Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '13

 
Kategori
Özel Lezzet Durakları
 

Yanyalı Fehmi Lokantası, mübadele ve kültür

Yanya’lı Fehmi Lokantası, mübadele ve kültür

Son günlerde Osmanlı dönemi çeşitli vesilelerle her zamankinden biraz daha fazla hatırlanır oldu. Bunun siyasi konjonktürle direkt ilgisi olduğunu sanmıyorum. Galiba, içimizde hep varolmuş bir boşluğu doldurmaya çalışıyoruz. Tabii, en popüler dönem 1. Dünya Savaşı etrafındaki bir kaç on yıl ve tabii ki  ‘kuruluş’ dönemi. Tartışma konuları muhtelif. Çanakkale Osmanlı dönemine denk geldiği için mi yıllarca biraz geri planda kaldı? Kurtuluş Savaşında asker kaybımız ne boyuttaydı? Ya da günlük hayata ilişkin bambaşka pencereler; Osmanlı’da afyon kullanımı yaygın mıydı? Sultan’ların cinsel hayatı, alışkanlıkları?

Ben bu konuların konuşuluyor olmasını şöyle bir ihtiyaca bağlıyorum; öz dedesinden kalan basit bir belgeyi dahi okuyamayan bir neslin içinde, geçmişi ve buna bağlı olarak yaşadığı toplumla ilgili bazı filozofik boşlukları olması doğaldır. Önemli olan, bu boşlukların, ne kadar mesnetli ve yansız bilgiyle doldurulduğu veya doldurulamadığıdır. Bilgisizlik veya yanlı bilgi nedeniyle, bahsettiğim döneme ilişkin gereksiz ve çoğu zaman da bir sonuca ulaşmayan tartışmaların ortasında buluyoruz kendimizi. Peki bu durum bizim kültür hayatımıza nasıl yansıyor?

Konuya mübadeleyle ilgili bir pencere açarak devam edelim. Çünkü mübadele de, bizim içini açamadığımız, temel sebeplerine vakıf olamadığımız konularımızdan. Mübadele, 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Türkiye ve Yunanistan’da yaşayan toplulukların, yeni toprak paylaşımına istinaden –metazori- yer değiştirmesidir. Malum, yüzbinlerce Türk Balkan’lardan Misak-ı Milli sınırlarına göç ettirildi. Anadolu’lu Rumlar da (Yunan demiyorum) aynı şekilde karşı tarafa geçtiler. Kuşaklar boyu yaşadığın yerden ayrılmak –kuşkusuz- bir travmadır. Yeni yerleşeceğin topraklarda da eş-dost, akraba tarafından bulunabiliyor olmak bir nevi avuntudur göçenler için. Bu nedenle, mübadiller ayrıldıkları yerlerin adını önce lakap ve sonra soyadı olarak aldılar. Osmanlı’nın Balkan coğrafyasındaki şehirleri Selanik, Karaferya, Kavala, Üsküp, Yanya, D(e)rvenik ve benzerleri bu soyadlara kaynaklık ettiler. Böylece, mübadil ailelerin gelecek nesillerinin köksüzleşmesi tehlikesi de bir nebze olsun bertaraf oldu.   

Yanyalı’da yemek yerken kafamda bu konular dönüp durdu. Yanyalı Fehmi Lokantasıyla ilgili bilgiler internet sitesinde mevcut.

http://www.fehmilokantasi.com/ Benim söyleyeceğim özetle şu; burada yemek geleneğimiz hakkıyla sürdürülüyor. Ailenin üçüncü kuşağı severek ve başarıyla yapıyorlar işlerini. Gitmediyseniz, mutlaka gidin ve ağız tadıyla yemeğinizi yeyin. Çıkarken de evinize tatlı alın. Ben en çok klasik irmik helvasını seviyorum. Bu katışıksız ve sade lezzet, bana rafine ve kentsoylu görünüyor. Yemek yapabiliyorum diyen birisi için bence ön şart iyi bir pilav yapmasıdır. Ben, şimdi buna irmik helvasını da ekliyorum. Bu arada, başka bir yerde bulamayacağınızı düşündüğüm haşhaşlı helvayı ve yapımında kenevir tohumunun kullanıldığı helvayı da hararetle  tavsiye ederim.

Yanyalı’da, geleneğin ve Yanyalı Fehmi bey’in Türk mutfağına olan tutkusunun kuşaklar boyu devam ettirildiği kanaatindeyim. Bu aktarımlar, ülkemizde nadiren görülüyor. Herkes yeni bir şeyler yapmanın peşinde. İyi, güzel de; yeni bir şey yapmak için veya daha ileri gidelim, ‘fusion mutfağı’ için önce evindeki klasikleri hakkıyla yapabiliyor olman gerekmiyor mu? Bu durum, ancak bizim gibi dedesinden kalan belgeyi okuyamayan bir nesil için doğal sonuç olabilir.

Yanyalı üzerine yazarken, konuyu genel olarak ‘kültür’ ve ‘tarih’ ekseninde ele almak kaçınılmaz. Bir konu daha var bunlara eklememiz gereken. Yanyalı Fehmi bey, saray rahle-i tedrisatından geçmiş bir aşçıyı işe alarak başlamış işine. Yani, lokantanın genlerinde aristokrasiden bir şeyler var. Bu lokanta, sınırlı gelişmiş ve sonra da kesintiye uğramış aristokrasimizin, yine sınırlı gelişmiş burjuva sınıfımızla ender görülen bir sentezi adeta. Bu sentezin toplumumuzda yüzyıllardır bir türlü layığıyla gerçekleşememiş olmasının nedenlerini ve hayatımızı nasıl etkilediğini de yine birinci paragrafın konuları arasına katıyorum. Bu de Yanyalı Fehmi Lokantasının sosyolojik ekseni. Bir sonraki yazıda bunu incelemeye çalışacağım.   

Yazıyı Supertramp’in solisti Roger Hodgson’ın seksenli yıllarda çıkardığı ikinci solo ‘Hai Hai’ albümünün hit parçası ‘London’dan bir alıntıyla bitirelim. Şarkının kreşendosunda şöyle bağırıyordu Hodgson; “What happened to the empire?”.

http://www.youtube.com/watch?v=9LW9Yye4XJ8

Sahiden, ne oldu imparatorluğa? Böyle yüksek bir sesle sorabildik mi bunu kendimize hiç?

Selam ve saygıyla,

 
Toplam blog
: 6
: 1772
Kayıt tarihi
: 21.05.07
 
 

Bir içecek şirketinde yönetici pozisyonunda çalışıyorum.  ..