Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '12

 
Kategori
Öykü
 

Yalnız

Yalnız
 

Monolog bir perdeden başladı gitarım. Karşı taraf sessizce dinledi yapayalnız. Gitarımdan oktav serileri sundum. Ve karşı tarafın, zaman geçtikçe kaybolmaya başladı yüzü! Bana birşeyler söylemek istedi ama kelimeleri, gitarımın nameleri içinde kaybolmuştu. Büyük bir hezeyanla baktı yümüze. Neredeyse ifadesizdi. Hayatı sevdiğini bilirdim fakat, bugün bırak hayatı, kendini bile sevemez hale gelmişti. Yutkundu duydukları karşısında. Yaramazlık yapmış çocuklar gibi ayakları yerinde duramıyordu, bir o yana, bir bu yana! Ağzından kısık bir ses çıktı:

"Ama beğenmediğin herşey benim kendim!"...

Duraksadım. Ötesinde sendeledim geriye... Gerçek bıçak gibi gönlüme saplandı.

"Yani sen bütün bunlardan şikayet ediyorsan eğer, benim anladığım, beni hiç ama hiç sevmiyorsun!"...

O kadar mı kötüydü durum. O kadar mı acımasızdı hayat ikimiz için. Oysa ben bir bu işe bir umut bulma umuduyla koyulmuştum. Şimdiyse herşey tersine döndü!

"Sen acımasız, sevgisiz ve herşeyden önemlisi, duygusuz bir canisin! Herşeyi akıl platformuna taşıyıp, akılsızlık edip, duygusuz, duygusuz yaşıyorsun!"....

Ben bu kadar kötü olabilir miyim? Karşı taraf söylediklerinde, bu kadar yanılıyor olabilir mi? Yoksa ussu bu kadar ön plana çıkararak insanlığımı mı unutuyorum!

"Seni senle başbaşa bırakıyorum. Umarım beraber mutlu-mesut yaşarsınız. Bir daha kesinkes beni arama. Çünkü sana verebileciğim hiç bir enerjim kalmadı!  Elveda"...

Ben duygusuz itin tekiyim. Şimdi ne hissetmeliyim? Bir insan olsam, acaba ne hissederdim?

Kırık kalpler kulübüdür hayat. Hatta çöplüğüdür dersem dahi abartmamış olurum. Acaba kaç ama kaç kalp kırdım bu hayatta? Kaç kişiye umut verip, kaçının canını aldım? Sözlerimi hançer gibi kaç kadının kalbine sapladım? Kaçını benden öteye ittim? Kaçı bana tahammül edebildi?

Ben Marmaralı. Usul-usul akarım akarsulardan denizlere, denizlerden okyanuslara ve oralardan başka kıtalara uzanırım.

Ben şiirin arkadaşı ozan. Fersah fersah, fasikül fasikül, bitap düşünceye kadar bestelerim hayatın aşklarını şarkı olarak.

Ey ağzımı bozup da, kadınına küfrettiğimin evreni! Nasıl olup da bu kadar güzel ve bu kadar çirkin kadını aynı anda dünyamıza gönderiyorsun!

Ve sen Zeus! Bir tanrı olarak nasıl bir hata içindesin ki bir dünyalı kadına aşık olacak kadar zayıf düştün!

Ben 650 senelik Marmaralı! Bazen deniz olacak kadar çok yüzmüşümdür bu sularda... Bu kapalı denizden, rüyalarımı bulmak adına, Çanakkale boğazından Ege'ye ve oran da Akdeniz'e açılmışımdır.

Ey tanrılar duyun sesimi! Bir yunus balığı değilim ben! Ne de Poseidon gibi güçlerim var! Ben zavallı bir ölmlüyüm o kadar!

Yukarıdan bir ses:  "Bir ölümlü senin gibi itiraz etmez kaderine! Sen de ölümlüden çok, tanrısal özellikler var.. Bu da seni yok ediyor!"...

Tanrılarım beni terketmeyin!

"Yalnızlığının müsesbebi, yalnızca sensin!"...

Kanter içinde uyandım. Aslında herşey bir kurmacadan ibaret tanrılar bile! Yanıma baktım ve o gitmişti. Bu giden kaçıncı "o"ydu, beni terkeden! Oysa onlara yalnızım derken her seferinde yalan söylüyordum. Nitekim içimde, binbir tane ben vardı beni yalnız bırakmayan. Ve anladım ki hayatımın sonuna kadar yalnız kalmaya mahkumum ben...

BİTTİ

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..