Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '11

 
Kategori
Anılar
 

Yanık ve yıkık kalpler onarılır mı ?..

Yanık ve yıkık kalpler onarılır mı ?..
 

Yürümeyi çok severim. Görevime de her gün yürüyerek giderim.

Oldum olası otomobili sevemedim. Tembel makinesi gibi gelir bana.Sadece acil durumlarda ve seyahatlerde binerim arabaya.

Yolda insanlara selam vermek, kısa molalarla hal-hatır sorarak gönül almak; küçük şakalarla, gülerek yola devam etmekten de mutlu olurum.

Mümkün olduğa kadar da aynı yollardan yürümem.

Oturduğum kent , İzmir'in en yeni yerleşim birimlerinden olduğundan'' kuşbakışı '' kare biçiminde bir mimariye sahiptir.

Hangi sokaktan gitseniz, ulaşacağınız yere ''Kestirme ''den gidersiniz.

Sadece hafta tatillerindeki yürüyüş güzergahım, deniz kıyısı olduğundan, aynı yollarda yürürüm.

Bu kente , Ankara'dan gelişimin onuncu yılını doldurduğunu anlayınca insan yaşamının, sular seller gibi ''Acımasızca'' nasıl gelip geçtiğini düşünüp hüzünlenirim.

Bunca yıl yürüyüş yaptığım ve denize sıfır olan bir yere geldiğimde, eski bir beton kanepede oturan eli-yüzü yanık yaralarıyla dolu orta yaşlı bir adam görürdüm.

O'nu gördüğümde hep içim burkulur, ''Neden böyle oldu da burada böyle zavallı ve perişan oturuyor, kimbilir ? '' diye hüzünlenerek yürürdüm.

Çevreden gelen yardımlarla yaşadığını da duyardım.Geceleri de ''Metruk '' bir binada kaldığını duymuştum.

Geçen Kurban Bayramında, on yıldır konuşmadığım bu adamla konuşma ihtiyacı hissettim ve pazar günü yanına gitmeye karar verdim.Sabahın erken saatlerinde orada oturduğunu biliyordum.

Yürümeye başladım.Sokaklar bayram ve tatil rehavetiyle bomboştu.Sahile indiğimde , onun karşıdaki bankta yine yalnız ve başı önde oturduğunu görmüştüm.Hemen , o tarafa yönelmiştim.

Nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımı da bilmiyordum .Yanına yaklaştım , her zamanki gibi sigarasının yarısı bitmiş ağzında öylece tütüp duruyordu.Denize dalgın dalgın bakıyordu.Yanına yaklaştım ve konuştum...

'' Günaydın !.. Şöyle oturabilir miyim ? ''

'' Tabi...Otur...''

'' Hava da bugün oldukça soğuk...''

''.........''

''Bayramın mübarek olsun arkadaş !..'' Hangi bayramdan bahsediyorsun der gibi yüzüme baktı ve...

''Sağol...Sizin de...''

''Yıllardır, buradan geçerim ve sizi hep burada otururken görüyorum...Tanışmak istedim...Buralı mısın ? ''

Elleri titreyerek cebinden sigarasını uzattı...Yıllardır ''Duman avcısı '' olmama rağmen aldım.Ama yakmadım...

''Ben buralı değilim...Ama kader buralı yaptı işte...''

''Hayırdır...Nasıl oldu bu ? ''

''Uzun hikaye boşver...''

''Anlat merak ettim...'' Derin bir iç çekip yeni bir sigara daha yaktı...Sustu...

''Sana yardım etmek isterim...Beni bir dost olarak kabul et !...'' Ayağa kalktı topallayarak yerden bir dal parçası aldı ve...

''Şu dalı görüyon mu ? Bak şimdi kırıyorum...Parçalandı...Haydi parçaları birleştir bakayım...''

''Eeee...şey yapamam...''

''O halde sen de bir hiçsin...''

''............''

Adam sigarasından derin bir nefes çekti ve...Kısık mavi gözlerini açarak...Bir şeyler mırıldandı...

''Bir insanı insan eden içindeki cevherdir /Ne göğsünün iğnesidir ne boynunun tilkisi/Görüyorsun zaman her gün neler yazıp bozuyor./Bir elinde tebeşir, bir elinde silgisi //

''Çok güzel...Devamı var mı? Şahane !..'' Yüzünde aniden beliren bir gülümsemeyle...

''Yar deyince kalem elden düşüyor /Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor/ Lambada titreyen alev üşüyor/ Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban.//

''Çok güzel...Ağzına sağlık...Gel seninle sıcak bir şeyler içelim...Şu kahvehaneye gidelim ha ?..Buyur haydi !..''

Aniden kasılıp gerilerek sert ve şüpheli bakışlarla bakarak...

'' Yoook!.. Ben o oyuna bir kere geldim...Yutmam ...Git işine...''

Dedikten sonra topallayarak ve yalpalayarak zor adımlarla arkasına bile bakmadan ağaçların arasına daldı ve ben arkasından öylece bakarken karşıdaki yıkık binanın içine girdi ve gözden kayboldu.

Şaşkın ve karmaşık duygularla oradan uzaklaşırken adamın mazisini de düşünmeye başlamıştım.

En yakındaki , yerli esnafa sorduğumda , duyduklarım ilginç ve çok acı vericiydi.

Yıllar önce bu kente gelen zengin , bekar ve çok yakışıklı bir esnaf olan bu adam bir kıza aşık olur.

Kısa sürede evlenir.Bir de çocukları olur.Hala nedeni bilinmeyen bir yangınla evi yanar.

Yangında eşini ve çocuğunu da yitirir.Kendisi iki yıl komada kalır.Bu arada işini de yitirir.

Eşinin ve çocuğunun acısıyla kısa sürede akli dengesini kaybeder. Ancak onuru dimdik ayakta kalır. Kimseden yardım isteyemez.

Çevreden gelen yardımlar , ondan habersiz bu ''Metruk eve'' konulmaktadır.

Yangının etkisiyle hiç bir kapalı ortama giremeyen bu adamın topluma kazandırılmasıyla ilgili devlet görevlerinin de çabaları sonuçsuz kalmış. Şimdi, böyle uzaktan izlenerek, dolaylı yardımlarla yaşatılmaya çalışılıyormuş.

Benimle kısacık da olsa konuşması bir mucizeymiş. Hatta, ben, şiir okuyup şarkı sözü söylediğini anlattığımda birçok kişi inanamamış;bazıları da bunun olumlu bir gelişme olduğunu söylemişti.

Şimdi onun, '' Yaralı bir deniz yıldızı '' olduğunu düşünüp kısa sürede ''Denize '' ulaştırmanın yollarını aramaya başladım.

Umutsuz olanlara seslenip öyküdeki gibi:''İşte !.. Onun için farketti !..'' diyene kadar...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..