Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

15 Kasım '06

 
Kategori
Dilbilim
 

Yalnız Türkçe

Yalnız Türkçe
 

Mustafa Kemal ATATÜRK 12 Temmuz 1932 yılında, şimdiki adı Türk Dil Kurumu olan, Türk Dili Tetkik Cemiyetini kurarak dünyanın en kapsamlı dili olan Türkçenin araştırılıp kullanımının geliştirilmesini amaçladı. Dikkatli bakarsanız adı, "Türk dilini tektik etmek; incelemek , araştırmak," amacının güdüldüğü anlaşılacaktır. Bütün bu yıllar içinde defalarca olmak üzere, başta 12 Eylülcüler ve onların Osmanlı restorasyoncusu işbirlikçileri tarafından defalarca saldırılara uğradı Türkçe.

Türkçe'den o denli korkuyorlardı ki, zeki ve akıllı bir muhalifin dilinde inanılmaz güçlere ulaşıyordu. Mahkemeler kurdular onları yargılamak için. Amaç, ellerinden kalemi almaktı. Ülkemizin benliğini alıp, ciğerini parça parça etmek için.

Düşündüler bu iş böyle olamayacak, başka cellatlar buldular Türkçeye.

Televizyonu aptal kutusu haline dönüştürerek, dilimize tükürdüler.

Sedalı-kuşlu-puştlu; sabahlardan akşamlara uzayan ilkellikten bile uzak yayınlarla katliam son noktaya ulaştılar.

Bu tür yayınlarda temel amaç, Türkçe’yi kısırlaştırmak, ne İstanbullu ne de Anadolulu guruplar yaratarak, tanımsız anti kültürel Türkiye’ye doğru yavaş adımlarla ülkeyi sürüklemek.

Başarılı da oldular.

Televizyonu kullanan herkes gibi, kısa ve temelsiz cümle kuruluşlarının içinde saklı korkularını bastırmak adına ucube bir dilin hakimi olmasını sağladılar.

Okudukları kitaplar bile aynıydı.

Temel amaç, ayakta kalırken tutunduğu ne varsa o an için, ona sevimli görünmek ilkesinden hepsi, kendinde değil bir sarhoşluğun içindeydiler.

Yarın yoktu, yalnızca ayakta kalabilmek ve inadına, anasına ayakta kalabilmek adınaydı her şey.

Bütün bu kirlenmişliğin içinde en gizemli, en sırça, en zarif, en savunmasızını buldular; Türkçe, yani anadilimizi.

Türkçe’yi yabancı ve ilkel durumuna sokanları sizler zaten biliyorsunuz. Özalist yaklaşımlarla doymak bilmeyen midelerin ve ruhun beslendiği ortamlarda başladı kirlilik.

Anayasayı bir kez ihlal etmekle, Türkçe’ye bir kez “takmak”tan zarar gelmez denirken; akşama kadar Türkçemize onca saldırılar yapılırken, programlarda kadın memesi arayışındaki "Rütükçüler" neler yapıyorlardı acaba?

TDK'cılar, bu ülkenin sürekli yenilenen ve yeniyi arayanları olmalıyken, bu saldırılara karşı ne yapıyorlardı acaba?

TDK'cılar diyecektir, ”Biz neden yenilikçi olalım ki, biz var olan bir dili temsil ediyoruz.”

Yenilikçi olmak zorundasınız.

Nasıl ki Anadolu’yu karış karış gezip türkü toplayan sanatçılar bu ülkede var olmuşsa, sen de çıkıp Anadolu’yu gezip bulacaksın bize ait kelimeleri.

Üstelik ne güzelde bir iş olur. Bir hafiye gibi kelimelerin büyüsünde, kelimelerin peşinden koşmak.

Cumhuriyet ve temeli kültür, onun da temeli Türkçemiz ve sahipleri.

Yok mu bu ülkenin yazarı çizeri; ekmek yedikleri dillerinin başına bunca işler gelirken…

Sayın yazar, başınızı çeviriniz, gözlerimizin içine bakmanıza gerek yok; başınızı çeviriniz lütfen. Spiritüalizmden önce, daha önce kullana kullana eskittiğiniz şu kelimeleri bir Türkçeleştirelim.

Siz sayın blog okuru,evet siz. Bahsi geçen sizin diliniz. Sizin her gün kullandığınız, size ait ve sizi anlatanlar. Evet siz, nasıl bakıyorsunuz dilimize, her gün dilinize sürülen acı biberlere?

Bilgisayarcı, web tasarımcısı arkadaşlarım, siz nasıl buluyorsunuz "Getese”yi?

sürecek..

Sağlıcakla…

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..