Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ağustos '10

 
Kategori
Siyaset
 

Yandaş yazar bizi affetsin ama…

Yandaş yazar bizi affetsin ama…
 

Tam da iktidar yandaşı yazarlardan biri, ‘laik atak uyaranları azalıyor’ diyerek aklınca hem dalgasını geçip hem de <ı>‘Yeni Türkiye’den duyduğu sevinci dile getirmişken, bu konuda yazmak ne kadar doğru bilmiyorum ama...

Ne yapalım, sevgili yandaş yazar bizi affetsin…

Konumuz laiklik efendim…

Türkiye son sürat referanduma doğru ilerlerken, hem ana muhalefet lideri bile muhalefet çizgisini laiklikten, ekonomiye kaydırmışken, laiklik de nerden çıktı şimdi derseniz, gelin aşağıdaki iki örneğe birlikte göz atalım derim.

Bir cemaat gazetesi olan <ı>Zaman’da geçtiğimiz günlerde Fethullah Gülen’in yine birden bire ortaya çıkıp, referandumda <ı>‘Evet’ çağrısı yapmasına şahit olduk, hatırlarsınız... Hızını alamayan <ı>Zaman son olarak ise, <ı>‘Erzurum’un manevi dinamiklerinden’ Mehmet Kırkıncı Hocaefendi’ye sığındı ve onun ağzından <ı>‘Evet’ propagandası yaptı. Zaman’a göre Kırkıncı Hocaefendi diyor ki, <ı>‘Evet demek, insani, İslami ve vicdani bir borçtur’

Altını çiziyorum: <ı>‘Evet demek İslami bir borçtur.’

Bu sözü unutmayalım.

<ı>Zaman gazetesi dini siyaseten kullanır da <ı>Başbakan kullanmaz mı?!

Laikliğe karşı odak olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından karara bağlanmış partinin Genel Başkanı, Yozgat’ta yaptığı konuşmasında muhalefeti eleştirirken, birden nasıl olduysa(!) lafı gene dini mevzulara getirdi ve şöyle dedi: <ı>‘Bunların Anadolu topraklarında camileri nasıl ahır haline getirdiklerini iyi biliriz. Hatta Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İnönü’ye gönderdiği bir mektup var. Camilerin ahır olmaktan çıkarılmasına yönelik. Bunu da iyi biliriz. Ama onlar bunu gerçekleştiremediler. O da bize kaldı, onu da biz temizleyerek restore ettik.’


Bu iki örnek, yeniden laiklik üzerine düşünmeme neden oluyor. Laik Türkiye idealinde ciddi bir yöntem sorunumuz olduğunu düşünüyorum. Hatta bir aldatmacaya kandığımızı… Yıllarca devleti laik kılmak için çabalayan ilericilerin sadece bununla yetinerek eksik bir yol izlediğini, bireyler tarafından içselleştirilmeyen bir laiklik anlayışının her daim sakat kalmaya mahkûm olduğunu…

Sonra aklıma, Erdoğan’ın sık sık tekrarladığı o söz geliyor, <ı>‘Kişiler laik olmaz, devlet laik olur!’ (<ı>yazık ki aynı sözü yıllar önce Zülfü Livaneli de söylemişti).

Ben bu sözü, kendi kendini ele vermek olarak değerlendiriyorum. Erdoğan ve onun anlayışından gelen insanların, her zaman karşı oldukları laik düzen içinde yaşamak durumunda kaldıklarında buldukları bir yöntem olduğunu düşünüyorum bu sözün. Ve gerçekten laik bir tutumun ancak, <ı>‘Devletin laik olması yetmez, kişilerin de laik olması gerekir’ anlayışıyla ortaya konabileceğine inanıyorum.

Neden?

E çünkü aksi halde olanlar meydanda.

