" demisti..arkamda arkadaşlarım..dona kalmış bir an, ama ilk defa o çiçeği verişinden ve ses tonundan şüphe duymuş ve "arkadaşlarım var beni kutlamaya götürüyorlar" demiştim..bozuntuya vermeyip "beni de davet ederlermi" dediğinde..rahatlamış ve "oh be yanılmışım" diye sevinmiştim..hep birlikte yürürken bir an yine arkada ikimizin başbaşa kaldığını ve bir telaşesi olduğunu farketmiş, bana uzattığı paketi kalbim duracakmış gibi açarken heyecanımın nedeni yanılmak isteyişimdi., bir bilezik, künyemsi birşey, üstünde bir kalp içinde de ikimizin adı ve o günün tarihi yazıyordu, kısa bir özetti bu.

Hayatımda ayaklarıma kadar ateş bastığı o an, çok sevdiğim bir dostumu kaybetmiştim...arkadaşlarım çoktan bizden uzaklaşmışlar ve benim doğum günümü kutlamak üzere beni bekliyorlardı ve ben sevgimde sonsuz olan ama aşk diye birşey asla hissetmediğim adama birşeyler anlatmaya çalışıyordum ve o da bana... "hemen evleniriz, üniversiteni ben okuturum, ailem gelmek için hazır bekliyorlar para sorun değil seni çok ama çok seviyorum..falan gibi ard arda birşeyler söylüyordu..ama benim kulaklarımın korkunç uğuldaması içinde uzaktan bir bant kayıt gibi geliyordu ses...onun yanından elimde bilezik ve çiçekle arkadaşlarıma koşarak gitmiş..hiçkimse umurumda olmadan bir saat bağırarak ağlamıştım..o hala orada mıydı hemen uzaklaştı mı hiç bir zaman öğrenemedim. Ne o benim cevabımı bekledi ne de ben ona bir cevap verdim.

O son konuşmamız oldu. Herkes şaşkınlık içindeydi..bilezik elden ele dolaşıyor, kimi gülerek dalga geçiyor, kimi ona ne kadar değer verdiğimi bildiği için beni teselli etmeye çalışıyor ve içlerinden birisi de bileziği ayağının altına alıp ezmek ve Yalçın abimi de namuszuzlukla suçluyordu, işte o benim o zamanki ama şimdi adını bile hatırlamadığım aşkımdı, ama yalçın abimi de kimse öldüremezdi çünkü o, bu suçlamaları asla haketmeyen mükemmel bir insandı ve ben onu çok seviyordum..ona ve kendime acı vermemek için mümkün olduğunca sokağa çıkmadım. ben o yıl üniversiteyi kazandım o mezun oldu ve bizim mahalleden bir ev kızıyla hemen evlendi mahalleden sadece beni düğününe davet etmedi..o gün herkes kuaförlerde saç yaptırıp Yalçın Abimin düğününe gittiler ben mahalledeki telaşeyi odamın penceresinin seyrettim, o gün onu görebilmeyi ve mutluluklar dilemeyi çok istedim, bütün gün ve gece hep ağladım ve o bileziği çok uzun süre sakladım, onun sevgisini ve bana özel getirttiği nazilli incirlerini çok özledim.
Sevgiyle anıyorum.

 
Toplam blog
: 4
: 794
Kayıt tarihi
: 22.05.07
 
 

Doğayı çok seviyorum, içindeki otu böceği, hayvanları çok seviyorum, köpeğim beni yaşama bağlıyor, t..