Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yamaç Paraşütü ile uçtum.

Yamaç Paraşütü ile uçtum.
 

Gökyüzünde kuşlar gibi özgür


Geçen yaz bu keyfi yaşadım ve aklım orada kaldı. Yine gidip yine uçacağım. Uçmanın o sonsuz özgürlüğünü ve heyecanını tattıktan sonra bunu tekrarlamak için gün sayıyorum.  

Tatil yapmak benim için sadece plajda ya da yüzme havuzu başında uzanmaktan çok daha değişik anlamlar taşıyor. Gezi turları, kültür gezileri, antik şehirler, mağaralar derken, yaşamıma keyif veren tecrübelerin başında da geçen yaz Antalya/Kaş’da yaptığım yamaç paraşütü keyfi geliyor. Bu başlı başına değişik bir duygu, anlatılamaz farklı bir heyecandı. Kendimi gökyüzünde kuşlar gibi hür uçarken buldum ve sonsuz bir özgürlük duygusu yaşadım.  

Alternatif turizm arayan doğa tutkunları için farklı bir seçenek bu deneyim. Yamaç paraşütü ne kadar tehlikeli olarak gösterilse de aslında kurallarına uyulduğu ve ciddi bir eğitim alındığında sanıldığı gibi tehlikeli değil. İyi eğitim almış bir pilot havayı ve rüzgarı tanır ve uygun olmayan şartlarda uçuş gerçekleştirmez.  

Yamaç paraşütü ile küçük tepelerden kalkılıp, esen rüzgarın etkisiyle yüzlerce metre yukarılara çıkılabilmekte ve saatlerce havada kalıp kilometrelerce uzaklara uçulabilmektedir. Yamaç paraşütünde tek kişilik uçuşlar olduğu gibi yolcu uçurulan çift kişilik paraşütler de var ve buna “ tandem” deniyor.  

Tandem Yamaç Paraşütüyle uçmak için pilotun kalkış öncesinde verdiği beş dakikalık brifinge uymak yeterli. Yolcunun tek yapması gereken, kalkış esnasında birkaç adım atarak koşmak. Her şey pilotun kontrolünde gerçekleşiyor. Uçuş sırasında siz sadece etrafı izler, isterseniz fotoğraf çekersiniz. Fakat ayağınız yerden kesildiği ilk andan itibaren her şeyi unutur, gökyüzünün ve uçmanın keyfini, özgürlüğün tadını çıkarırsınız.  

Kaş’ın sırtını dayadığı tepelerden her gün onlarca paraşüt atlayışı yapılıyor ve gökyüzü bir uçurtma şenliğine dönüyor. Rengarenk paraşütler gökyüzünde amaçsızca dolaşıp özgürlüğün tadını çıkaran kuşlar gibi süzüle süzüle dağın üzerinde gezinip sonunda deniz kenarına iniyorlar.  

Oğlum da bir doğa sporları tutkunudur ve lisanslı dağcıdır. Aslında kaya tırmanışçısı desem daha doğru olacak. Son iki senedir başka bir alana kaydı ve yamaç paraşütü yapmaya başladı. Sonrasında paraşüt pilotu olarak yolcu uçurmaya başlayınca ilk yolcularından biri de ben oldum. . Bu heyecanı yaşayacaktım mutlaka ve beni oğlum uçuracaktı. Sabırsızca sıramı bekledim ve uçmak için dağa çıkan pilotlar ve yolcuların arasına, gökyüzü tutkunları grubuna katıldım.  

Araçlarla, kıvrıla kıvrıla dağa çıkan bozuk bir yolda yapılan bir saatlik yolculuğun ardından, 650 metre yüksekliğindeki uçuş başlangıç noktasına geldik. Paraşütler araçtan indirilip yerlere serildi. Bizlere uçuş hakkında ve ne yapacağımızla ilgili kısa bir ders verildi ve hazırlıklar tamamlandı. Yamaca geldik. Bu ana kadar çok sakindim, ancak pilota bağlandıktan sonra ve önümüzdeki boşluğa bakarken gerildim. Ayağımın altındaki taşlar yuvarlanıp boşluğa uçuyordu.  

