Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Mustafa Çifci Aşk Yazarı

http://blog.milliyet.com.tr/mustafacifci

24 Eylül '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Yanımda ol yeter

Yanımda ol yeter
 

Yanımda Ol Yeter


Yoğun iş temposunda koşuştururken ailemizle birlikte olduğum zamanlar  hergün biraz daha  azalıyor. Hergün bir yerlerde zorunlu bulunmak durumundayız.  İş yerimizdeki insanları ailemizden daha çok görüyor daha fazla birlikte oluyoruz.  Yıllar önce  oğlum beşiğinde uyurken sabahları onu öpmeden gitmezdim iş yerine. Usulca öperdim uyandırmadan. Mis gibi bebek kokusunu içime çekmek bana tuhaf bir mutluluk verirdi. O koku bebek kokusuydu. Bebek kokusunu en çok anneler bilir. Başka hiç bir yerde bulunmayan sadece bebeklere has bir kokudur bebek kokusu. Bebeklerde annelerinin kokusunu tanırlar. En çok annelerinin kuçağında diner ağlayışları.

Şimdi ne zaman eve geç gidip oğlumu uyumuş görünce yine tuhaf bir his duyar ve yıllar önce okuduğum hikayeyi anımsarım. Ve bu hikayede, makinelerin, bilgi işlem cihazlarının insanları birbirinden hiç fark ettirmeden uzaklaştırdığını anlarım.

Ve unutamadığım o hikaye şöyleydi. (*1bu alıntının yazarı ben değilim, kime at olduğunu bilemediğimden yazamadım, özür diliyorum.)

Yorgun bir halde eve dönen baba, beş yaşındaki oğlunu  kapının önünde kendisini beklerken buluyor. Oğlan heyecanla soruyor:

- Bir saatte ne kadar para kazanıyorsun baba?

Zaten yorgun olan ve gün içinde bitmek tükenmek bilmeyen,  abuk sabuk, bin bir türlü işle uğraşan baba, sinirleniyor:

- Boş ver sen bunları!

Ama oğlan diretiyor

- Benim için çok önemli, lütfen! Bilmek istiyorum.

- Peki o zaman diyor ve canı sıkkın bir halde ekliyor:

- Sanırım 20 dolar.

Bunun üzerine oğlan, babasına, 10 dolar borç verip  veremeyeceğini soruyor. Adam iyice sinirleniyor: ‘’Bana bak benim senin  saçma oyunlarına ayıracak zamanım yok tamam mı? Derhal odana git, kaybol  ortalıktan!’’.

Çocuk sesizce odasına gidiyor. Kapasını kapatıyor.

Bir saat geçtikten sonra baba, yaptığına pişman oluyor, sakinleşmiş olarak yukarı çıkıyor, belki de gerçekten bir şeylere ihtiyacı vardı oğlanın, diye düşünerek, çocuğun odasına giriyor:

- Uyuyor musun?

- Hayır.

- Al bakalım 10 doları, sana az önce sert davrandığım için  de üzgünüm ama beni anlamalısın uzun ve yorucu bir gün geçirdim.

Çocuk sevinçle haykırıyor:

- Tamam. Teşekkür ederim baba!

Ve acilen yastığının altında sakladığı diğer buruşmuş  paralarını çıkarıyor, babasının suratına bakarak, yavaş yavaş, birbir onları  saymaya başlıyor. Bunu gören baba, bu defa daha çok sinirleniyor:

- Paran olduğu halde neden hala benden para istiyorsun?

Benim seninle uğraşacak vaktim yok, tamam mı?

Oğlan yanıt veriyor:

- Yeterince yoktu.

Saydığı paraları babasına uzatırken de, mahçup mahçup  ekliyor:

- İşte 20 dolar baba! Senin bir saatini alabilir miyim?

Oysa ne kadar önemliydi ailemize zaman ayırıp onlarla birlikte olmamız. Çocuklarımıza sarılıp yatabilmemiz.

Kimi zaman da yalnız kalıp kendi yüreğimizin sesini dinlememiz….

    

[(*1) Önemli not: Bu bölüm bana internet aracılığıyla ulaştı. Yazarının ve çevirinin kime ait olduğunu bilmediğim için özür dileyerek yazamıyorum.]

 Yazar:  Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com

 Not: Bu eser Mustafa Çifci’nin kitabından alınmıştır. Telif hakkı yazarına ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması yasaktır.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 297
: 523
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazılarında insanı derinden etkileyen yoğun bir duygusallık, hüzün, karamsarlık ve yalnızlık vard..