Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '10

 
Kategori
Deneme
 

Yaprak Dökümü

Yaprak Dökümü
 

Termal'e özellikle Ekim sonlarında gitmeyi çok severdim. Yalova'da geçirdiğim yirmi beş yılın belki de en güzel zamanlarıydı o günler. Ormanın sarıdan kızıl kahveye doğru değişen, arada yeşil ve kırmızılarla desenler çizen renk deryası içinde kaybolmak, hiç bulunmamak isterdim...

Hafif bir su musikisinin, ormanın derinliklerindeki sessizliğin içinden gizli bir hıçkırık gibi geçişini nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Ama kuru yaprakların üzerine onları incitmeden basarken, çıkan o incecik çıtırtının yüreklerinden yükseldiğini bilirdim... Ve bilirdim ki onlar da bir yaşanmışlığı anlatmak isterlerdi toprağa... "Bu vakitsiz giden yaz, erken inen akşamla / Kapanmış panjurlara dayayarak başını / Dinle solgun bahçenin kalbe anlattığını / Ağacın yaprak yaprak, havuzun damla damla."*

Üst yoldaki bankların üzerine oturup düşen yaprakları seyretmek bir başka güzeldi. Naif bir rüzgarla kopup tüy gibi uçuşan, yere düşmemek için direnen, solgun sarıdan bakır rengine iri bir ölü kelebeği andıran yaprakları... En güzel sonbahar yaprakları ise girişteki parkta bulunan "Japon Ağacı"nın yapraklarıydı. Küçük bir yıldız şeklinde ve inanılmaz renkteydiler. Aradan yıllar geçti, hala bir kutu dolusu kuru yıldız yapraklarım var. Saklarım!

Yaprak dökümünden etkilenmemek mümkün değil. Hele bir de şair olursa insan... "Elli bin şiir roman filan okudum, yaprak dökümünü anlatır / elli bin film seyrettim yaprakların dökümünü gösterir / elli bin kere gördüm yaprak dökümünü / düşüşlerini, sürünüşlerini, çürüyüşlerini yaprakların / elli bin kere duydum ölü hışırtılarını kunduramın altında / avucumda ve parmaklarımın ucunda / ama yaprak dökümüne rastlamak yine de burar içimi / hele bulvarda yaprak dökümüne / hele kestaneyseler / hele çocuklar geçiyorsa oradan / hele güneşliyse hava / hele iyi bir haber almışsam o gün dostluk üzerine / hele o gün sancımıyorsa yüreğim / hele sevdiğimin beni sevdiğine inanıyorsam o gün / hele o gün insanlarla ve kendimle aram iyiyse / yaprak dökümüne rastlamak burar içimi / hele bulvarda yaprak dökümüne / hele kestaneyseler "

Evet, şairin adı Nazım Hikmet olunca ortaya böyle doyumsuz bir şiir çıkıyor.Kestane adı geçince aklıma geldi, keşke Nazım Hikmet Yalova Çınarcık'taki "Kestanelik"i sadece bir kere görmüş olsaydı sonbaharda... kimbilir ne şiirler yazardı?

İnsan yaşamının sonbaharını ve yaprakları anlatan en güzel dizeler elbet Ahmet Haşim'den. Hepimizin bildiği bu şiiri yinelemek istemiyorum. Ama vakti geldiğinde, eteklerimdeki güneş rengi yapraklara bakarak ağlamak yerine tebessüm edebilmeyi isterim!

Hani, iyi kötü yaşadığımız bu hayata bir teşekkür babında...

* Ziya Osman Saba

 
Toplam blog
: 235
: 2079
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

Burada yazarken kim olduğumuzun, ne olduğumuzun bir önemi olmadığını düşünüyorum. Önemli olan yaz..