Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '11

 
Kategori
Deneme
 

Yalnızlık şahsi oynar

Yalnızlık şahsi oynar
 

benden



*Yalnız kalan, ya yalnızlığını seviyordur ya da yalnız kalmak isteyenleri seviyordur. 

*Deliler asla yalnız değillerdir; çünkü onlar kendilerini bir an bile rahat bırakmazlar. 

*Kötü olan yalnız bırakılmaktır; yalnız kalabilmekse harikadır. 

Bu şehrin, bu gri zamanlarını seviyorum. Hani şu, yağmur ha yağdı ha yağacak havasını... Yalnızım ya, kendimle konuşacak çok şeyim olacak güya... 

Bir yerlerde içimdeki sıcaklığı düşürmüşüm. Etrafıma bakıyorum, gülen her yüzün altında somurtan bir ben saklı. Mutluluk o kadar mı uzağımızda? Hiç bilinmeyen bir zamana gitmenin hayaliyle avunuyorum son zamanlarda? Yağmur, ha yağdı ha yağacak... Ezan okunuyor ve ona rağmen gök gürlüyor; bir köpek de uzun uzun ulumaya başladı; içim titredi. Radyoda gönül açıcı şarkılar arıyorum. Ne kadar çok hüzün ve ayrılık şarkısı var? Bir göbek havası bulamadım. Televizyon desen daha da iç karartıcı; yeteri kadar felaket haberi kalmayınca ekrandan budalalık ve çirkeflik taşıyor... Dışarı çıksam? Kalabalığın içinde kaybolup giderim. Çıksam mı acaba? Zaten kendimi aramaktan başka ne işim var ki! 

Aşkın ne aradığını bulduğumu sandığım için acısını da hatırlamıyorum artık. Aşk, çıkarsız sevgi delisi olmuş… Eh çıkarsız sevginin acıttığını kim iddia edebilir ki? Bu yüzdendir sevgilinin adı ve yüzü yanımda olmasa da sevmenin tadını yalnızlığımın koluna takıp gezmelerim... Gene de bir hatıra gözünden sigaramın dumanı gibi dağılan ruhlar buharlaşarak çıkarken, gözümden damlayan bazı anılar buz sarkıtları gibi batıyor yalnızlığıma... Kimse benim masal kahramanı olmama dayanamadı... 

Ben en iyisi sigarayı bırakayım. İrademle güreşerek oyalarım yalnızlığımı. Evet ya en iyisi sigarayı bırakayım ben. Oh olsun ona! Gerçi dumanıyla yalnızlığımı örterdim ara sıra; ama hiç de anlamadı beni... Her nefesim bitişinde yalnızlığımı yanı başımda bırakıp uçtu gitti vefasız... Bir atımlık balgam kaldı ondan bana geri… 

Kim duymak istemediği kadar sağır olmak istemez ki? Bendeki de o hesap; ama bu hesapta da bir tuhaflık var: Aldıklarım ne kadar çoğalmışsa kalanlarım o kadar çok eksilmiş... Zamanın hangi cebinde kaldı bu kayıplar bilmiyorum. Sorgulamak da istemiyorum aslında, ama içimde bir dolu ben olmuş, hepsi birbirinden sormakta kayıp zamanların hesabını. Onlara anlatamıyorum, hayatın aslında devrik bir cümle olduğunu… 

Her yer darmadağın, kim toparlayacak, umurumda değil. Dün akşam sokaklardaydım, yürüdüm durdum öyle anlamsızca. Evlerin mutlu yanan ışıklarına baktım. Ya da ben mutluluk sanmak istemiştim ışıklı odaları. Bütün şarkıları birbirine karıştırıp notasız makamsız mırıldandım. Kimden fazlaydı benim akıllarım ki ben fazla olayım bu hayata? Kurs açtılar da ben mi alamadım kaçıklık diplomasını? Ama hâlâ bir şeyleri özler bir halim var; hâlâ umuda kayan bir yalnızlığım var; çünkü hâlâ gerçek olabiliyorum yalnızlığımla; ondandır sanırım. Geçmişi hatırlıyorum ama dokunamıyorum... İnsanlar, heyecanlar, dokunuşlar, acılar... Birazdan gene dışarı çıkacağım… Öylesine yürüyeceğim… Belki birkaç bardak çay içerken gözlerim açık bu şehrin ışıklarından hayaller kurarım. Hayat zaten benim devrik cümlelerim kadar yalnız... Bu kalabalık, bu gürültü, bu parlak ışıklar içinde sağır ve dilsiz, ancak şafak kadar müjdeli bir yalnızlık duymaktayım. Sanki az sonra kendimle tanışacağım… 

