Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Yalnızlığım

Yalnızlığım
 

Yalnızım...

Yalnızlığım, yarım kalmış bir aşkın can çekişen sancısıdır... Dilsiz ve ışığı sönmüş gözlerle bakıyorum dünyaya. Paramparça bir kalp taşıyorum göğüs kafesimde. Hoyratça koparılmış ve koklandıktan sonra atılmış bir karanfildir yüreğim... Okyanusuna doğru başıboş giden sulardayım...

Yalnızım ve acı çekiyorum, sebebi sensin.

Tek tesellim senin de acı çekmen biliyor musun? Bu şehri terk eden her yolcunun arkasından sallanan mendillerin motiflerinde benim hüznüm saklıdır... Her ağlayışta göz yaşlarım dökülür, her el sallayışta içim burkulur, her sarılışta defalarca sarılırsın bana. Defalarca düğümlenir boğazım, nemlenir sisli gözlerim... artık bu şehrin çay bahçelerine uğramıyorum, yürüdüğümüz sokaklardan geçmiyorum. Yağmurlarda ıslanmamaya çalışıyorum, seni hatırlatıyor diye... su yeşili gözlerinin baktığı vitrinlere bakmıyorum. aslında sevgili, soluk bile almak istemiyorum, sen soludun diye bu havayı..
Yalnızım ve acı çekiyorum, sebebi sensin.

El ele tutuşan bütün sevgililerden nefret ediyorum, avuçlarımın boş kaldığı günden beri... Telefon sesleri çok kötü yankılanıyor bekar odamda. Gece yarıları yarım kalmış o dost sohbetler, buruk bir özlem ve kederin kıyısından bir iç çekiştir artık.

Sevdamızda hep eksik kalan bir yan vardı...

Hep sen çağırırdın ben gelirdim... gece yarıları otobüs terminallerinde başım dönerdi uykusuzluktan. Gözlerim, su yeşili gözlerini görsün diye, kaç şehri aşıp gelirdim. Hep sen çağırırdın ben gelirdim. Konuk olurdum mum kokulu odana... sıcak bir sarılışın yeterdi bana, ama hep eksik bir yan olurdu aramızda. Adını koyamazdık bir türlü bu ilişkinin. Sadece kederlerini paylaştığın bir dostun muydum, sıradan bir arkadaşın, sırdaşın mıydım?

Bir derin aşkla tutunduğum hayat ağacımdın... oysa sen bunu fark etmedin. Hep yanıtsız kaldı bir soru hayatımızda ve hep eksik kalan bir yan vardı ilişkimizde...
Belki suç benimdi. Hayatımızın bu eksik yanını tamamlayamadım diye... Hep kendimi suçluyorum. Öyle ya, utangaç bir liseli gibi hep gözlerine baktım, bakışlar her şeyi anlatır sandım. Demek ki anlatamamış... hep sustum, susarak “seni seviyorum” dedim, susarak anlatmaya çalıştım sevdamı... anlatamamışım. Ayrılırken, içime sızan kederi hissetmemişsin. Buğulu gözlerim sana hiçbir şey ifade etmemiş. Sesim beni ele vermemiş titrerken... sana sıkıca sarılan kollarım kalbimin çarpıntılarını hissettirmemiş sana.

Bana “hoşça kal” dediğin anda gözlerime bakamadın... Boynun bükük, kalbin kırık yere baktın. Belli ki sen de acı çekiyordun. O kentin soğuk sokaklarında bana “kal” diyemedin. Uçurumun kenarına geldiğimiz o kritik anda ikimizin de geleceği dudaklarından dökülecek tek heceli bir sözcüğe bağlıydı. Demedin. Lanetli bir inatla döndün sırtını ve gittin. Gittin, görkemli bir kraliçe edasıyla dönüp bir kez bile bakmadan, gittin...

Kentin o kalabalık, soğuk sokağında yalnızlığımla baş başa kaldım. Gözden kaybolana kadar baktım ardından... Aslında sen de kederli yalnızlığına gidiyordun; bir daha sana tutkulu şiirler yazmayacağımı biliyordun. Uğruna uzun yolculuklara çıkmayacağımı, sabaha karşı bir daha kapını çalmayacağımı, ellerini tutmayacağımı biliyordun. Artık iki yabancı olacağımızı da biliyordun sevgili. Sinemaya bensiz gidecektin bundan böyle, Genco Erkal’ın ve Ferhan Şensoy’un tiyatrolarına tek başına gidecektin. Rodrigo’nun Konçertolarını, Kıtaro’yu, Vivaldi’yi ve Mozart’ın senfonilerini yalnız dinleyecektin... düğünlerde halay çekerken kolunda ben olmayacaktım artık. Kitaplarımı saklayıp beni kızdıramayacaktın. Beraber şarkılar söyleyemeyecektik o kentin sisli sokaklarında. Aslında sen de kederli yalnızlığına gidiyordun sevgili...
Artık seninle ortak düşlerimiz olmayacak bundan böyle... Büyükada’da bana çocukluğunu anlatamayacaksın... yarım kalan düşlerini tamamlayamayacaksın. Ada vapurunda bir kıza baktım diye kıskanmayacak, beni de kıskandıramayacaksın... Beni terk etmekle farklı bir dünyayı tercih ettin. Oysa benim hayat eksenim sendin. Tüm planlarımın odağında sen vardın... yüreğimde senden başkasına yer yoktu. Bilemezdim, yüreğinin yeni serüvenlere atılmak için sabırsızlandığını, yeni aşklara yelken açtığını yüreğinin... bilemezdim.
Belki de suçlu bendim... Aşkımızın bir tütün yaprağı gibi sararıp, kuruyabileceğini hesaplayamadım. Demek ki tüm yaşananlar bir içimlik tütünmüş. Gri bir duman uğruna umut bağlayıp, acı çekmişim yıllarca...

Yalnızım, kederliyim.
Sebebi sensin...

Kaçacak, sığınacak bir yer arıyorum... Bu kentin nüfusu arttıkça, ben yalnızlaşıyorum. Bu hırçın insan denizinde yalnızlığın acısını bilemezsin sevgili...

Yalnızlığım,

Yarım kalmış bir aşkın sancısı..., yüreğe saplanmış bıçak sızısı... acı bir yıkım, kabullenmesi zor bir yenilgi...
ah yalnızlığım, yalnızlığım...

 
Toplam blog
: 107
: 1402
Kayıt tarihi
: 01.11.06
 
 

1970 yılında Siverek'te doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Tarsus'ta tamamladım. İstanbul Üniversitesi ..