Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '11

 
Kategori
Fotoğraf
 

Yalova'dan İsa Çelik geçti

Yalova'dan İsa Çelik geçti
 

Fotoğraf sanatçısı, yazar İsa Çelik hoş sohbeti ile hepimize zamanın nasıl geçtiğini unutturdu.


Türk fotoğrafının önemli ustalarından İsa Çelik’in Yalova Fotoğraf Derneği YAFOD'un davetlisi olarak 9 Ocak’ta Halk Eğitim Merkezi’nde bir fotoğraf sunumu ve söyleşisi yapmak üzere Yalova’ya geleceğini öğrendiğimde arşiv sandığımı karıştırmaya daldım.


Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken Fotoğraf Kulübü (BÜFOK) olarak “çelişki” konulu bir fotoğraf yarışması düzenlemiştik ve İsa Hoca da yarışmanın seçici kurulundaydı. Yıl 1987… Bu yarışmanın üstünden 22 yıl geçmiş. Sandıkta aradığım ise yarışmanın fotoğraf albümü. Buldum. Harika!


Etkinlikten bir gün önce derneğin Fatih Caddesi’ndeki yeni merkezine vardığımda Yalova’ya bir gün önceden gelen İsa Çelik ve asistanı Gül’ü arkadaşların ağırlamakta olduğunu gördüm. Selam verdim. Biraz sohbet ettikten sonra elim 22 yıl önceki yarışmanın fotoğraf albümüne gitti. Çantamdan çıkardım ve uzaktan İsa Hoca’ya göstererek “Sizi eskileri götürmek istiyorum” dedim. Gözlerini kısarak baktı ve “Jürisinde olduğum yarışmalardan birinin albümüdür” dedi. Her yıl en az 10-15 yarışmanın jürisinde olan ve elinden binlerce fotoğraf geçen biriydi ne de olsa. Albümü biraz yakınlaştırınca “Aa evet, hatırlıyorum” dedi, “hatta burada üstüne dantel örtülüp biblo konmuş bir bilgisayar fotoğrafı vardı.”


O an, donup kaldığım andı. Çünkü öyle bir fotoğraf vardı gerçekten ve yarışmaya benim gönderdiğim fotoğraftı. 22 yıl önceki üniversite öğrencileri arasında düzenlenen bir fotoğraf yarışmasından bir fotoğrafı anımsıyordu koca İsa Çelik ve o benim fotoğrafımdı. Bir fotoğraf amatörü için bundan daha onur verici çok az şey olsa gerekti.


O şaşkınlığı üzerimden atmam epey zaman alsa da 20 kişilik bir grubun akşam yemeği organizasyonunu üstlenmiştim. Sorumluluğum vardı. Arabalarla organize olup konvoy halinde Çiftlikköy mobil sahilinde bulunan Palmiye Cafe'nin yanındaki daha büyükçe olan mekana gittik, adını hala bilmiyorum, tabelası da yok ki. Sultaniye’den bir öğrencimin, Büşra kızımın babası Ahmet Bey’in idarecisi olduğu mekanda güzel ağırlandık. Hem dernek üyelerinin birbirini daha yakından tanıması, hem de İsa Hoca’nın bizim profilimizi görmesi için bir yandan yemeğimizi yerken bir yandan herkes sohbet havasında kendisini ve birbirini tanıttı. Canlı müzik başladığında ise birbirimizi duyamaz olduk. Sohbetin tadı damakta, devam etmek istiyoruz oysa ki. El mahkum kalkacaktık, ama nereye gidecektik? Müdavimi olduğum hemen bitişikteki Palmiye Cafe’nin sahibi Erdem Abi’nin yanına koştum: “Kalabalık olarak geliyoruz, hemen üst katı düzenleyip bizi rahat ettirir misin?” Sağ olsunlar Erdem Abi’yle yaman garsonu (eli ayağı mı demeli) Fatih on dakika içinde gerekli düzenlemeleri yaptılar, hizmette de kusur etmediler. Fazla rahat ettirmiş olmalılar ki gece 01:00 idi biz hala sohbete devam ediyorduk, ışıkları yakıp söndürmek zorunda kaldılar.


Ertesi gün başkanımız Erdal Yavuzak, İsa Çelik ve asistanını Erikli Şelalesi’ne götürmüş. Zamanları olsa daha ne çok yer var gezilecek ama program sıkışık. Saat 14:00’de başlayacak gösteriye onbeş dakika kala bizim başkan ve yardımcısı Halil Süder (Engin Foto) sunuculuğu yapmak için beni seçtiklerini söylediler. El ayak dolandı, yapamam edemem dediysem de caydıramadım. Genelde rahat olmama karşın çok heyecanlandım. Hele tam İsa Çelik gösterisinin başlama anonsunu yaptıktan sonra kürsüden inmeye hazırlanırken asistanından “devam et” işaretini aldığım an yok mu! Meğer projeksiyon aletinin ayarıyla ilgili bir şey yapıyorlarmış, birkaç dakikaya daha ihtiyaçları varmış. Mikrofon açıkken “devam mı edeyim? Ne diyeyim?” demişim. Ama çabuk toparladım. Derneğin kuruluşundan bugüne dek yaptığı etkinliklerden, her etkinlikte dünyaya kare kare bakan veya bakmaya aday insanların aramıza katıldığından, fotoğraf çekme ve paylaşma duygusundan bahsetmeye başladım. Kaptırmışım. Projeksiyon makinesi hazır olalı epey olmuş, ben hala konuşmaya devam ediyorum. Sonra fark ettim de keserek sunuma geçtik.


İsa Hoca'nın gösterisi tam bir görsel şölendi. Hüznün güzelliklerle yoğrulduğu, mesaj yüklü fotoğraflar Muharrem Ertaş’ın fon müziğiyle daha da anlamlı geldi izleyenler olarak hepimize.


İsa Hoca, söyleşi bölümünde mütevazı kişiliğiyle soruları etraflıca yanıtlarken genel olarak kültürel ve tarihsel değerlerimize sahip çıkamadığımızdan, hatta Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk’ün fotoğraflarının negatiflerini dahi saklayamadığımızdan bahsetti. Nice tarihi bilgi, belge ve dokümanın hurda kağıt olarak imha edildiğini söyledi. Dijital fotoğrafa karşı olmanın anlamlı olmadığını ifade eden Çelik, dijital teknolojiyle fotoğrafın yaygınlaştığını, iyi çekenler kadar kötü çekenlerin de arttığını söyledi. Fotoğraf uğraşının yanında öyküler de yazan İsa Çelik’in yayınlanmış iki kitabı varmış, üçüncüsü de yoldaymış. Etkinlik çıkışında kitaplarını da imzalayan İsa Çelik salondan ayrılmak üzereyken cenazesi nedeniyle etkinliğe katılamayan Yalova Belediye Başkanı Yakup Koçal geldi ve mazeretini ileterek İsa Çelik’e etkinlik dolayısıyla teşekkür etti.


Velhasıl Yalova’dan bir usta fotoğrafçı, bir düşünür, bir yazar, bir kültür elçisi geçti, ama ne güzel geçti.
 

 
Toplam blog
: 16
: 688
Kayıt tarihi
: 03.07.11
 
 

Kırkaltı yaşındayım ama hala yirmilerimde sorduğum sorulara yanıt bulamadım. Mühendislik mezunuyu..