Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Yama tutar mı kırılan kalp

Yama tutar mı kırılan kalp
 

Yama tutmaz bu kalp


Düşünüyorum da bir bina bir yılda hatta böyle ihaleli ve de hileli ihale binaları 10 yılda yapımı biter….ama bu on yılda biten binayı on saniyede yıkmak mümkündür. Bir köprüyü yıllarca yaparsınız, hatta bazen yaparken o yapıyı ihtiyarladığınızı da görür öyle devam edersiniz ama o yaptığınız köprüyü birkaç saniyede tozla buz edebilir, yıkabilirsiniz….bu yazımda mesleğimi size öğretecek veya yazacak değilim tabi… önümde duran devasa yapıya bakınca aklıma geldi bir an….bu devasa yapıtı kim bilir kaç yılda yaptılar da 7 saniye içinde yıktılar diye düşünürken aklıma hepimizin o bildik sorusu zihnimde şekillendi birden….

Hani hep deriz ya, insanı kazanmak mı zor yoksa kaybetmek mi? Tabi bunun tersini söylemek mümkün… insanı kazanmak mı zor yoksa kaybetmek mi? Bazıları her işte olduğu gibi bu işte de işin zorunu seçerim diyebilir mesela….hatta bu konuda kendisi gibi düşünmeyen insanları kolaycı olmakla da suçlayabilir….ama konu insan olunca hele donesi insanın kalbi olunca olayın akışı öyle değişir ki….bu done genellikle kan pompalayan emme basma tulumbasının dışında aha bu sol yanımızda duran şaheserden çok daha başka bir şeydir….

Durum bu olunca tercihimizi neden hep zordan yana koyarız ki…İnsan kazanmak çok zordur..Dost edinmek ve hele o dostun kalbini kazanmak çok daha zor bir olaydır….Günlerce verdiğimiz güzel ve güvenirli intibalarla kazandığımız bu dostluk ve onun kalbi bizim bazen yıllarımızı alır… ancak onu kaybetmek ve onu kırmak o kadar kolay ki…Bir saniyeye bakar..kim bilir belki de bir küçücük sözcüğe…uygun olmayan garip bir bakışa veya yapılan uygunsuz bir mimiğe harcarız onca çabayı…onca didinmeyi….

Sevgisini kazandığımız veya dostluğunu kazandığımız o insan ve ona ait kalbi kırarken eminim telafisi mümkün olmayan badirelere sürüklendiğimizi hiç de düşünmemişizdir… Ya da kalbini kırdığımız insanların kul hakkına alabildiğine tecavüze yeltendiğimizi düşünmemişizdir…. Yarın helallik almaya mecbur olduğumuz o kalbin ve onun sahibi o dostun “helal olsun” cümlesinin önemini de aklımızın ucundan geçirmemişizdir….Her nasılsa iki tatlı söz, güzel bir bakış veya bir iki iltifat kırılan kalbin tamirine mümkün olur düşüncesi bir çoğumuzu büyük yanıltmaktadır. Kırılan kalbin asla tamiri mümkün değildir… Hatta geçenlerde bir sevdiğim yama tutmaz kalbim diye ifade ettiği zaman bu yazıyla çok daha iyi anlamış bulunuyorum…….

Ben kardeşiniz Servet derim ki; İster iş yoğunluğu ister eşref saatinin dışındaki eşek saati ve de ister iyi günümde değildim deyin, mazeret her halükarda kabahattir derim…Tohumları sevgi ve güzellik üzerine, suyu şefkat ve hoşgörü, gübresi ise ab-ı hayatla yoğrulmuş dostluğun ve onun yüce donesi olan kalbin kırılması hiçbir mazereti meşrulaştıramamıştır…..Geçenlerde bir çeşme görmüştüm….Üzerine şöyle yazıyordu: “Şu Çeşmenin haline bak, Su içecek tası yok… Kırma kimsenin kalbini, Yapacak ustası yok.”

Dostlarınızın veya sevdiklerinizin kalplerinde iz bırakmak istiyorsanız sakın orada bir çizik bırakmayın…O çizik bir gün büyük ve de iltihaplı bir yaraya dönüşür….. Kıracağınız kalbinin hiçbir zaman yama bile tutmayacağını düşünerek kırmamaya çalışın…. Sahibini bilmediğim veciz bir sözle bitirmek istiyorum sözlerimi...:

Kalp kırmak suya yazı yazmaya benzer, kalbi yeniden kazanmaksa gece güneşin doğmasına..Sen suya yazı yazmasını başardın, şimdi otur da güneşin doğmasını bekle..! Ne kalp kırıp suya yazı yazmaya çalışalım, nede kırdığımız kalbi kazanacağız diye gece güneşin doğmasını bekleyelim. Gerçine kadar beklesek de gece güneş doğmaz”

Sevgilerimle…….

Servet BEKİ

 
Toplam blog
: 77
: 765
Kayıt tarihi
: 03.05.09
 
 

1968 Bingöl Merkez Ilıcalar Içpınar Köyünde doğdu. Aslen Bingöl Merkez Çukurca köyündendir. İlk v..