Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Nisan '22

 
Kategori
Dünya
 

YapaBİLİRİM!

YAŞAM defterimin tarihi belirli yeni bir sayfası... Kimi neşeli melodileri ya da hüzünlülerini, kaçar kez ıslıkla çalacak bana? Albinoni'de olduğunca ritmik, renkler içinde bir zıp zıpın sıçramasını mı, yoksa Chaykovski'nin karanlık kayalara çarpan inançsız dalgalarını mı duyumsayacağım… Chopen'den; soylu Rosenthal porselenler kadar etkileyici, damar açıcı noktürnlerin hangi iz düşümünde yaşam bulacak ruhum. Mozart'ın, biribirlerini Japon selamı inceliğinde kutsayan papatyalar kadar duygusal tınılarını mı yollayacağım duyu derinliklerime. Yoksa Beethoven'ın tüm zamanların en iyi senfonisi '5'incisi' kadar ölümsüz kalacak mı bedenim. Ya da Brahms'ın çılgın çingeneleri örneği; coşkuyla ekseninden yükselecek mi yüreğim, altları toz içindeki bulutlara dek...


DÜŞÜNÜYORUM DA... Tüm beste sihirbazları yaşamımla alay etmişler, hergele bir martının tezgahına sırtı dönük balıkçıyla dalga geçmesi tadında. Yüzlerce yıl önce inadına. .. Bu yaşta, bu zaman diliminde 'yüreği taşlaşmış kimlikli' insanlar arasında olmaktan, o erişilmezlerin yapıtlarını dinledikçe yaralanıyorum. Geçen yıllara baktığımda, bu ölçütlerde, gezegenim için hiçbir katkım olmadığını gözlemekteyim. Kaldı ki sayfalar birbirinden pek ayrıksı değil. Bana güneş bile öyle acımakta ki, utançla örülü yüzümün kızarmasını, her gurup zamanı o üstlenmekte... Biliyorum. Ne yapmalı, neler üretmeli de Mozart'ın tanrısal ezgileri yanında nokta kadar görünebilsin. Bir beste ya da bir senfoni üretmeye gereksinimim yok.

* Vapur iskelesinde, son parasıyla aldığı köfte – ekmeğin neredeyse tümünü, yanına yaklaşan gariban köpeğe yediren kimsesiz aç çocuğu, ekmek parasını kazanana kadar… Doyurabilirim.

*Ya da çam ağacında özensizce yuva yapan iki kumrunun, sincapların boşalttığı fıstık kabuklarının arasına düşen yuvalarını kaldırıp özenle yerine... Yerleştirebilirim.

*Sırtındaki bahtsızlıkla yüzlerce yıl yaşamı ezilen kaplumbağanın tepe takla olmuş gövdesini yeniden yaşama çevirebilmek adına... Düzeltebilirim.

*Annesinin omzunda geri geri yol alan bir bebeğin gözündeki çapağı sessiz ve hafifçe, en kısa parmağımla çekmekle onu… Rahatlatabilirim.

*Kızgın, sapsarı bir ağustos günü, kurak sokağa içinde soğuk suların menekşelendiği yaşam kaseleri bırakarak, fakir sokak hayvanlarını… Serinletebilirim.

*Görenlerin göremediği (!) renklerle donanmış güzellikleri algılayarak, onlara doğru bastonuyla yol almaya çalışan kör bir insanın koluna… Girebilirim.

*Kentlerarası otobüsün, çok sinyalizasyonlu bir sapakta geçiş sırası beklerken yol kenarına attığı çöp torbalarını toplayıp, ilk fırsatta aynı aracın açılan kapısından içeri… Fırlatabilirim.

*Huzur evinde, artık tutmayan yorgun bedenlerden hiç olmazsa birisini taşıyabilecek, aküyle çalışan o tekerlekli iskemleyi, birkaç dostla güç birliği oluşturarak… Alabilirim.

*Üç beş kalın battaniyeye sardığım onlarca taze ekmeği, akılları uçmuş insanların titreştiği, yıkıntılarından duman tüten deprem bölgesine… Ulaştırabilirim.

Hiç görmediğim, tanımadığım ölen bir yoksulun az katılımlı uğurlanmasına eşlik ederek, ibadet yerinde katılanların sayısını… Çoğaltabilirim.

İnsanım; tüm bunları bilir ve…
Yapabilirim.
Bir yeryüzü bestecisi olabilirim artık.
Notalarım; canlılar, cansızlar... İnsanlar, hayvanlar, bitkiler...
Onlardan kendime özgü kutsal şarkılar yaratabilirim.
Dinleyebilirim.
Ve hayatla dans edebilirim, başım dünyaya dayalı, gözlerim kapalı…
O zaman, bugün ve daha ileride... İçim rahat…
Yaşayabilirim…
YapaBİLİRİM…
Levent Üsküdarlı

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..