Yapamıyor.. Kılıçdaroğlu CHP'nin başından gönderilmelidir.

30 Mart yerel seçimlerinden çıkan sonuçlar CHP’nin yarattığı hayal kırıklığı ile birlikte, Kılıçdaroğlu’nun da bu partinin başında kalıp kalamayacağının veya bu vizyona sahip olup olmadığının tartışmalarını da beraberinde getirdi.  Evet açıktan dillendirilmese de  ya da  yandaş,  “Demokratik Açılım” cı veya Soros'çu medya dile getirmese de diyelim, CHP içinde  30 Mart seçim hezimetinin çalkantılarını görüyoruz.. 

Siyasi Partiler Demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır değil mi? Vazgeçilmez unsuru oldukları demokrasi ise;  Halkın refah, bütünlük ve vatanseverlik duyguları ile can ve mal güvenliklerinin sağlandığı, seçilmişleri kanalı ile kendi kendini yönettiği, yasama, yürütme ve yargı erklerinin dokunulmaz ve bağımsız olduğu  bir sistem.(kabaca)  

Ülkemizin böyle demokratik bir sistem ilişkileri içinde yoluna devam edip etmediği,  etmiyorsa nedenlerinin muhalefet tarafından denetlenmesi ve araştırılması gerekmez mi?.

Hele hele dünya mazlum milletlerine örnek olabilecek bir Kurtuluş Savaşını’nın Merkez Üssü ve Türkiye Cumhuriyetinin  kurucusu olan bir partinin; Üniter yapıda, laiklik’te, halkımızın refah ve güvenliğinde Atatürk yolunda ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmada çok daha  titiz, kıskanç ve koruyucu olması gerekmezmi?..  

AKP’nin özellikle 17 Aralıktan sonra o sıkışmış, o bunalmış haline rağmen alınan bu seçim hezimeti ister istemez akıllara, bu partinin yani CHP’nin ya ideallerinden vazgeçtiğini,  Atatürk yörüngesinden çıktığını, ya da ABD’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın yerine aradığı yeni bir Eşbaşkanlık rolüne,  lideri vasıtası ile soyunduğunu getiriyor.

Bakalım..

Bir kere, CHP’nin Atatürk yörüngesinden çıkması tabiatın doğasına aykırıdır, bunun en büyük güvencesi de CHP tabanıdır.  CHP özellikle yurtsever tabanı dayatması ile hiçbir zaman  üniter yapıdan, laiklikten ve  cumhuriyet değerlerinden vaz geçmez.  

O zaman geriye ne kalıyor?.. CHP yönetimini eline geçiren küçük bir yönetim biriminin koskoca CHP’yi ABD’nin bölgedeki emellerine hizmet etmede AKP ile yarışa sokması..

Evet CHP  bu kadar uygun şartlar karşısında bile AKP'yi tarihin çöplüğüne atamamıştır ve bu durumun baş sorumlusu Kılıçdaroğlu’dur.   

Ne yapmıştır Kılıçdaroğlu?. Çantada keklik sayılabilecek bir seçim zaferini nasıl elinin tersi ile itmiştir?..

Laiklik konusunda çok hassas olan CHP tabanına rağmen Fetullah Gurubunu bünyesine katma ve o guruba pas atma hayallerine girmiştir, Fetullah’ı  gözünde çok büyütmüş ve sanki AKP-F Tipi Cemaat kavgasına istinaden tüm Fetullah oylarının CHP’ye akacağını düşünmüştür.  Bu yolda bilumum Fetullahçı isimleri (başta Sarıgül olmak üzere) tabanın muhalefetine rağmen aday göstermekten çekinmemiştir. Sonuçta komşuya pirince giderken evdeki bulgurdan da olmuştur ve bir çok CHP’li  kendi partisine oy vermemiştir.  Ayrıca bir çok Fetullah muridininde AKP’ye oy verdiğini göz ardı etmemek lazım.  

