Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaprağın kaderi

Yaprağın kaderi
 

"Gözbebeklerinden martılar uçuyor, içinde beyaz bir hüzün uluyor, vazgeçmek elimde değil, gerisi boş, yaprağın kaderi düşmekmiş… "

Bu şarkı çınlıyor kulaklarımda ne zamandır. Sanki başımda esen kavak yellerine inat söylüyorum çığlıklarla beynimde bu sözleri. Beri yandan da ne demek şimdi bunlar neden bu dizelere takılmış gidiyorum demekten de alamıyorum kendimi. “Yaprağın kaderi düşmekmiş” neden asılı kaldım bu cümlede. İçinde yaşarken herkes bin tane duyguyu, ben neden bu kadar bariz dile getiremiyorum? Neden kelimelerimin sonunda hep kıvrılmış bir eğrinin altındaki nokta ve devamında cümleyi anlamsızlaştıran kelimeler silsilesi devam ediyor. Ben bunlara cümle demekten kaçındıkça, ifade edemediğim manasız kelimeler topluluğu gibi uzun bir ad alıveriyor.

Hala devam ediyorum. Hem yazıyor, hem de içimde deliler gibi bu şarkının nakaratını tekrar ediyorum.

Sebebini anlayamadım bir iyiliğin içindeyim son birkaç gündür. Bundan 1 hafta, hatta 1 ay evvelki ruh halime inat, tezat, karşı, birçok hal içindeyim. İyi olmanın neresi sorgulanabilir ki aslında. Ben sorguluyorum. Kendimi iyi hissetmeyi sevsem de, hayatımda iyi giden şeylerin hesabını da soruyorum; Yaşanan kötü şeylerde olduğu gibi... Hayat sorgulamalardan ibaret değil, bunu bilsem de elimde olmadan gerçekleşiyor bu matematiksel hesap. Ne zararı var ki diyebilirsiniz, ya da saçma, yapma bunu kendine. Diyorum ya elimde değil.

"Yaprağın kaderi düşmekmiş…"

Her yerde geçerli olan bir kural vardır ya hani. Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün. Bana baksanız şimdi gördüğünüz kişi, iyi, keyfi yerinde, sağlıklı ve dinç bir insan olur. Nasıl mı hissediyorum, aynen bu kelimelerde olduğu gibi. Nasıl mı olmalıyım tüm yaşadıklarım karşısında, bitkin, yorgun, dalgın ve asık suratlı. Değilim ama sanki kendi kendimi bir Polyanna oyunu içerisinde boş vermişlikle yaşamımı sürdürürken buluyorum. Yok sayıyorum sırayla yaşanan tüm acı gerçekleri. Tokat gibi patlıyor bazen suratıma her şey ama onu da yok sayıp, yenisine sağlık diyorum. İlk kez ama hayatımda gerçekten ilk kez bunu deniyorum. Daha az zarar gördüğümü hissetsem de gece başımı yastığıma koyduğumda düşünmeden edemiyorum. Doğru mu bu yaptığım, yoksa bir yerden çıkarak acıtacak mı canımı tüm bunlar bilmiyorum. En azından deniyorum.

"Her zaman böyle bitimsiz ol, kimi zamanda öyle hüzünlü. Hoşça kal diyor gözler ah, yaprağım düştün mü?"

Gelmeden önce her şey üzerime, nasıldım hiç hatırlamıyorum aslında. Sadece ufak tefek şeyleri çok fazla kafaya takan, uzun zaman bununla uğraşan, çözülene dek kendini yıpratan biriyken, şimdi kendimi daha rahat ve (sahte bile olsa) huzurlu hissediyorum. Yaprağımın düşmesi gereken zamanları mı geciktirmeye çalışıyorum, yoksa düşen yaprakların arkasından mı sessiz haykırışım, zaman gösterecek.

"Ağlayan gözlerinden ben mi damlıyorum?"

Şimdi tüm bu yazdıklarımdan sonra farkına varıyorum ki, yok saymaktan ziyade hafif bir megalomanlık yaşıyorum. ‘Sen önemlisin’ e çıkıyor tüm bunların sebebi. Hayat, üzülerek geçirilecek, yıpranarak güzelleşecek kadar uzun değil. Yaşa ama iyi tarafından gör artık her şeyi diyorum kısaca. Yaşadıklarındaki kötü yanları görmezden gel, bil ama görmezden gel. Başarabilirsem daha mutlu ve sağlam adımlarla ilerleyebilirim diyorum aslında. Bugün böylesin, gelecek için de bunu zorla. Bakalım, bundan bir ay sonra yazdığımda hala başarıyor muyum, sizinle beraber bende göreceğim.

NOT: Yaşar ve Alper Arundar'ın böylesine muazzam bir şarkıyı yapmaları karşısında ancak saygıyla eğilebilirim...

 
Toplam blog
: 33
: 611
Kayıt tarihi
: 05.05.09
 
 

Yazı genelde beni rahatlatır... Ancak yazabiliyorsam... Bazen içimde düğümlenir herşey... Bazen de ç..