Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '08

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Yanan ormanlarımız ve 2B talanı!

Memleketim Mersin’in Gülnar ilçesindeki orman yangını ile ilgili haberleri izlerken içim kan ağladı. Öncelikle bu yangında kaybetiğimiz vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerim.

Orman yangınları dışında yıllardır izlediğim ve hemen herkesin sürekli şikayet ettiği çarpık ve çevreye saygısız kentleşmenin giderek orman alanlarını da içerisine almasına ramak kaldı. Adeta kendi ellerimizle, siyasi ve şahsi çıkar uğruna hemen tüm kentlerimizi görsel kirlilik, hava kirliliği, görüntü kirliliği, gürültü kirliliği, ışık kirliliğine boğmuş durumdayız. Çağdaş anlamda sürdürülebilirliği yani bir başkasının kaynağını kullanmamayı, gelecek nesillerin kaynağını bugünden har vurup harman savurmamayı beceremedik. İstanbul’un su ihtiyacını Edirne’den, Sakarya’dan, Ankara’nın su ihtiyacını Kızılırmak’tan karşılıyoruz, yani İstanbul ve Ankara artık başka yerlerin kaynağını kullanıyor… Neden mi? 8 milyon nüfusa göre imar planı olan İstanbul’a 12 milyon insanı yığarsanız hiçbir kaynak bunu karşılamaya yetmez de ondan.

Bugünlere nasıl mı geldik? Ülkemizde gecekondulaşma diğer faktörlerin yanında esas itibarı ile ABD’nin Marshall yardımı ile başladı. Köylümüz yardım için gelen traktörleri satın aldı, yollar yapıldı, göç imkanı doğdu ve büyük kentlere doğru göç başladı. Geldi bedava olan hazine arazilerini işgal etti, ev yaptı, büyük kentin nimetlerinden yararlanmaya başladı. Ama bu işten herkes memnundu yani günümüz deyimiyle kazan-kazan formulü oluştuğundan önü de alınamadı. Gecekonducu memnun, sanayiinin yanına kurulduklarından fabrikatör memnun çünkü işçi için konut gideri yok, yol parası yok, ucuz emek de ayağına gelmiş, belediye memnun müthiş oy potansiyeli var, hükümetlerde memnun evim yok diye karşısına kimse çıkmıyor, ayrıca oy da geliyor…

Amma velakin tüm şehirlerimizn dokusu böylelikle bozuldu. Ve bu durum giderek nüfusun büyük şehirlerde oluşmasına ve şehirlerin giderek genişlemesine yol açarak ekosistem için büyük bir tehlike yaratmaya başladı. İşin ilginci bu tip kentleşmenin gelişmiş ülkelerde değil ama gelişmekte olan ülkelerde olması. Gelişmiş ülkelerde tam tersi bir göç hareketi var.

Sonra birden karşımıza yıllardır bildiğimiz ama sadece bildiğimiz fakat önlem alma konusunda hemen hiçbir şey yapmadığımız Küresel Isınma konusu gündeme geldi. Saygın bilim adamı James Hansen’nin Nature dergisindeki makalesine göre eğer önümüzdeki 10 yıl içinde önlem almazsak “insanlık tarihini geride bırakacağız”…!!! Bir bilim insanının bundan daha net bir uyarısı olabilir mi? Bütün ülkeler bu konuda önlem almaya başladılar.

Pekiyi bizler ne yapıyoruz? 2B denen talanı tartışıyoruz! Üstüne üstlük bunu da sadece maddi tarafına bakarak tartışıp, devletin cebine girmesini hayal ettiğimiz paraya bakarak yapıyoruz.

Bir ormanın nitelik kaybetmesi ancak bir başka doğal olay sonucu olur. İnsan eliyle yapılan ise “nitelik kaybettirme”dir ki bu dahi bilimsel bir kavram olmaktan uzaktır. Bu konuda ülke olarak mazruf için gerekli zarfları zaten her Anayasa değişikliğinde hazırlayıp 1981 öncesindeki orman işgallerini 1986 senesinde Orman Kanunumuzun 2. Maddesinin B fıkrasında meşrulaştırarak kanunlarımıza sokmuşuz.

Hükümetlerimizin göz diktiği arazi rantını elde etmek için hep yasal düzenleme çalışması yapmaları ama nedense her seferinde Anayasa Mahkemesi’nden dönme sebebi nedir dersek, aslında o da son derece net bir nedenledir. Açıklamaya çalışayım;

Devletlerin elinde iki tip arazi bulunur. Bunların bir tanesi mülkiyetinde olan arazilerdir. Yani biz nasıl kendi tapulu arazimizde tasarruf yapma hakkına sahipsek devlet de buna sahiptir. Bir de devletin hüküm ve tasarrufu altında olan alanlar vardır. Bunlar da ormanlar, yer altı kaynakları, ırmaklar, denizler, bataklıklar, göller, kıyılar, vs.dir. Burada devletin sadece koruma görevi vardır. Hiçbir devlet egemenlik hakkı olan bir şeyi satma hakkına hukuken sahip olamaz. Yapmasına yaparsınız da bu hukuka aykırı olur.

Ormanlar toprağı, oksijeni oluşturan doğal kaynaklardır. Asıl önemlisi ormanlar kara parçaları üzerindeki en büyük ekosistemdirler. Sürdürülebilir bir ekosistem için, küresel ısınmayı kontrol altında tutabilmek için ormanlara özellikle ihtiyaç vardır. Avrupa’da hem Euro 2008 sırasında hem de bugünlerde sürekli yağış olurken neden bizde yağış olmazı düşünelim arada… Yurdumuzdaki ormanlar Avrupa’nın aksine doğal olarak oluşmuşlardır. Bu yüzden ormanlarımıza gözümüz gibi bakmalı ve işgal edilmelerine kesinlikle göz yummamalıyız. Aksine orman alanlarımızı arttırmalıyız.

2B sorunu istenirse, rant sağlamayı bir süreliğine unutarak, çözülebilir. Anayasamızda dahi varolan orman işgalini sağlayan düzenlemeleri, kanunları, geçici maddeleri çıkartalım kanunlarımızdan ve bu işi ormanlarımızı koruyarak hatta genişleterek nasıl çözerize bakalım. Öncelikle toplu yerleşim alanı haline gelmiş alanları çok sıkı kriterlere dayanarak belirleyelim. Tüm varını yoğunu buraya yatırmış insanları oradan atmadan ama yaptıkları talana da göz yummadan mali hukuk sistemimizde olan ecremisili buralardan almaya başlayalım. (Bugüne kadar neden alınmadığı da sorulması gerekli bir sorudur) Ama kesinlikle satış yapmayalım, tapu vermeyelim. Böylelikle mülkiyet beklentisini kıralım…

Bir kez olsun parayı düşünmeden, rant düşünmeden bir iş yapalım. Geleceğimize sahip çıkalım…Ülkemizin doğal kaynaklarına sahip çıkalım… Yoksa küresel ısınma bizi çok kötü etkileyecek, çocuklarımız büyüdüğünde bize bunu nasıl yaptınız demiyecekler mi?

 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..