Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '14

 
Kategori
Güncel
 

Yangına körükle gitmeyin desem, yangın severler bunu bühtan sayar

Yangına körükle gitmeyin desem, yangın severler bunu bühtan sayar
 

Artık siyaset yazmaktan, siyaset okumaktan bıktım.

Fikir tartışmaları, politik yorum ve beyan olmaktan çıktı, havacıların tabiriyle "it dalaşına" dönüştü.

Şimdi,"Herkes birbirine havlıyor!" desem davalık olurum. Onun için demiyorum.

Sanki Ankara'da, ülkeyi siyaseten yöneten bir iktidarla onu denetleyen bir muhalefet yok ta savaşan iki ordu bulunuyor. Biri, memleketi ham yapmak üzere ağzına almış, diğeri de tüm gücünü kullanarak onu geri çıkarmaya çalışıyor. İşin garibi, yerli yabancı tüm kurum, grup ve şahıslar yaşamakta olduğumuz bu gerilimli havaya (!) katkılarını sunmayı bir görev biliyor. Ve bunu büyük bir zevk, şevk ve iştiyakla yapıyor.

Açıkçası doğruyla yanlışın, hakla batılın, iyi ile kötünün tefrik edilemez hale geldiği, haberin kirlendiği ve vatandaşın kime inanacağını şaşırdığı bir noktadayız. Buna rağmen herkes duyup gördüklerinin, durum ve tutumunun doğruluğundan emin görünüyor. Tüm ayıpların, hata ve noksanlıkların karşı taraftan geldiğinden asla şüphe etmiyor.

Halbuki insan ve insanların oluşturduğu sosyal hayat, mükemmele olduğu kadar olumsuzluklara da açık ve müsaitttir. Akıl ve vicdan, kişiyi belirli bir istikamete yönlendirse de hırs ve arzular çoğu zaman bir adım öndedir. Üstelik, aklın sınırlı tutumuna karşın, ihtiras sınır tanımaz. İhtiras, bünyedeki narsist özellikle birleştiğinde insan, kendini üstün ve mükemmel sanmaya başlar. İş bu noktaya geldiğinde ise kişi, artık kargadan başka kuş tanımaz. Yani kendisininki hariç, kimsenin doğrusunu kabul etmez. Bu gerilimli hava da böylece sürüp gider.

Gerilimden sözediyoruz ya, Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunun 52. yıldönümünde, aralarında devlet erkanının da bulunduğu bir topluluğa hitap eden Başkan Haşim Kılıç ta uslubuyla bu havaya çok önemli katkılarda bulundu! Söze, "Sayın Cumhurbaşkanım!" diye başladı ama hedefine Başbakan'ı koydu. Allah yarattı demeden verdi veriştirdi. Dinleyenlerin ağzı bir karış açık kaldı. "Hukuk kurallarını siyasal amaçlar için değiştirmenin yanlışlığından girdi, biz adamına (güce) göre gömlek değiştirmeyiz"den çıktı. Yani gündemi allak bullak etti. Bana sorarsanız, kürsüye bir makinalı tüfek yerleştirip meclis başkanı dahil tüm devlet erkanının tarasaydı ancak bu kadar etki bırakırdı.

Hukuku kutsayıp göklere çıkardı, her türlü hata ve noksandan ayıklayarak nesnelleştirdi. Fakat konuşmasına kişisel asabiyetini yansıtan şahsının da bir hukuk mensubu olduğunu aklına getiremedi. Hukukçuların da kızabilen, bağırabilen, husumet besleyebilen nisyan ile malül varlıklar arasından çıktığını unutuverdi. Sanki hukuk vahiy, hukukçu da onu uygulamak için semadan indirilmiş melek, buna inanmayan da kelekti.

Doğrusu ben bu konudaki kelekliğimi çoktan ilan etmiş bulunuyorum. Çünkü ben, bir ülkenin yargı kurumunun kalite ve kalibresinin öteki kurumlarından daha yukarıda olabileceğine inanmıyorum. Yani onlar ne kadar sağlam ve güvenilirse yargı kurumu da o kadar sağlam ve güvenilirdir. Çünkü tüm teşkilatlarda insan denen ve birbirinden farkı bulunmayan varlıklar görev yapıyor. Üstelik hukuk okuyanın evliya düzeyine çıktığına dair bir örnek te bulunmuyor. Bu konuda söyleyecek sözü olan varsa ya şimdi söylesin ya da ebediyyen sussun!

