Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yapıcı bir eleştirinin farkettirdikleri

Yapıcı bir eleştirinin farkettirdikleri
 

YAPICI BİR ELEŞTİRİNİN FARKETTİRDİKLERİ


Henüz daha bir aydan kısa bir süre önce yayınlanan kitabımız hakkında yorumların gelmeye başlaması, üzerinde düşünülmesi gereken kıymetli geri bildirimler sağlamaları bakımından bizi oldukça mutlu ediyor. Bu geri bildirimler uyarınca düşündüğümüzde, “Din Öğretiminde Toplumsal Uzlaşma” gibi geneli ele alan bir başlıkla kitap yazınca artık tek yapılması gereken, konuyu tüm toplum kesimlerini içerecek şekilde ortaya koymaktır. Yoksa din öğretimi konularında bilerek-isteyerek herhangi bir toplum kesimini yok saymanın değil bilimselliği, daha samimiyet testini bile geçemeyeceği aşikârdır.

Kitabımızın din öğretimi gibi, sadece kendi tarafımızı haklı sandığımız için onyıllardır çözemediğimiz çok taraflı bir ihtilafı ele alması nedeniyle, ele alınacak tarafların seçiminde de ülkemizde en hararetli tartışmaların yaşandığı üç toplumsal kesim öne çıkmıştır. Bu üç kesimi yapıcı kavramlar kullanmaya özen göstererek belirtecek olursak: İHL’yi savunan söylem, İHL’ye eleştirel sözlem ve Alevi yurttaşlarımızın söylemidir. Bu kesimler arasında, din öğretimi alanında bir toplumsal uzlaşma sağlayabileceğine inandığımız mevcut çözüm önerilerimizin olması, bizi oldukça heyecanlandırmıştır.

Böyleyken, 1000 yıldır birlikte yaşadığımız gayrimüslim yurttaşlarımızın din öğrenimi taleplerini ele almadan, “din öğretiminde bu toplumsal uzlaşma” başlıklı bir kitap tüm toplum kesimlerini kapsayabilmiş olur mu? sorusunu bana sordurtan son dönemde tanıştığım bir Hatay Hıristiyanı olan dostun “bizi unuttun mu?” şeklindeki yarı şaka yarı ciddi sorusu oldu. O dost, daha yeni çıkan kitabımı okumadan kitabımda nasıl bir eksiklik olduğunu bir anda farkına varmamı sağlayıverdi. Sonrasındaysa O “okumadan eleştirmeyeyim, ezberden konuşmayayım” diyerek, bense esnek bir yapı tasarlamaya çalıştığımı, ama bu kitabımda yer almamalarının aslında hiçbir mantıklı açıklamasının da olamayacağını belirterek toparlamaya çalıştık durumu. Gün ışıdığında fark ettiğim durumsa, aslında bunun öyle sözle falan toparlanacak bir durum olmadığıydı.

Burada sanırım başkalarını yapmakla eleştirdiklerimizi bazen kendimiz de yaptığımız için bu tür hatalara düşüyoruz. Örneğin, siyasilere gelince onları kısmen daha küçük olan toplum kesimlerinin taleplerine kulaklarını kapamakla eleştirirken, ülkemizde din öğretimi alanında Sunnî ve Alevi yurttaşlarımızın toplumsal talep ve endişelerini ele alıp, gayrimüslim yurttaşlarımızın din öğrenimi alanındaki talep ve endişelerini ele almayınca aynı yanlışı biz de yapmış olmadık mı?

Tabi ki bahane olmaz ama, Hatay gibi kültürel açıdan oldukça zengin bir yerde benim hiç bulunmamış olmam, o dostla konuşana kadar bu eksikliğimi fark etmemiş olmamda rol oynamış olabilir.

Ancak buna bahane üretmeyeceksek soru gayet nettir: “peki şimdi ne yapmalı”, o dostun hatırlattığı toplum kesimlerinin din öğretimi taleplerini de içerebilmek için nasıl bir ilave çalışma içine girmeli? Öncelikle, çalışmamızın din öğretimi konusunu daima üç boyutu ile birlikte ele alması bakımından, gayrimüslim yurttaşlarımız için de aşağıdaki her bir boyut için ayrı çalışmalar gerekecektir. Söz konusu üç boyut:

din adamlarının eğitimi alanında:

    din eğitimi alanında: din adamlarının eğitimi,

din öğretimi alanında:

    çocuklarının isteğe bağlı din öğrenimi görmesini isteyen velilerin talepleri,
    isteğe bağlı din öğrenimi görmek isteyen yetişkinlerin talepleri,

konularıdır. Dolayısıyla, hiç mi hiç kolay bir konu değildir. Özellikle din adamlarının eğitimi konusu, uluslararası bir sorun haline getirilmek istenmektedir. Tabi bunları daha sınırlı şekilde ele almak da önerilebilir. Ancak, yukarıdaki üç boyuttan hiçbirini daha az önemli görüp erteleyemeyeceğimiz için hepsine dair sunacağımız ayrı ayrı çözümlerimiz olması gerekir. Bunları sunabilmek için de, bilgi, belge, öngörü, yani kısaca kültür gerekir. Oysa ki, benim gayrimüslim yurttaşlarımızın din öğrenimi konusundaki talep ve endişelerine dair bilgim oldukça sınırlıdır. Bu yüzden, yukarıdaki ilgili alanlarda kaynak önerilerine açık olduğumu belirtmeliyim. Burada literatüre bir yerinden başlayınca, eserlerin dipnot ve kaynakçaları yol gösterecektir.

Tabi bu eksikliğin giderilmesinde bir başka yol da, eksik olmasın o dostun da önerdiği, örneğin Hatay’a gelip yerinde görmem ve görüşmeler yapmam şeklindedir. Ancak bir acı kahvelerini içmekten-sohbet etmekten kuşkusuz memnuniyet duyacak olsam da, şuana kadar bunu ne dini konularda hassas kesimleri, ne laiklik konusunda hassas kesimleri ne de Alevi yurttaşlarımızın din öğretimi konularındaki talep ve endişelerini haklarında araştırmalarımı gerçekleştirirken hiç yapmadım. Bunun yerine, tüm bu kesimler hakkındaki çözüm önerilerimi, uzun de sürse, zor da olsa, okumanın özgürleştirici yönünü olabildiğince kullanarak geliştirdim. Şimdi de aynı yolu kullanmayı daha doğru buluyorum. Bu yolla, “Din Öğretiminde Toplumsal Uzlaşma” adlı kitabımızı bundan sonraki baskılarında, tabi ki yayınevi de uygun görürse, gayrimüslim yurttaşlarımızın din öğrenimi taleplerini de içerecek şekilde zenginleştirebilmemiz mümkün olabilecektir.

Sosyolog Faruk Özcan

Bursa/2012

https://twitter.com/#!/farukkozcan

http://www.facebook.com/SosyologFarukOzcan

 
Toplam blog
: 16
: 583
Kayıt tarihi
: 11.06.12
 
 

1980, Bursa doğumlu. Balıkesir Lisesi'nin ardından Uludağ Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans..