Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Eylül '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yalnızlık ömür boyu

Yalnızlık ömür boyu
 

 

Günler kısalmasına rağmen, yine de uzun. Hâlâ bozdur bozdur harca kıvamında.
 
Burada İzmir’de kadınlar;  biber, patlıcanları ipe dizip balkon demirlerine süs diye asıyorlar.  Olur mu hiç? Kış geldiğinde, yaza özlem duyduklarında, mutfak bez anı torbasından biraz patlıcan, biraz biber kavurup üzerine sarımsaklı yoğurt… Ohhh afiyet olsun efenim.
 
Yazın sebzesi yaza, kış sebzesi kışa. Hiç sevmedim yazın sebzelerini kış mevsiminde yemeyi. Bunu moda diye, kışın burnu açık ayakkabıyla dolaşmaya benzetiyorum. Yiyenlere afiyet olsun, bi de yarasın, kilo yapsın diyim de ayrılayım bu paragraftan. Hah hah haaaa.
 
Üst paragraftaki faşistliğime bakar mısınız yahu? Ben sevmiyorum diye millete kilo yapsın diyorum.
Neyse geçelim efenim bütün bunları. Yaz gitti gider artık. Balık mevsimi açıldı. Şu, bu, o…
Buna rağmen günler uzun. Enflasyona uğramamış para gibi. Harca harca bitmiyor.
 
Dünün hikâyesi; evde bi ton iş yapmakla bitmedi. İşleri yaptıktan sonra oturdum şehir kütüphanesinden aldığım kitabı bitirdim. Aslında buranın ismi Milli kütüphane ama önünde Milli ile başlayan her şey ben de kaşıntıya neden oluyor. Bi de sonunda Milli olan bi şarkıcı vardı bi zamanlar. Hatırladığım kadarıyla Bay Diş olarak kalmış aklımda. Annem bana her zaman insanların şekli şemali ile dalga geçme derdi. Ben de bu sözünü tuttum ve bunun etik olmadığını da anladım tabii. Hatta işin ileri boyutuna geçip, bunun bi nevi eblehlik olduğunu anladım.  Şu anda Metin Milli ile dalga geçmiyorum, çünkü o dişler Metin Milli’ye Allah vergisi değil, dişçinin hend meyd işiydi. Boş ver şimdi Milliyi ve Metin’i…
 
Artık bi süredir öyle, çoğu kitabı, romanı, iehir kütüphanesinden alıyorum. Gayet iyi oluyor. Tavsiye ederim, müsaitseniz. Hatırlar mısınız bilmem? Bi zamanlar şöyle bi uygulama vardı: okuduğun kitabı bi parka, bi banka ya da otobüs durağına bırak. Sonra onu alan kişi de, okuduktan sonra, kalabalık bi yerlere bıraksın ve o kitap şehirde dolaşsın dursun. Ne mutlu öyle kitaba. Sadece bir kişi değil, onlarca belki yüzlerce kez okunacak, ta ki paramparça olana dek. Herkesten bi anı kalacak. Altı çizilecek, plajda okunduysa güneş yağı ya da kum olacak içinde. Ben eskiden özellikle kitapları böyle iz bırakacak şekilde okurdum. Arkadaşlarım, şeffaf poşetlere sarar, adeta kundaklardı. Ben de bi sinir, bi sinir. Yaşatın yahu şu kitabı. Beni ilgilendirmez. N’aparlarsa yapsınlar.
 
Ahhh! Dün diyorum, dünü anlatacağım diyorum, neler giriyor araya. Kitap v.s. lütfen aradan çıkınız. Sadede gelmek istiyorum: Dünün geri kalanında kütüphaneye kitabı vermeye gittim. Ordan ver elini Kemeraltı. Bakmak insanın içini açıyor, gözü şenleniyor. Hiç ihtiyacım yok desen de illa ki ihtiyacın oluyor, bişeyler satın alıyorsun.
 
Bi dükkan gördüm. Ufak tefek tarım aletleri, fare kapanı, filit, v.s gibi şeyler satıyordu. Benim bunlarla ne işim olur ki? Dükkânın önünde çakılmama neden olan, kostik denen maddeydi. Kostik işte. Marketlerde Lavabo aç markası ile yüz gramlık paketlerde satılan bi madde. Yüksel Teyze bunu ağzını şaplata şaplata anlatmıştı. Her şeye kullanıyorum diye. Güya çamaşır makinasına atıyormuş, ne kireç, ne bişey. Hadi ya kireç çözecem diye, makine tırınımnım nımmm, olmasın! Lavabo bazen Avrupa Yakası’ndaki Şahika’nın akrabası deyze gibi ‘offf dıkandım haaaa!’ deyip sular gitmiyor. Bu maddeyi aldım o yüzden işte.
 
Adamın kostiği, poşete koyup, ben parayı verme süreci içersinde, kendimi yemyeşil bi köyde oturuyormuş gibi hissettim. Köyde, doğanın içinde yalnızım. Ayda bir kere şehre gelip, toprakla ve teknolojinin olmadığı bu yer için dükkândan, gerekli zirai aletleri, ilaçları falan alıyormuş gibi.
Bazen doğanın içinde yalnız kalmak istiyorum. Hayvan ve bitkilerle birlikte. İnsan hiç görmeyeyim. Yalnız olayım.
 
Bazen de İzmir şehrindeki kalabalık o kadar az geliyor ki. Ne bu tenhalık, temposuzluk diyorum. İçim sıkılıyor. Yalnız kalmak için daha fazla kalabalığa ihtiyaç var. Bu kadar az bi kalabalık sana yalnız olmadığını haykırıyor. Birileri bi şekilde değiyor.
 
Üster ıssız bi köyde, ister kocaman kalabalık  bi şehirde, sonuçta da mezarda. Yalnızlık ömür boyu ve sonrasında…
 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..