Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yanlış anlaşılmama izin verme...

Yanlış anlaşılmama izin verme...
 

Oh Lord, Please don’t let me be misunderstood…

Bu şarkıyı bir yerden tanıyor olmalısınız, hani keşke teknoloji özürlü olmasam ya da imkan olsa da şurda şarkının bir kesitini başucunuza koyabilsem. Belki link verebilirim, o da bir çözüm nihayetinde.

Kill Bill, Coverlar, Galatasaray tezahüratlarından birinin bestesi…eminim kulağınıza bir şekilde çalınmıştır.

İnsanlara kendini anlatmak zordur, kendini bile çoğu zaman çözemezken insan iğneyle kuyu kazmaktan da geri kalmaz.Şu bir gerçek ki kendini anlatmaya hatta ısrarcı bir şekilde “yanlış anlama” diye yalvaran bir şarkı anca bu kadar ritmik olabilir.Defalarca dinleyebileceğinize emin olabilirsiniz.

Gelelim sözlere…

I'm just a soul who's intentions are good

Oh Lord, please don't let me be misunderstood

Bazen insanın içi taşar, cezve gibi fokurdanıp durursun ve köpürecek bir fincan bile bulamazsın. Anlayacağına inansan sokaktan çevirdiğin ilk insana içini dökmek istersin ve genellikle bu deneyimler hevesin kursağa tıkanmasıyla son bulur ve bir saçmalığa daha şahit olursun. Oysa içinden iyi şeyler geçmiştir ve sadece o dakikayı mutlu yaşamak istemişsindir, yine dünyamızın güzide kahramanları olan insanlar bir yolunu bulup hevesini kırmayı başarabilmişlerdir.

Ve sana kalan tek şey: “Allah’ım neydi günahım” cümlesi olur. Ya da genellemeye vurup "beni bir kişi anladı o da yanlış anladı" dersin. Böyle zamanda cümleler koşa koşa gelir aklına.

Baby, sometimes I'm so carefree

With a joy that's hard to hide

And sometimes it seems that

All I have to do is worry

And then you're bound to see my other side

Ötesi var mı söyleyin yani yok hepimiz farklıymışız, ayrı bireylermişiz falanmışız filanmışız. Bal gibi aynıyız, yani şu sözlere bakıp da kendini görmeyen, göremeyen var mıdır bilmiyorum. Gayet de dengesiziz, gayet de sevgiye, ilgiye düşkünüz, gayet de fark edilmek istiyoruz…içimizde atlı süvariler var ve kovalamaca oynuyoruz hepsi bu, hatta bazen onları bile atlatabildiğimiz için yani bazen bastıramadığımız için kaldığımız yerden devam edemiyoruz hayata. ”Depresyon” kelimesi post-modern bir tanım bana göre ve özünde bu sebepler yatıyor. Yani özetle: saklamakta, bastırmakta hiç de sanıldığı gibi başarılı değiliz. Hayat bizimle güzelce eğleniyor…

Nina Simone’nin böyle içten söylemesi başka bir nedenden olamaz.

Baby, don't you know I'm just human
And I've got thoughts like any other one
And sometimes I find myself, oh Lord, regretting
Some foolish thing, some foolish thing I've done

Sadece insanız. Bizden beklenebilecek en büyük meziyet bu olmalı. Yani insan olabilmeyi becermenin yanı sıra bir de bunu muhafaza etme durumu var ki o daha da beter. Ne kadar üzülüp canın yansa da aynı neşeye kavuşabilme çabası, yaşama umudu, insanlara hala güvenebileceğin sanrısı ve geçmişe aldırış etmeden güle oynaya yola devam etme durumu. Diğer herkes gibi, milyarların kaderiyle aynı kaderi paylaşıyoruz. Bir halka bile eksik olursa işleyişte sorunlar çıkıyor. Özetle sevinçlerimiz de hüzünlerimiz de aynı tek fark buna sebep olan isimler ve yüzler.

Diyeceğim o ki:

Tanrım, yanlış anlaşılmamıza gerçekten de izin verme.

 
Toplam blog
: 8
: 454
Kayıt tarihi
: 20.05.07
 
 

Her birimiz harflerin kostümünü giyip çıkıyoruz hayata. Bazen dünya, bazense kostümlerimiz dar geliy..