Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yapmasaydın be Mustafa’m!..

Yapmasaydın be Mustafa’m!..
 

Mustfaların evi Firuzköy’ün aşağılarında bir yerlerde.. Kavak tahtalarının, limon sandık tahtaları ile kolaj olduğu eğreti bahçe kapısında, bir kaç yıl öncesinde babası ile amcasının kavgası asılı. Usturuplu sallanan sağ ayak volesinin açtığı delik, sarman kedinin kestirme yolu, bahçe giriş çıkışlarında.

Tek katlı biriket evleri çok kalmasa da Firuzköy sokaklarının, Mustafa’nın bacısı ile Mayıs başında çivit mavi badanaladığı evlerinin duvarları biriket. Delikler oluşmuş bahçe duvarlarıda aynı. Bir kaç yıl öncesine kadar ev içinde olmayan tuvalete gecenin ilerleyen saatlerinde gitmeye korkardı Mustafanın bacısı. Ağabeyinden öğrenmişti vücudun biyolojik saaatini ayarlamayı. Tuvalet ev içine dahil edildiğinde 2004 seçim öncesinde, rahatlamıştı Mustafa'nın kardeşi ama vücut saati dakikti ve şaşmıyordu. Gelin olup gittiği Sultanbeyli’nin 5 katlı binalarının birinde, üçüncü katında da saatleri aynı Aysel’in.

Mustafa, Avcılar Belediyesi 1. Uluslararası Parlayan Yıldız Festivalinde açılış konuşması yapan adaşı gibi, gök mavi gözlere sahip. Saçları kuzgun karası. Ya bakışları? Avını arayan atmaca. Sahile inen merdivenlerin ortalarında, çimlendirilmiş rampa da , tuvalete oturduğu düzende oturuyor Mustafa. Aşağı inenler, yukarı çıkanlar, kahkaha atan Fahriye ablalar, birbiriyle tartışan genç evliler, yorgun yaşlılar, dinç ergenler, saçları renkli punkçular, top sakallılar, Kazılı kafalılar... Atmaca bakışlı Mustafa, Adaşının sesini duyduğu an binlerce vatlık kolonlardan, kulak kabartıp kısa bir süre ‘Ne diyor başkan’ diye geçiriyor aklından. Ardından kalabalıklaşan iniş çıkışlara odaklıyor gök mavi gözleriyle atmaca bakışlarını... Avını görüyor atmaca bakışlar. Yavaşça ayağa kalkıyor Mustafa . Boyu uzun, posu yok. Seyrek sepelek bıyıkları. O nedenle her gün traşlı görmek mümkündür onu. Haftada bir vuruyor permatiği yüzüne.

Ayakta Mustafa. Pantolonunun kıçını temizliyor, sağlı sollu iki eliyle metronom düzeninde. Av yaklaşıyor, Mustafa sakinliğini yükselen adrenalinin emrinden kurtaramıyor. Avını gören atmacanın süzülüşüyle iniyor rampadan. Kanat çırpmadan, nefes almadan.

Altılı yaşlardaki torunun, hançerisini yırtarcasına avaz avaz ağlayışından muzdarip bir kadın, atmaca bakışların avı. Sıkmabaş değil saçlarını örten eşarp. Bir yandan çekiştirirken inatla geri dönmek isteyen kız çocuğunu, arada bir eğilip "Kızım tamam eve gidelim annen seni getirir tekrar" diyerek uysallaştırmaya çalışırken, Mustafa atmaca çevikliği ile yapışıp kadının sol kolundaki çantaya, ani bir pike yapıp avını kapmanın ardından yükselmek üzereyken gökyüzüne, sürüklediğini farketmiyor, çığlıklarını duymuyordu torun yatıştıran kadının.

Çantanın bir sapı Mustafa’nın elinde, geri kalan kısmına sarılmış torun sahibi kadın. Ve Mustafa kararlı atmaca.. Avı kapıp yükselecek gökyüzüne.

"Ahh.. bir de şu kartallar olmasaydı" diyor Mustafa, Avcılar Emniyet Müdürlüğü nezaretinde, sabah Savcıya sevkedilmeyi beklerken.

Ailesine haber verdi polisler. Rahattı Mustafa. Babası yine kumar başından kalkıp gelmedi. Annesi, yerlerde sürüklediği kadın yaşıyla gecenin bir yarısı gelip karakola çıkarmak için yalvarırken Kartallara, öğrenince durumu, başı öne düştü. Yutkundu. Sızlayan burun direğine hükmü geçmeyince mantığının, gözyaşları sicim yağmur olup süzülürken pancar pembeliğindeki yanaklarından, dilinden dökülen tek bir söz vardı "Yapmasaydın be Mustafa’m"

 
Toplam blog
: 126
: 1276
Kayıt tarihi
: 10.09.06
 
 

48 yıldır yaşıyorum.Gazeteciyim, müzisyenim, babayım... Önce insan ve iyi bir yurttaş olabilme çab..