Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Mayıs '07

 
Kategori
Doğal Hayat
 

Yaprak dökümü

Yaprak dökümü
 

Sonbahar geldiğinde yaprakların dökülüşünü an be an izlemek muhteşem bir manzaradır. Birçok doğa olayını düşünmediğimiz gibi yaprakların neden döküldüğünü, ağaçların kışın neden çıplak kaldığını çoğu kez düşünmeyiz. Aslında dönen dünya da umurumuzda değildir.

21 Hazirandan sonra günler kısalır. Yaz boyunca da günlerin kısalması devam eder. Tatil telaşından kısalıp giden günleri fark bile etmeyiz. Ağaçlar öyle mi?
Aslında kısalan günler midir? Gün yine 24 saat ama güneşin doğuş ve batış saatleri değişmekte. Eylül sonundan Aralık sonuna dek geceler dört saat uzar. Gündüzlerde ki bu kısalmayı biz algılayamayız çoğu kez ama ağaçların yaprakları algılar. Yaprak ayasındaki hücreler ışığa duyarlı bitkilere renk veren molekülleri taşırlar. Bu moleküller gecelerin uzadığını fark ederek yaprakların yaşlanması programını başlatırlar.

Yaprakların yaşlanmasındaki ilk işaret yaprak ayası hücrelerindeki etilen sentezidir. Etilen gazı yaprağa yeşil rengini veren klorofilin yıkımını uyarır. Bunun üzerine o ana dek maskelenmiş olan sıcak renklerin pigmentleri olan karotenoidler kendilerini gösterir ve yapraklar sarı turuncu, kırmızı renkleri alırlar. Klorofil olmaması yüzünden yaprak, güneşten daha az enerji alır ve daha az şeker üretir. Ayrıca etilen yaprak dökülmesin i gerektiren bir büyüme hormonu olan oksin üretimini de engeller.

Yapraklar saplarının dibine dek yayılan etilenin etkisiyle burada bulunan hücreler şişer. O ana dek boyutları değişmemiş olan yaprak sapları da kendisinde büyük bir çekiştirilme hisseder. Etilenin etkisi ile yaprağın gövdeye bağlandığı yerde giderek artan gerilmeyle yaprak sapın dışından içine doğru yarılmaya başlar.
Genişlemeye devam eden yarığın etrafındaki diğer hücreler mantarözü üretmeye başlar. Bu madde, selüloz çepere yavaş yavaş yerleşerek onun güçlenmesini sağlarlar. Bütün bu aşamalardan sonra hücreler arkalarında mantar tabakasının yerini alan büyük bir boşluk bırakarak, ölürler. Bu tabaka, ağacın içine başka organizmaların girmesini engelleyerek, ağacın kendisini hastalık yapıcı organizmalara karşı korumasını sağlarlar. Yaprak gövdeden tamamen ayrıldığı için iletim borularından artık özsu alamaz. Biraz hızlı esen bir rüzgârla gövdeden ayrılı ve yere düşer.

Toprağa düşen ölü yapraklar böceklerin, solucanların, mantarların ve bakterilerin saldırısına uğrar. Çünkü yaprakta hala onların yararlanacağı besinler bulunur. Bu besinler mikroorganizmalar yardımıyla değişikliğe uğrayarak toprağa karışırlar. Ağaçlar bu maddeleri köklerinden yararlanarak tekrar alabilir. Yalnız ağaçlar, yapraklarını dökmeden önce yapraklarında bulunan besleyici maddelerin büyük bir kısmının gövdelerine ve köklerine göndermeğe özen gösterirler. Bu sayede kışı geçirebilecek ve ilkbaharda tekrar yaprak üretebilecek güce sahip olurlar.
Doğa tek bir yaprağın öyküsünü bile nasıl özenle yazmış. Hiç bıkmadan her sonbaharda yeniliyor bu öyküyü.
İnsanların yaşam öyküleri de aynı özenle yazılmıyor mu? Yaprak dökümü gibi yaşamlarının sonbaharında yitip giden insanların öyküleri de bizi etkilemiyor mu ne?

Yaprakların sonbaharı hep aynı zamanda geliyor ama insanların sonbaharları için dünyanın dönüşü mü etken acaba?
Her ne olursa olsun dökülen yaprakların sevgi dolu renkleri sonbaharda insanların yaşam tadını artırmıyor mu?
Ben o renkleri çok seviyorum. Hele yeşilden kırmızıya, turuncuya dönüşlerini görmek bir gün düşeceklerini bilerek hüzün ve sevgiyle yaşama yolculuk gibi geliyor bana…
Resim: http://www.lavinya.net/galeri/img2051.htm

 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..