Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Yanlışlıkla yanlış şehre uçmak: Geneve mi ,Genove mı?

Yanlışlıkla yanlış şehre uçmak: Geneve mi ,Genove mı?
 

Ilgaz da 1 km lik kayışımı saymazsam hayatımda ilk kez kayacağım, hem de yurtdışında. Çok heyecanlı, çok meraklıyım. Fransa nın en iyi kayak merkezlerinden bir tanesi olan, Avrupa'nın en yükseklerinden sayılan Val Thorens e gideceğiz. Organizasyonu, bir doktor arkadaşımızın Fransız eşi yaptı, kendisi zamanında kayak hocalığı da yapmış, her yıl aksatmadan kayağa gidiyor. Ne zamandır kaymaya başlamak istiyorum, çok hevesliyim, onun yaptığı programa dahil olup biz de geliyoruz dedim. Hazır yapılmış organizasyon vardı, yerler biletler hepsi ayarlı, hiç kafamızı yormadan yurt dışına gideceğiz ilk kez diye seviniyordum ( tur kullanmayıp kendimiz organize ettiğimiz için)

3200 mt. den kayacağız, Val Thorens 3 vadiden oluşuyor, 28 tane lift, 62 tane pist varmış. Bunlar kayak hocalığı yapan, ya da kayak da ilerlemiş olanlar için çok önemli. Bir tane haftalık biletle, sabah 5, akşam 5 bütün pistlerde sınırsız kayma şansı var. Fakat benim gibi aceminin de acemisi oralarda ne yapacak sorusunu kendime hiç sormuyor , moralimi, motivasyonumu ve güvenimi kaybetmek istemiyorum. Eninde sonunda 1 hafta düşe kalka kayabileceğim için, hiçbir olumsuzluğu aklıma getirmiyorum.

Ankara Esenboğa havalimanında buluşuldu Andreau ailesi ile. Ankara dan direk Münih aktarmalı Cenevre ye uçacağız, oradan otobüs ile dağa çıkacağız. Biletleri Fransız kayakçı arkadaşımız ayarladı, herşey yolunda ,biz sadece yeni yerler göreceğiz, yeni heyecanlar yaşayacağız diye geçiriyoruz aklımızdan. Oysa bu seyahatimizin sürprizlerle dolu olduğunu, gülme krizine tutulacağımı daha bilmiyordum.

Check-in kuyruğunda birkaç tanıdık ile karşılaşıyoruz, kayaklarını da almışlar yanlarına bagaja veriyorlar. Hep beraber uçağa bindik ve yaklaşık 3 saat sonra Münih e vardık. Münih ‘ten diğer uçağa binmemiz için arada 1 saat boşluk var, oyalanıyoruz, kahve içiyoruz ( aynı uaçağa bindiğimiz diğer Türkler nerede , hiçbiri görünmüyor ?)

Uçağa biniş saatimiz anons ediliyor, biniyoruz. ( o da ne? Bu uçak Cenevre’ye uçmak için çok küçük değil mi? ) Neyse uçak küçük, koltukların da yarısı boş, rahat rahat oturuyoruz. Kaptan konuşmaya başlıyor yol durumu hakkında bilgi vermek için (Neden İtalyanca konuşuyor kaptan?). Dergilere bakıyorum( Dergiler niye İtalyanca)

Bir sure sonra altımız tamamen su kaplı, sanki liman gibi görünüyor gemiler var, nereden geçiyoruz acaba diye soruyorum Özcan’a, o da “Lake Leman” yani Leman gölü ( bu göl bu kadar büyük mü, gemiler ne arıyor üstünde?), Cenevre’ye geldik diye cevap veriyor bana. İyi, güzel herşey yolunda gibi görünüyor.

İşte sürprizler daha burada başlıyor. Bagajları almak için bekliyoruz, ancak 1 bavul yok, bekle bekle gelmiyor. Bizden başka kimse kalmadı salonda. Erkekler kayıp bavulu sormak için kayıp eşyalar bölümüne gidiyorlar, bizde kadınlar bavullara sahip çıkıp bekliyoruz onları. Zaman uzadıkça uzuyur, biz sohbete dalıyoruz , hala kayıp eşya gişesinin önünde konuşuyor bizimkiler. Merak dozu artmış durumda gidiyoruz yanlarına. Faransız arkadaş dönüyor: “Derdimizi anlatamıyoruz, Fransızca konuşmuyorlar” diyor. Önlerinde bir harita kayıp bavulu nereye göndereceklerini bizimkiler tarif ediyor, gişedeki İtalyan itiraz ediyor. Başlıyor harita üzerinde bir tartışma, epeyce sürüyor. Neden sonra anlıyoruz ki, biz Cenevre’de değil, İtalya’nın sahil kenti Cenova’dayız. Hepimizin yüzünü ayrı bir şaşkınlık ifadesi kaplıyor. Bu gerçek olamaz diye geçiriyoruz aklımızdan, biri bize kötü bir şaka yapmış olmalı.

Evet, tek harf hatasıyla yanlış şehre uçmuştuk. Dönüp biletlere bakıyoruz, Geneve değil Genove yazıyordu, bu inanılmazdı. Kafalarda flashback yapılıyor ve “nasıl da uyanmadık?” sorusu soruluyordu. Gülme krizine tutulmam o an başladı ve bu neredeyse tekrar doğru adres Cenevre’ye varana kadar devam etti.

Biletleri hiç kimse kontrol etmemişti, neyse olan olmuştu , hemen Lufthansa gişesine yönelip durumu anlattık. Kadın gülümseyen ifadeyle bize ”haftada birkaç kişi sizin gibi yanlış uçar buraya“ dedi. Biz iyice şaşkın “öyle mi?” diye kaldık. En iyi yolun trene binip Cenevre’ye gitmek olduğunu anladık. Elimizde bavullar, üstümüzde kayak montları çıktık Akdeniz şehri Genove’nin sokaklarına. Epeyce yürüdükten sonra tren istasyonuna vardık, kompartmanımıza yerleştik, ama ben hala krizde idim, kim ne dese gülüyordum. Bu anı hayatımın en eğlenceli anısı olmaya adaydı ve öyle kaldı. Koskoca Akdeniz'i de Leman Gölü yapmıştık ya, en çok ona güldük.

Yanlışlıkla yanlış şehre uçmak bize aynı zamanda 1 gün kaybettirdi, bir de ekstra maliyet getirdi, ama yaşadığımız eğlence hepsine değdi. Umudumuzu kaybettiğimiz bavulumuz bile 2 gün sonra otelimize geldi.

Siz siz olun, uçmadan önce biletinize iyice bakın, hele de Cenevre’ye uçuyorsanız. Ya da eğlenceli bir macerayı göze alın.





Not: Bu olay 2003 yılında gerçekleşti, yazmak bugüne kısmet oldu. Val thorens ve kayak maceramı anlatmak bir sonraki yazıya kaldı




Val Thorens'de bulutların üstünden kaymak
http://blog.milliyet.com.tr/Blogum.aspx?BlogNo=90200

 
Toplam blog
: 144
: 1429
Kayıt tarihi
: 12.09.07
 
 

ODTÜ İşletme mezunuyum, felsefe bölümünde master eğitimi aldım, uzun yıllar bankacılık ve finansm..