PKK’nın gönlünü alma amaçlı, bölge insanın “kulağına hoş geleceğini” sandığı, “Demokratik Açılım Paketi’nin” AKP tekelinde olmadığı söylemini sürekli tekrar etmiş ve yine de ne Musa’ya ne de İsa’ya yaranamamış bölgedeki Yurtsever ve bölünme karşıtı  Cumhuriyetçi insanların oylarından olmuştur.

CHP tarihinde ilk defa bölgede %’de 1’in altında oy almıştır.

Peki Tayyip Erdoğan ne yapmıştır?. F Tipine postasını koymuş, onları cesaretle dışlamış ve Milliyetçi söylemlere sarılmıştır. Sanki AKP, CHP’nin, CHP’de AKP’nin rollerine soyunmuştur.  

Bu satırların yazarının Kılıçdaroğlu ile her hangi bir alıp veremediği yoktur.  İlk seçildiğinde kendisi hakkında olumlu düşünceleri yansıtan bir yazıda kaleme almıştır. (“Kılıçdaroğlu, hem temiz hem dürüst bir insanoğlu” başlıklı blog)  Gerçektende Kılıçdaroğlu’nun kişiliği için her hangi bir kötü düşünce aklımızdan geçmez, sadece temiz dürüst bir bürokrat olarak CHP’nin başında çok zayıf kalıyor tespitimiz var.

Bu gün CHP içindeki Yurtsever ve Ulusalcı çevrelerde kendisinin yapısı hakkında her hangi  bir eleştiri getiremiyor fakat Recep Tayyip Erdoğan karşısında silik ve güçsüz bir lider olduğunu belirtiyorlar. F tipi ile “işbirliği” ve PKK güdümündeki bölücülere “Demokratik Açılım”  vaadlerinin hata olduğunu belirtiyorlar. Hiç te haksız sayılmazlar..

Bu atalet ve ileriyi görememek sadece Kılıçdaroğlu’nda mı var?..  Strafor adlı CIA yan kuruluşunun TR 705 rumuzu  ile kodladığı Sezgin Tanrıkulu gibi Öcalan  avukatları, F Tipi’nden büyük umutlarla bahseden Gürsel Tekin gibi Cemaat yandaşları hiç mi haksız ve yanlış yolda değiller?..  Onlar haklı ise CHP tabanımı haksız?.. Kılıçdaroğlu’nun çok efendi bir kişiliğinin olması  ve Recep Tayyip Erdoğan üslubuna  sahip olamayacak kadar naif olması bu ülkenin AKP’den kurtulmasına yetmiyor, aksine bu dezavantajlar, AKP’nin en bunaldığı dönemlerde bile nefes almasına yarıyor.

Kendisine yumruk atıldığında bu meseleyi sadece kendisine yapılan bir saldırı gibi görüp, ülkenin Ana Muhalefet Partisinin başkanına, Atatürk’ün CHP’sinin Genel Başkanına yapılan bir saldırı olduğunu göremeyen bir liderin bu meydanda savaşma basiretine sahip olduğu düşünülemez.. CHP tabanı Genel Başkanı’na yapılan bu saldırıyı hazmedemez.  Ama  “Genel başkan” bunun farkında değil.  

Daha bu gün Gürsel Tekin “AKP’nin Abdullah Gül’ü emekli etmek peşinde olduğunu” dillendiriyor. Şimdi ben CHP tabanından birisi olarak; "Sana ne kardeşim Abdullah Gül’den, sen % 57’nin kabul edeceği bir aday çıkarma derdine düşsene.” demeyeyim mi?.  

Maalesef Kılıçdaroğlu ipin ucunu kaçırmış ve CHP’yi ABD’nin bölgedeki çıkarları için AKP ile yarışa sokmuştur.

Çok efendi olan ve efendi efendi gelen Kılıçdaroğlu yine çok efendi bir şekilde efendi efendi CHP’nin başından gitmelidir. 90 yıllık CHP, kendi liderini ve Üniter yapıyı savunan Cumhuriyetçi politikalarını kendi içinden çıkarır.. 

Saygılar..

19 Nisan 2014

Saat: 22.00