İstanbul Barosu Başkanı'nın başörtülü hanım avukatları zora sokmak, Silivri sanıklarını da kurtarmak için gösterdiği gayreti yakından bilen bir vatandaş olarak, "yargıyı kutsayan" sözleri duyduğumda kendimi kaybediyorum ve ruh sağlığımın bozulacağından korkuyorum. Aynı şekilde ben, "kutsal yargı" mensubu bir savcının, başkasının parasıyla tatil yaptıktan sonra, bir memur hakkında rüşvet suçundan iddianame hazırlamasına da akıl erdiremiyorum ve bunu vicdanıma onaylatamıyorum.

Artık yargıyı, bir takım yüce ve âlî kavramlarla tanımlayıp birbirimizi kandırmaya çalışmaktan, kendi inanmadığımız şeyleri başkalarına yutturmaya kalkmaktan vazgeçelim. Sanki yargı, mutlak ve şaşmaz adaletin garantisiymiş gibi "hukuk, bir gün herkese lazım!" benzeri sözlerle vatandaşa yüce hayaller kurdurmayalım. Nihayetinde hukuk denilen olgu, insan yazımı kanunlar, bunları yorumlayan devlet görevlisi savcı ve hakimlerle serbest avukatların toplamından ibarettir. Eğer bir davada aşiret, mezhep, cemaat, siyaset, para ya da güç varsa, çıkacak kararın adil olma ihtimali sıfıra yakındır. Kurumlarında akrabalık, hemşehrilik, çıkar vs. ilişkilerinin bariz biçimde izlenebildiği bir toplumda mahkemeler bundan ayrı düşünülemez.

Üstelik bazı yüksek yargıçların, kararlarına dayanak yaptıkları kanun maddelerini özünden ne denli uzak yorumladıklarını da biliyorum. Bu yüzden, yargıya olağanüstü anlam yükleyenleri anlayamıyorum. Hatta onlara acıyorum... (AYM'nin başörtüsü ve 367 kararları, açık hükme rağmen AYM'nin, Anayasa maddelerini esastan denetlemesi... iddiamın en yalın örnekleridir)

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan sonra sırayı, ülkemizi ziyaret eden Almanya Cumhurbaşkanı eski papaz Joachim Gauck aldı. O da dalgalı havayı biraz daha germe yönündeki (!) katkılarını esirgemedi. Sanki almanya Cumhurbaşkanı değil de Türkiye'nin muhalif parti lideriymiş gibi konuştu.

Twitter ve youtube'un kapanmasıya alakalı olarak, "İtiraf ediyorum; bu gelişmeler beni korkutuyor." dedi. Sanki memleketimizde kişilerin hayat tarzına, inancına karışılıyormuş gibi saçmaladı ve, "Demokrasi ötekine saygıyı gerektirir. Kimsenin hayat tarzına zorla müdahale edilemez. Kimsenin dinini kamusal alanda uygulamasına engel olunamaz." mealinde sözler söyledi. (1)

Sanıyorum yazıma son rotüşleri yaptığım şu (09 00) saatlerde 1 Mayıs'ı Taksimde kutlamakta ısrar eden STK'lar da yaşamakta olduğumuz gergin ortama katkıda bulunmaya başlamışlardır veya katkı için hazırlanıyorlardır.

Mısırdaki idamlardan rahatsız olmayan batılı siyasilerin, Ukrayna'ya sahip çıkmasını, ülkesine yeni eserler kazandıran Erdoğan'ı bir kaşık suda boğmak istemesini anlayabiliyorum. Çünkü biz ne kadar küçük kalırsak onlar o kadar büyüyecek ve rahat edecektir. Bunu anlıyorum da, batılıyla aynı davulu çalan bizimkileri kesinlikle anlayamıyorum.

(1)-http://www.radikal.com.tr/turkiye/alman_cumhurbaskanindan_odtude_sert_mesajlar-1189134
Resim: haber3.com 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..