Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yansın Ormanlar, sussun ağaçlar !..

Yansın Ormanlar, sussun ağaçlar !..
 

Ağaçlar artık sustu, şimdi söz kimin ?


Daha önceki yazılarımda da yazmıştım. Okuyanlar belki hatırlar. Bu ülkenin en büyük baş belalarından ve karın ağrılarından biri orman yangınlarıdır. Her yıl, havaların ısınması ile birlikte, on binlerce ağacın bulunduğu hektarlarca başka bir deyimle onlarca stadyum büyüklüğünde ormanlık alan, içindeki yaban hayat, bitki örtüsü ve hayvanları ile birlikte maalesef kül oluyor. Baktığınız zaman bu hem bir katliam, hem de bir çevre felaketidir. Kaybolan ise bir ülkenin geleceği, veli nimetidir.

Orman yangınlarını yüzde yüz önlemek elbette ki mümkün değil. Çünkü orman yangınlarının önemli bir kısmı sigara, tarımsal ürünler, tarım artıklarının yakılarak temizlenmesi, piknik alanlarındaki ihmalkarlıklar, kundaklamalar vs. gibi insan eliyle yapılıyorsa da, dünya genelinde bu yangınların bir kısmı, yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması, aşırı sıcaklıklar gibi doğal sebepler, yüksek gerilim hatları (elektrik) gibi müzmin sebeplerden de oluşabiliyor. Bunları bir araya getirdiğinizde orman yangınlarını tamamen ortadan kaldırmak ve önlemenin imkânsız olduğu görülüyor. Ama, yukarıda da belirttiğim gibi insan eliyle meydana gelen orman yangınları bu istatistiğin en büyük grafiğini oluşturuyor. Bu nedenle, ilk etapta tamamı ile bu tip yangınlara yönelindiğinde en azından bunlar için bile önlem alınabilse, kaybettiklerimizin birçoğunu kazanabiliriz. Geride kalan doğal felaketlerden oluşabilecek yangınlar da azınlıkta kalacaktır. Ama bunun içinde top yekun bir insani çaba gerekli. Eğer insanoğlu bunu başaramazsa, orman yangınların yol açtığı, iklim değişikliği, kuraklık, doğal hayatın kaybolması vs. gibi olayların gelişimine engel olamayız.

Bunlar orman yangınlarının genel seyri. Bir de ülkemizde sıkça rastlanılan başka bir durum daha var ki, oldukça yüz kızartıcı bir vukuattır. O da, ormanlık alanların çıkar amaçlı yakılmasıdır. Çünkü böylelikle ormanlık alanlar orman statüsünden çıkacak ve yasayla da belirtilen 2B niteliğini kazanacak olması. Peki bunun kime ne faydası var? Kime olduğunu bilemem de, çok faydası olduğu kesin. Zira önceki yazılarımda da belirttiğim gibi. Şöyle bir geçmişe bakın !. Örneğin 3–5 sene önce bugün turizmin hizmetine açılan birçok ilçe, koy, vs’nin daha önce ormanlık alan olduğunu göreceksiniz. Ben bizzat buna şahit oldum, sevgili arkadaşlar. Ülkemizin en değerli ormanlık alanlarının bulunduğu, Aydın, Muğla, Antalya illerinde, özellikle Marmaris, Bodrum gibi yörelerinde, geçmişte orman yada ağaçlık olarak gördüğüm yerlerin yerinde bugün otel yada tatil köyleri var. Var olmaya da devam edecekler. Sakın kimse bu sözümden “bu alanları o otelciler yada tatil köylerinin sahipleri vs yaktı” gibi bir anlam çıkartmasın ama gerçek şudur ki, Ülkemizde pek çok turizm alanı bu şekilde var olmuştur. Birçok otel, tatil köy, golf sahası yakılan orman arazileri üzerine kurulmuştur. Yalnız turizm mi ? Elbette ki hayır, bugün eski ormanlık araziler 2B statüsü kazandırılmış pek çok alan inşaat sektörünün hizmetine açılmıştır. Şimdilerde ağaçların yerine oralarda yükselen taş binalar dikilmiş durumdadır. Ve o binaların içindeki insanlar, çocuklar ağaç değil, taş bir bina görmektedirler perdelerini açtıklarında. Son yıllarda da bu alanlar, maden şirketlerinin tahsisine, diğer anlamda hizmetine açıldılar. Daha kolay maden araştırması yapılsın diye !. Ama merak ediyorum, çıkacak madenin yüzde kaçı devlete ve bu ülkeye kalacak acaba?

