Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Yangını körüklemek

Yangını körüklemek
 

Ülkeyi yangın yerine çevirmek kimin yararına?


20 gündür ülkemizi kasıp kavuran protestoların bitirilmesi için bazı yöntemler uygulandı. Ama şunu söyleyebiliriz ki en başında olay doğru okunup doğru müdahaleler yapılamadığı için içinden çıkılmaz bir hal aldı. Yangın küçükken söndürülür. Protestoları başlatanların haklı söylemleri vardı o yüzden toplumun hemen hemen her kesiminden destekçi buldu. Başbakan daha önce birçok kez (mesela 27 Nisan sürecinde) yaptığı gibi bu kez de bu protestolara polis marifetiyle sert müdahalede bulunup söylemlerini de sertleştirerek olayları bitireceğini düşündü. Ama hata yaptı. Bu hareketler yangının yayılmasına sebep oldu, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Eskişehir gibi bir çok ilde kendine taraftar buldu.

Daha sora Başbakan yurt dışına çıktı ve Bülent Arınç ortamı yumuşatmaya yönelik söylemlerde bulundu. Bu olumlu bir gelişmeydi. Büyük bir çoğunluk bu söylemleri samimi bulmasa da insanların duymak istedikleri şeyler bunlardı. Bülent Arınç krizi çözmek adına sadece ılımlı mesajlar vermekle kalmadı ve hem özür diledi hem de bazı kişilerle görüştü ve onların taleplerini dinledi. Lakin krizin çözümü konusunda başarılı olamadı. Bu girişimin başarısız olmasında nedenleri Taksim platformu üyelererinin Bülent Arınç ile yaptıkları toplantıda öne sürdükleri şartların abes olması kadar başbakanının yurt dışından verdiği demeçlerin Bülent Arınç'ı desteklemek yerine sert söylemlerine devam etmesi  oldu kanaatimce.

Herkes sürecin Bülent Arınç'ın şekillendirdiği bu ılımlı yaklaşımı üzerinden devam edeceğini düşünürken Başbakan yurda döner dönmez söylemlerini daha da sertleştirdi. Belli ki yeni bir strateji uygulanacaktı. Atatürk hava alanı, Adana ve Mersin konuşmalarından sonra Ankara'ya dönüşünde diyalog araması Başbakanın eteğindeki taşları döktüğü ve artık sağduyu ile sorunu çözeceği izlenimi uyandırdı bende. Ama bu arada Ankara ve İstanbul'da iki büyük miting yapılma kararı alınmış olması da koca bir soru işareti olarak karşımızda duruyordu. Eğer sorun sağduyu ve diyalog ile çözülecek ise böyle bir gövde gösterisi ne içindi.

Yapılan görüşmelerin yapıcı olduğu düşünülmeye başlamıştı. Başbakan Gezi parkı için referanduma gitme kararı vermişti. Nihayet çözüme yaklaşılmış gibi duruyordu. Ama yine yanıldık. Önce Taksim platformunun direnişe devam etme kararı ve arkasından polisin müdahalesi ile parkın tamamen boşaltılması yeniden başa dönülmesine sebep oldu.  Gelinen nokta ortada.

Başından beri başbakan dış güçlerin olayları başlattığını veya tırmandırdığını ve yabancı basının da olayları olduğundan farklı göstererek işi daha organize hale getirdiğini düşünerek tüm çözüm planını bu oyunları bozma üzerine kurmaya çalıştı. Başbakan ve danışmanları hazırladıkları stratejide halka, olayın, çevreyi yada yeşili koruma eylemi değil tamamen son dönemde daha da güçlenen Türkiye'nin önünü kesmek için dış güçler tarafından organize edilen bir sivil darbe girişimi olduğu  söyleminde bulunarak çevrecilerin  bu organizasyonun içinden ayrılmasını sağlamaya çalıştılar. Söylemlerinin dozajını artırarak da dış güçlere (özellikle faiz lobisine)biz güçlüyüz ve sizi deşifre ettik başarılı olamayacaksınız mesajı verdiler.  İki büyük miting yapılarak da dış dünyaya, hükumetin halk nezdinde ki desteğinin devam ettiğini ve yabancı basının kasıtlı olarak olayları çarpıttığını göstermeye çalıştılar.

Sonuç olarak en başında haklı nedenlerle başlayan protestoların amacını fazlasıyla aştığını, bu durumu kullanmak isteyecek provokatörlere iyi bir fırsat verdiğini ve onların da bunu oldukça verimli bir şekilde kullandıklarını düşünüyorum. Protestolar birinci haftanın sonunda sağduyulu bir şekilde bitirilseydi hükumete veya başbakana verilmek istenen mesaj daha etkili iletilmiş olacaktı. Protestocuların hatası sanırım tadında bırakamamak oldu. Hükumet kanadı ise, amacı sadece AKP'ye oy vermemiş olanların isteklerinin de dikkate alınmasını sağlamaya çalışan insanları ikna ederek bu yangını küçükken söndürmek yerine, çoğunluğun temsilcisiyiz ne istersek yaparız tutumuyla ülkeyi gerdi.  Evet bu mitingler halkın çoğunluğunun hala AKP'yi desteklediği büyük ölçüde gösterir ama başbakanın sert söylemlerinin haklılığını kesinlikle ispatlamaz. Yüzde ellinin oyunu aldınız ama Türkiye'nin hükumeti oldunuz, diğer yüzde ellinin isteklerini de dikkate alın demeye devam eden  halk hala sokaklara dökülüp tencere tava çalmaya devam ediyor. Umarım her iki tarafta bu yangını karşılıklı olarak körüklemenin kimseye faydası olmadığını anlarlar. Yanan şey hepimize ait. Büyük yangınlardan sonra geriye sadece enkaz kalır ve kime kalırsa kalsın o enkaz bir işe yaramaz.

Alpteoman Tunçbilek

17/06/2013 İstanbul  

 
Toplam blog
: 14
: 575
Kayıt tarihi
: 30.12.08
 
 

1977 Yılının ağustos ayında öğretmen bir babanın çocuğu olarak Erzincan'da dünyaya gelmişim. İlko..