Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '12

 
Kategori
İlişkiler
 

Yanında sevgilisi, içinde aşkı

Yanında sevgilisi, içinde aşkı
 

İnsan hayatına kimlerin girebileceğini tahmin edemiyor.
Tatlısını kiminle paylaşmak isteyebileceğini bilemiyor. Ki ben bu konuda çok seçiciyimdir.
Böyle şeyleri önceden tahmin edebilsek belki şu an bizi mutlu eden insanın hayatımıza girmemesi için her şeyi yapıyor olabilirdik. Ya da bizim için çok yanlış bir insanı, sırf çok çekici diye hayatımıza alıyor olabilirdik.
Kim bilir belkide o insanı çoktan hayatımızdan uzaklaştırmışızdır. Yargılarımızla.
Belki de henüz tanışmamışızdır.

Biz küçükken ingilizce öğretmenimize aşıktık. Bütün kızlar onunla evlenmeyi hayal ediyordu. O sınıfa girdiğinde kızların kadrajındaki bütün ışıklar sönüyor, etrafta pembe baloncuklar uçuşurken tütsüler yanmaya başlıyordu. Sanki bütün sınıfa değil de sadece 'bana/Esra'ya/Melis'e/Mehmet'e' gudmorning diyordu.
Mehmet.

Bazen hayallerinde ingilizce öğretmenimizin olduğunu düşünüyorduk, çünkü bizi kıskanıyordu ondan. Öğle aralarında gazoz alıyordu ona, tostunu onunla yemek istiyordu falan filan. Çok şaşırtmıştı bizi. Ya da bilmiyorum belkide biz çok ön yargılıydıkdıkdıkdık.
1.50 boyumuzla ilk defa o zaman bir erkeği kıskanmıştık.
İlk defa o zaman rüyamızda bir erkekle el ele tutuşmuştuk, belki biraz daha ilerisi hihhihi.
Sonra tabi okul bitti.

Sonra Twitter'a dadandık. Önce havalı olan birkaç kişiyi takip ettik, aklımıza havalı insanlar demişken aşık olduğumuz öğretmenlerimiz geldi.
Hemen tıkladık.
'follow'
O kadar fenomenin arasında tabi ki de şansı yoktu kıçı kırık bir ingilizce öğretmeninin.
Bir de baktık ki twit çalıyor. Heh. Al sana bir tık daha.
'unfollow'

İnsanlar uzaktan çekici geliyor. Bazen de itici. Zaten davulun sesi de uzaktan güzel gelir.
O çok çekiciydi. Ama uzaktan, gudmorning derken mesela.
Ben ki çok fazla ön yargılı bir insanım.
İnsanları tanıdıktan sonra ön yargılarını kaşıklayarak yiyen, hatta kepçeleyerek yutan bir insanım.
Bugün çok fazla konuşmadığımı fark ettim. Toplasanız belki de seksen cümle bile kurmamışımdır. Kendi tercihimdi; sessiz kalmak. Çünkü düşünmem gerekiyordu. Bu kadar fazla insanın içinde sessiz kalıp düşünmek çok zor bir işti ve ben zoru başardım.
Aileme baktım. Çekirdek olanına değil. Genişine. Baya XL bir ailem var. Say say bitmez.
Eğer bana seçme hakkı tanınsaydı birçoğu olmazdı etrafımda, ben de birçoğunun gereksiz cümlelerinden mahrum kalırdım.
Cümle deyip geçip küçümsemeyin; bazı cümleler insanı en derinine çeker, hayatını tamamen değiştirir. Şükür ki ben henüz öyle bir cümleyle tanışmadım. Belki sen bugün tanışmışsındır, belki gazetenin en gereksiz köşesinde belki arkadaşına sevgilisinin attığı mesajda.
...
Sonra yine ona geldim.
Onu düşündüm.
Onun cümlelerini. Ama hepsini. Bana söylediklerini, diğerlerine söylediklerini.
Eğer böyle bir şansım olsaydı, duygularımın ayarıyla oynayabilmek gibi, değiştirir miydim onları diye düşündüm? Midemden sesler geldi. Acıktığımdan değil büyük ihtimalle içimde uçan cinsten böceklerin kıpırtısıydı. Cevap basit. Hiçbir şeyi değiştirmezdim. Onda ön yargılarımı yıkıp, sonunu düşünmeden aşık olmama izin vermiştim. Ama belki biraz onun ayarlarıyla oynayabilirdim hatta bütün kızların iyiliğine kanında biraz odundan biraz öküzden olan çoğu erkeğin ayarıyla oynayabilirdim ama duygularımın hiçbir yerinde değişiklik yapmazdım.

Sonra yine kendime döndüm.
Onu düşündüm.
Ondaki yerimi.
Onun öyle bir seçeneği olsaydı. Yine beni seçer miydi.
...
Galiba başkalarına ait sorularımızın hiçbirine, hiçbir zaman, hiç kimseden cevap bulamayacağız.
Sorularımızla, tedirginliklerimizle, söyleyemediğimiz aşklarımızla ölüp gideceğiz.
Merak ediyorum kaç insanla kaç aşk öldü?
Bir insan ölürken içinde kaç insanla birlikte öldü.
Bu yüzden kendimi seviyorum. Sevmediğim bir insanla sırf 'mantık' bunu istiyor diye ölmeyeceğim için.

 
Toplam blog
: 5
: 336
Kayıt tarihi
: 04.11.11
 
 

23 Ağustos 1993 doğumluyum. Yıldız Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü'nde okumaktayım. Yazmayı se..