Siyasi bir mesele olan referandumda, devlet istediği kadar laik olsun, cemaatlerin, din kullanıcılarının halk üzerinde kurdukları baskıya şahit oluyoruz işte kaç gündür. Kırkıncı Hocaefendi çıkıyor, ‘Referandumda Evet demek İslami bir borçtur’ diyor örneğin… Nasıl bir borçtur? Nerde yazmaktadır? Sen kimsin ki bu lafları edebiliyorsun? Soran çıkmıyor…

Başbakan, cemaat basını, yandaşlar, başları her sıkıştığında dini konularla halkı kandırmaya çalışıyor.

Laik bir ülkede, kişiler bu numaralara kanmamalı. Bu yönteme başvuranlar olsa dahi, toplumda karşılık bulamamalılar. Bireyler, siyasal meseleler ile dini meselelerin ayrı ayrı konular olduğunu, ikisini birbirine karıştırmanın bir ülkenin kaderi adına yapılacak en büyük yanlış olacağını kendi akıllarıyla ayırt edebilmeli. Yani laik bir kültürü, laik bir ahlakı, laik bir bakış açısını benimsemeli. Düşünceleri laik olmalı, düşünceleri…

Bu açıdan bakınca, Türkiye laik mi?

Asla.

Öyle olsa, bırakın siyasete din karıştırmayı, işi abartıp dine siyaset karıştırarak, <ı>‘referandum var, muhafazakârlar ‘Evet’ oyu verir, o yüzden bu sene Umre’ye gitmesinler’ diyebilen bir iktidar layık olduğu cevabı o dakika alırdı.

Yandaş yazar <ı>‘laik atak uyaranları azalıyor’ diye zil takıp oynamasın. Bu ülkede laikliğe sahip çıkacak onun aklının alamayacağı kadar çok insan var.

Ama o insanlar artık, laikliği bir ortaokul ders kitabı tanımı olmaktan çıkarıp, hatta devlet tekelinden kurtarıp, bir toplumsal anlayış olarak halka yaymak, bu uğurda çalışmak zorundalar. Bunun tek yol olduğunu görmek durumundalar.

Falih Rıfkı Atay’ın çok önemli bulduğum bir tespiti vardır, şöyle der:

Okutmadığımız halk yığınları, hiçbir devirde ve hiçbir dinde eşi görülmedik kapkara ve kopkoyu cahil bir yobazlığa eli kolu bağlı teslim edildiği ve politika, kendi ellerimizle yarattığımız bu karanlığı ahlaksızca sömürme sanatı sayıldığı için bu hallere düştük.’

Bizim de daha önceki yazılarımızda değindiğimiz gibi, Türkiye’de siyaset, halkı cahil bırakma ve bu cehaleti din aracılığıyla sömürme üzerine kuruludur.

Bu oyun nasıl bozulur? Bu, oy uğruna yapılan vicdani sömürü nasıl sonlandırılır?

Tanımı din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması kalıbından sıyrılmış, halk tarafından, o halkın her bir bireyi tarafından içselleştirilmiş, bir bakış açısı, bir yaşam tavrı haline gelmiş laiklik anlayışı Türk halkının zihninde yer ettiği an, bu çirkin tezgâh bozulacak, bu iğrenç sömürü son bulacaktır.

Gerçekten laik bir ülke olduğumuzda, Kırkıncı Hoca’dan o lafın hesabı sorulacak, Başbakan cami edebiyatı yapamayacaktır.

...

Referandum propagandalarının çirkin yüzü bizi bir kez daha laiklik üzerine düşünmek zorunda bıraktı…

Ve anladık ki daha yolumuz uzun…

Dedik ya, yandaş yazar bizi affetsin…

(www.telgrafhane.com)

 
Toplam blog
: 74
: 1874
Kayıt tarihi
: 06.05.07
 
 

Zonguldak’ta doğdu. On altı yaşından beri çeşitli yerel, bölgesel ve ulusal gazete-dergilerde, ay..