Araç gereçler takıldı, ipler kelepçeler bağlandı, kasklar giyildi, pilota bağlı olarak oturdum ve yamaçta uçuşa hazır hale geldik. Diğer bir pilot da arkada havalanmaya hazır paraşütü tutmak için epeyce zorlanıyordu. Uygun rüzgar bulununca, rüzgarla beraber şişen paraşüt serbest bırakıldı ve pilotla birlikte yamaç aşağı birkaç adım koşarak kendimizi boşluğa bıraktık. Ve yaklaşık 45 dakikalık yolculuk başladı.  

Sonrası inanılmaz bir heyecan, kendinizi boşluğa bırakıyorsunuz, rüzgarla beraber yükseliyorsunuz ve uçmaya başlıyorsunuz. Bu bir düşme değil. Gökyüzündesiniz, rüzgar sizi alıp götürüyor, ama her şey pilotun kontrolünde. İplerle dümeni idare ediyor. Rüzgarı yakalamaya çalışıyor. Bulduğu anda bir hortuma girmiş gibi aniden yukarı fırlıyorsunuz, o anafordan çıktığınız zaman sakinliyor tekrar bir rüzgar bulana kadar sakin uçuyorsunuz.  

İlk anda müthiş bir heyecan yaşadım, bin kilometre yukarıda uçuyordum. Bu korku muydu veya panik miydi? İlk 5 dakika ipleri sıkmaktan ellerim bembeyaz kesildi, her sarsıntıda panikledim. Sonrası büyük bir keyif, uçmak, uçmak, uçmak. Sonsuzca özgürlük duygusu. Kuşlar gibi. İpleri sıkıca tutmaktan vazgeçtim, kollarımı iki yana açıp bacaklarımı da uzatıp kendimi uçmaya bıraktım.  

Diğerleri de peş peşe arkamızdan atladılar. Etrafımızda onlarca paraşütçü hep beraber gökyüzünde gezinir olduk. Birbirimize el sallıyor, yüzümüzdeki gülücükleri birbirimize aktarıyorduk. Fotoğraflar da çekildi. İsteyen pilotlar, tabi ki yolcunun da kabul etmesi üzerine akrobatik hareketler de yapıyorlar. Bunlar heyecan arttırıcı sert dönüşler, burgu hareketleri, taklalar vb. artistik hareketler. Akrobasi yapan pilotları da hayranlıkla izledim. Başka bir boyuttaydım sanki.  

Gökyüzündeki yolculukta, alta masmavi Akdeniz, karşıda Yunanistan'ın Meis Adası, makilikler içindeki Çukurbağ Yarımadası ve bütün bir Kaş, harita gibi muhteşem bir görüntü oluşturuyordu. Kah limanın üzerinde, kah yamaçlarda veya denizin ve Meis adasının üzerinde gezinerek 45 dakikayı bulan gezimiz sona erdi.  

İnişe geçerken süzülüp yavaş yavaş alçaldık, bir kuşun yere konması gibi usulca aşağıdaki iniş pistlerine indik. Bekleyen görevliler bizi bağlayan kelepçe ve oturak bağlarımızdan kurtardılar.  

Ayağım yere basmıştı ama aklım yukarılarda kalmıştı. Müthiş bir deneyim yaşamıştım. Bunu ilk fırsatta mutlaka tekrar yapmak istiyorum. Bu uçuşun ertesi günü de Kaş’da dalacaktım. Bu dalış hikayesi de başka bir yazı konusu olacaktı.  

Şükran Demirtaş  

 
Toplam blog
: 249
: 3042
Kayıt tarihi
: 19.03.11
 
 

Doğup büyüdüğüm şehirde, İstanbul'da yaşıyorum. Emekliyim. Gezmeyi, görmeyi, keşfetmeyi sevdiğim ..