Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yanlış anlaşılmak!

Yanlış anlaşılmak!
 

İyi Akşamlar Arkadaşlar,

Benden alışık olmadığınız bir zaman diliminde yazıyorum; akşam saati ve saat 16:55. Dün geceden beri, uyumadan, Ecrin’in başında nöbet bekliyoruz eşim ve ben. Enfeksiyon geçiriyor ve bunun sonucunda 36 saattir süren bir ateş var. İğneler, şuruplar, fitiller, havada uçuşuyor. Doktorlar, farklı doktorlar; ev doktorumuz, acil doktoru ve son olarak poliklinik doktoru ve hepimiz bu ateşin sonlanması için mücadele veriyoruz! Ecrin’in vücudu da keza öyle, virüsü yenmek için savaşıyor. Ve tabi ki yarın öğlene doğru bu savaşı kazanacak Ecrin! Ve bütün bu uykusuzluklar, heyecanlar ve evhamlar yerini bambaşka duygulara bırakacak…

Aslında hepimizin hayatı da aynı şekilde, yani bu şekilde, gelişiyor. Doğmamız sancılı, büyümemiz sancılı, olgunlaşmamız sancılı ve keza ölmemiz de öyle! Bir kedi, çocuğundan maksimum 40 günde kurtulur. Oysa insan ölene kadar çocuğundan kurtulamaz, kurtulmak istemez de! Oysa kedimiz Mısır, son yavru gittikten sonra, kucağımıza öyle kurulmuştu ki, yeter diyordu; neler çektim bu yavrulardan! Doğanın doğal gelişiminde yavrulardan kurtulmak esas, oysa insanlarda farklı; neden?

İtiraf etmeliyim ki bu konuyu bugüne kadar düşünmüş de değilim! Peki, gerçekten biz insanlar bu konuda bir hata içerisinde miyiz?

40’lı yaşlar yerine, 20’li yaşlarda baba olabilirdim. Ancak bambaşka bir baba olurdum o zaman! Didaktiğin dik alası olurdum ve her şeyi öğretmek isterdim çocuğuma! Onu gerçekten dinler miydim? Pek emin değilim. Çünkü tüm doğruları bulmuş(?) bir baba olaraktan bırakın balık tutmayı, tüm balıkların yerlerini bile, gösterirdim çocuğuma!

Bugün ise bunu son derece sakıncalı buluyorum! Neden?

Çünkü hayat benim gerçekten bildiğim bir şey değil ve ben bunu kabul etmiş birisiyim! Ve bu konuda son derece ciddiyim.

Yazdığım yazılarla tezat mı oluşturuyorum? Kesinlikle hayır!

Geçenlerde Gülşan bana döndü ve dedi ki “Sen hap falan mı alıyorsun yoksa göründüğün kadar mutlu musun?”!

Evet, ben mutlu bir insanım… Saçlarım, sakallarım, göğüs kıllarım beyaz, ama evet, ben kesinlikle, mutlu bir insanım…

Çünkü hayat benim gerçekten bildiğim bir şey değil ve ben bunu kabul etmiş birisiyim!

Kendi hayatımı yaşamasını biliyorum ama! Bu son derece farklı! Yani bulduğum formül, tamamıyla benim için geçerli ve bana özel! Bunu sizlerle paylaşsam bile, sizler için, belki, fikir verebilir ve onun ötesinde bir anlam ifade etmez! O yüzden büyük cümleler kullanmıyorum artık! Tam tersine kısa-kısa, sık-sık yazar hale geldim!

Ne mi anlatmak istiyorum? Var olmanın dayanılmaz yokluğunu!

Bir erkek, gerçek %100 hormonel bir erkek, bir kadından hoşlanırsa, onun kesinkes soyunmasını ister. Bu basit bir erkeklik güdüsü ve olgusudur. Bu erkeğin erkidir, gücüdür! Boğa olma sebebidir! Ancak bizim gibi yontulmuş, tımar edilmiş, hayattan dayak yemiş erkekler, bundan farklı bir şey düşüne-bi-lir! “Yani istersen, soyunmadan evvel, birkaç saat sohbet edebiliriz…”

Şayet adam, kendi cinsiyetinden hoşlanmıyorsa, bu kural kesinlikle değişmez!

Kadınlar için de muhakkak benzer kurallar vardır eminim ama bunlar beni kesinlikle aşar!(Bilmeyeyim daha iyi!)

Diğer taraftan entelektüel(yontulmuş) bir erkek, kolay-kolay bir kadından HOŞLANMAZ! Detay burada saklıdır. Evet, erkekler, son derece aynıdır fakat son derece de farklıdır da!

Ne mi anlatmak istiyorum? Ne kadar tanıdığını düşünsen de, bir gün düşündüklerin, tamamıyla, hatalı çıkabilir ve sen hiçbir şey bilmediğini fark edersin hayatla ilgili! İşte benim tam anlatmak istediğim konu da bu! Evet, ben bunun son derece farkındayım! Ve dolayısıyla ihtiyatlıyım(çekinceliyim, dikkatliyim)!

Çünkü hayat benim gerçekten bildiğim bir şey değil ve ben bunu kabul etmiş birisiyim!

Hal böyle iken, ben bildiklerimi, nasıl olur da veya hangi hakla çocuğuma aktarabilirim? Bence, benim böyle bir hakkım yok! Çocuğuma iyilik yapayım derken, benim bir benzerimin olmasını istemek, sizce hak mıdır? Yoksa onu 18’İNE KADAR YETİŞTİRDİKTEN SONRA, ONUN GÖNLÜNE GÖRE SERBEST Mİ BIRAK MALIYIM? Hadi şunu 21 yaş yapalım? Ne dersiniz?(Bu Yeni Zellanda için geçerli)!

Nereden, nerelere geldim!

Bakış açımı anladınız diye umuyorum:

“Çünkü hayat benim gerçekten bildiğim bir şey değil ve ben bunu kabul etmiş birisiyim!”

En büyük çelişkileri biz, kendimiz, kendimize yaşatırız! Karmaşaların çoğu, yapmak isteyip de, yapamadıklarımızda gizlidir. Biz buna hayatta PİŞMANlık kanunu diyoruz. Ve bu yapamadıklarımızı da hep çocuklarımızdan talep ederiz. Oğlum sen bari oku! Sen bari doktor ol! Sen bari gitar çal!

Peki ben, niye yapmıyorum ki???!!!!

Ben yapmak için gayret ve irade gösteriyorum!

Ben çalışkanım!

Ben yaşamaya cesaret etmek istiyorum!

Öyleyse kim tutar seni????!!!

Kitaplarda hoş bulduğunuzu fikirleri, lütfen, kendi hayatımıza uygulamaya çalışın ve öğrenin.

Hayatın tek bir sihri var; o da ÖĞRENMEK!!!!! Ve öğrendiklerinin sayısını artırabilmek!

Ne mi anlatıyorum?

“Çünkü hayat benim gerçekten bildiğim bir şey değil ve ben bunu kabul etmiş birisiyim!”

Kalın sağlıcakla,

KAVİ-Bir düşünce ademi

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..