- Kategori
- Psikoloji
- Okunma Sayısı
- 956
Yalnızlığın dayanılmaz cazibesi

Çırılçıplak, özgürce uzanmış vücudunu örtmeye çalışan çarşaf, tamamen aşağıya kaymamak için adeta son kuvvetini harcıyordu bacaklarının biraz üstündeki tümsekte. Onu böylesine korkusuzca özgür kılan ve yüzüstü uzandığı yatağında, yaşamın sonsuz senfonisinde dans ettiren rahatlık neydi acaba? Bütün gece serseriliğin çılgınca tadını çıkaran ruhu, hiç bir iz ve kırgınlık bırakmadan uçup giden yaşanmışlığın keyfini sürüyordu yumuşacık yatağında. Aşk nağmeleri ile başlayıp, ıslak terkedilmişliklerle sonuçlanan gecelerin sabahının aksine, taptaze ve aşka susamış bir şekilde yepyeni bir maceraya yelken açmanın heyecanı doluyordu içine.
Akşamın yaklaştığı saatlerde güneşin batışını seyrederken, içindeki bütün yıldızları gökyüzüne bırakacak olan bir ruhun, tüm bedenini sarmasını bekliyordu umutla. Sahipsiz ve özgürce atabilirdi kollarına kendini yepyeni bir başlangıcın. Köhnemiş, bencil ve sevgisiz tecavüzlerin yaraladığı ruhların, bedenlerin intikamını alırcasına, yosun kokusuyla birlikte yavaş yavaş bırakıyordu kendini, vücudunu saran rüzgarın kollarına. Ve tüm cömertliğiyle izin veriyordu, onun denizden aldığı ıslaklığı dokundurmasına dudaklarına.
Rüzgarın bedenini okşayarak devam ettirdiği dansın etkisiyle sahildeki kumların üstüne oturmuştu. Zaman zaman havalanan eteklerini kapatmaya çalışırken, dizlerini başının hizasına çekerekte kendine başını yaslayacak güzel bir dayanak bulmuştu. Cırcır böceklerinin ve kıyıya hafif hafif vuran dalgaların sesi birbirine karışırken, rüzgarda, vücudunu serin serin okşamaya devam ediyordu. Tam kendini iyice bırakmıştıki, bir anda eteklerinin altından giren soğuk bir ıslaklığın bütün vücudunu titrettiğini hissetti. Rüzgarın sevişmesine adeta dalgalarda katılmıştı. Bir an hiç kıpırdamadan bıraktı kendini. Sanki o an, yalnızlığın dayanılmaz cazibesini yaşıyordu tüm benliği.
Yalnız kalmayı beceremeden, gerçek olmayan kavalyelerle yapılan dans sona ermişti onun için. "KADIN"ı oynuyordu artık o tek kişilik oyunda kendisiyle, yaşamın sonsuz tiyatro sahnesinde. Dekoru sevgi, kavalyeleri rüzgar ve deniz olan, çarşafları özgürce, çıplak vücudunun aşağılarına kayan bir kadının hikayesiydi oynadığı. Yaşamı karnında taşıyan, sonra bu yaşam için yaşayan, kutsal bir varlığın tek kişilik oyunuydu bu. Bu tek kişilik oyun belkide yalnızlığın, gizli kalmış dayanılmaz cazibesini de anlatıyordu bizlere.
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

sonunda ıslak terk edilmişlikler olacaksa tek kişilik yanlızlıklar daha güzeldir.Hele de bu kutsal bir varlık sa artık. saygı ve sevgiler.
ay.şe 26.05.2007 10:17- Cevap :
- Evet sizde güzel bir yerinden yakalamışsınız yazımı. Final yerinden de sonlandırmışsınız yorumunuzu. Çok teşekkürleer. 26.05.2007 18:18
Oyun tek kişilik olunca yalnızlığın cazibesi ne güzeldir kendi içinde ki dans dinlendirir ve hayat için enerji depo eder .. saygı ve svegiyle
Meral Yağcıoğlu 25.05.2007 16:04- Cevap :
- Evet meral Hanım içimizdeki dans dinlendirir bizi. Ne güzel bir cümle bulmuşsunuz. Çok teşekkürler bu güzel yoruma. Sevgilerimle 25.05.2007 17:08
Hayat zaten bir tiyatro oyunu hepimizde birer oyuncuyuz içinde bazılarımız kötü rollerde bazılarımız iyi...Eger insan özgürce yaşıyorsa işte o zaman yaşıyordur bence...
NeSrİn 24.05.2007 15:18- Cevap :
- Evet Nesrin Hanım, rollerimizi oynamaya çalıştığımız evrende, kendi dünyamızda özgürce yaşamayı öğrendiğimiz zaman ayakta kalabiliriz. Çok haklısınız. Yorumunuza çok teşekkür ederim. 24.05.2007 16:01
Duygu ve düşüncelerimize ustaca tercümanlık yaptığınız için teşekkür bizden efendim. Yazınıza başka açıdan anlam katabilmiş olmak beni ayrıca onore eder. Saygılar...
habişş 24.05.2007 14:40- Cevap :
- Bugün sayfalarınızla tanıştım. Etkileyici ve ilginç bir yolculuk yaptım. Sevgilerimle 24.05.2007 15:48