Kendi varlığının özünü duyumsayamayan insan tek başına kalmışlığını yalnızlık sanır. Oysa kendi varlık özünü duyumsayan insan biricik ve tek olma özelliğiyle yalnız olduğunun da farkına varır. Hiç kimse beyninin içindeki sınırsız dünyaları paylaşabilme becerisine sahip değildir. Âşıklar bile aşk içinde kendilerini kaybetmiş yalnızlardır. İnsan istese de kendisini tümden paylaşamaz. Olsa olsa kendinin olan ne varsa onu paylaşıma sunar; başkası da bu sunumdan memnun olduğunu gösterir biçimde kendinden olanı paylaşmaya sunarsa paylaşılmışlık olur. Paylaşılmışlık olan yerde yalnızlık gezinse de hüzün yüzlü olamaz. Kendini bilmiş insana yalnızlığı batmaz; kendini bilen yalnızlığını bir hüzün peçesi gibi yüzüne asmaz; çünkü kendin bilmiş ancak güleryüzle paylaştığının kendini onurlandırabileceğini bilir. Kendini bilmiş insan bilge insandır; bilge insan paylaştıklarına karşılık da beklemez. Kendine ve kendindenlere dokunabilir olması bilge insanı yalnızlık acısından korur. Bilge insan zihni kalbi ve bunların koruyucu taşıyıcısı biyolojik kendiyle üç kişiliktir aslında. Kendi zihnine, kalbine ve bedenine “dokunarak” onları güzelleştirmeyi ummayan insan zaten bilgenin çırağı bile olmuş değildir. Son günahkâr kendisi kalmış olsa bile gene de cehennemde cennet açmaya azimli insan asla kendini acınası bir yalnız hissetmez. Çoğu insan karşı kaldırımlardan birinde yürüyen bir ruh ikizi olduğuna inanırken kendi ruhunu geride bırakıp karşıya geçtiğinin farkında değildir. Bilgelik, yoğun trafikte karşı kaldırıma geçerken, insanın kendi ruhunu koluna takabilmesidir. Kendi ruhunu koluna takamayanlar hep yalnızdırlar… 

İnsan yalnız yaşar, yalnız ölür. İkizler bile birlikte doğup birlikte ölmezler. Yan yana, hatta göz göze iki insan ikiz bile olsalar aynı anda aynı şeyi aynı şekilde ne düşünür ne duyumsar. İnsan başkalarıyla işbirliği yapmanın veya zoraki bir arada yaşamanın kuralları içinde yalnız olmadığı sanısına kapılır. Sevişirken bile yapılan işbirliği sonunda herkes kendine has coşku ve hoşlanma duyularının tadına varır; herkes kendi orgazmını yaşar. Zevkten dört köşe olurken bile yalnız olan insanın acılı yalnızlığını hangi can alır da paylaşır? Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar. Bakmayın siz o doğum günü partilerinde, düğünlerde ve cenaze törenlerindeki kalabalığa. Çıkar ilişkilerinin karmaşık sosyal çelişkileriyle uzlaşma salonlarında bir araya gelen insanlar, “İyi ki senin gibi bir dostum var, kendimi hiç yalnız hissetmiyorum” derken, gerçekte onunla yaptığı ya da yapacağı işbirliğinin kendi çıkarına olduğu kanısına varmıştır. Sevgilisini mutlu etmek için deli divane olan âşık da aynı paylaşım işbirliğiyle oynanan mutluluk oyununda sevgilisinin kendisine bir ödül olduğu kanısına vardığı için sevgilisiyle deneylediği veya hayalini kurduğu zevk anlarının kendi beynine göre kodlanmış imgelerinin oluşturduğu soyut sahneleri somutlaştırmak emeliyle, “yalnızlık sensizlikmiş; çok yalnızım, ne olur sevgilim gel artık” diye yalvarır. Bu sevgilinin sorunu asla bilindik yalnızlık acısından değildir; yalnızlık değil, sevgilisizlik basmıştır onu. Gerçek amacı, sevgilisini kullanarak çoktandır arzuladığı zevkleri tatmaktır. Eğer sevgili yalnızlık acınmasıyla aldığı çağrının kendine sunulacak bir zevk paylaşımı olduğu sanısına veya kanısına varmışsa gidecektir… 

Ne var ki insan bir kez kendine sevgiyle sarılmaya görsün, asla bir daha yalnız kalamıyor. Başkalarıyla birlikte olmak tümüyle paylaşım ihtiyacından kaynaklanan bir gereksinime indirgeniyor. Kendi dünyası dışındaki âlemin ayrıntılarına boğulan insan kendisiyle baş başa kalmayı özlediğinde yalnızlık denizinde bir can simidi gibi aşka bağlar kendini; çünkü aşk insanın kendisiyle buluşmasının en zevkli ve dürüst halidir... Bu yüzdendir belki de, kendini aramaya devam eden her insanın âşık olmaya meyli; gene bu yüzden olabilir kendini yeniden aramaya başlayan her âşığın da aşkını terk etmeye hazır oluşu... 

Ne var ki insan bir kez kendine kavuşmaya görsün, kendini öyle bir sever ve sayar ki, kendini kaybetme korkusuyla deli divane âşık olmaya bile korkar olabilir. Artık onu yalnızlığıyla birlikte sevecek biri çıkmadıkça aşk ona yalan gelir... Hepten de sevgilinin yalnızlığını gidermek için yaşanan bir aşktan daha bunaltıcı bir yalnızlık olmayabilir; ancak bencil bir aşk tutkusuyla sevgiliyi kendi yalnızlık aynamıza hapsetmek de aslında yalnızlığın amansız düşmanı olan aşkı fena hâlde bunaltır. Eğer birinin gözlerine yaslandığımızda yalnızlık aynası arkasını dönmüşse aşkın gerçeği bizi pek bir güzel sarmış demektir… 

Hayatın tümünü kendi varlık nedeni olarak duyumsayabilen ve varlığının evrenin her zerresine bağımlı olduğu bilincine varabilen; ve sırf bu yüzden çevresindeki canlı cansız her şeyde kendinden bir parça bulan insan ıssız bir adada bile yalnız değildir artık. Yalnız olduğunu sananlar kendilerine dokunamayanlardır. Yalnızlık sadece ölü ruhlara özgüdür; Tanrı yalnız değildir, çünkü onun başının belası sevimli insanlar vardır... 

Muharrem Soyek
*** 

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..