2B kanunu, hükümetlerin en çok karnını ağrıtan kanun maddelerinden birisidir. Ama maalesef bu konuda somut adımlar atılmıyor. Yakın geçmişte 2B olarak bilinen “orman vasfını yitiren alanların satışı” içerikli kanun önceki Cumhurbaşkanımız sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından iptal edilmişti. Ama maalesef, yine meclisten geçirilerek yasalaştırıldı. Bunu anlamak güç ama satılan alanlardan 50 milyar doların üzerinde gelir almayı uman bir yönetim anlayışını sorgulamak ne kadar doğru olur acaba? Ne de olsa gelecek olan bu parayla ülkenin/devletin bir gediği kapatılacaktır.

Gözümün önünde birkaç resim geldi şimdi. Birinde, öğrenciler bir alanda o küçücük elleriyle toprağı kazarak, küçücük ağaç fidanlarını dikiyorlar. Diğer resimde, her yerde, her olayda aktif rol üstlenen Mehmetçik seferber olmuş, kel alanı ağaçlandırıyor, hatta yüksek rütbeli bir subay yere çökmüş, rütbesine, üniformasına, konumuna ve çevreye aldırmadan toprağı elleriyle kazıp, açtığı çukura fidanı muntazam bir şekilde yerleştiriyor. Diğer resimde, yanan ormanın haberini televizyonda görüp de, ellerini ovuşturan bir iş adamı !.. Bir diğer resimde, kurumuş nehir alanında dolaşan bir vatandaşın kuruyan toprağı eliyle alıp ufalarken, daha birkaç ay önce burası sulak bir alandı deyişi.. Bir diğer resimde başka kuraklım ve iklim değişikliği örnekleri, susuz barajlar… En son resimde ise bu resimleri analiz etmeye çalışan Çevre ve Orman Bakanlığı..

Merak ediyorum, son 10 yılda kaç bin metrekarelik bir alan yangınlara heba oldu, başka bir deyişle kül oldu. Buna karşın bu süre içinde ne kadarlık bir alan satıldı veya özel şirketlerin hizmetine açıldı? Ve 100 puanlık uzman sorusu: Bu son 10 yılda kaç bin metrekarelik bir alan ağaçlandırıldı? Her şeyden önemlisi, yetkililerin ve uzmanların cevap vereceği şu soruyu sormadan da kendimi alamıyorum. Acaba yanan kül olan, hatta 2B statüsüne sokulan alanlar “Ulusal bir ağaçlandırma” kampanyası ile tekrar ağaçlandırılabilinir miydi? Hala yapılabilir mi ? Özellikle ormanlık alanda maden araştırma ve çıkartma izni verilen özel şirketlerin izni iptal edilip, cezai bir uygulama yapılabilir mi?

Ceyhun Atuf Kansu’nun bir şiiri ile bu yazıyı bitirmek isterim..

….

Devrilirken gicilayarak bir ulu agaç
Tutuyor bütün agaçlar dallariyla
Dayaniyorlar, birakmiyorlar devrilmeye
Düsünün ormandaki mutlulugu
Gicilayan agacin sevincini düsünün
Onu tutan kollarin gücünü düsünün
Bir de o küçük mutlulugu düsünün
Fincana islenmis çocuk oyunudur
Kahve içiyorsunuz aksamüstü
Sulanmis aksamsafalarina bakarak
Bir gök geçiyor gözlerinizin önünden
Tutsaniz kiriliverir, yitiverir
Süreksiz, geçici
Bir de ormandaki gögü düsünün
Agaçlarin dallarina çakili

..
 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..