Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yaradandır baki kalan

Yaradandır baki kalan
 

Herkesin dünyası kendi ekseninde döner aslında...


Çoğu kez rutinden şikayet ederiz. Hayatımız hep aynıdır, değişen hiçbir şey yok diye sıkılırız.
 
Her gün aynı şeyleri yaşamaktan, kendini tekrar etmekten bıkarız. Oysa o rutini oluşturan bizden başkası değil. Biz olmazsak bizimle ilgili hiçbir şey olmaz hayatta. Biz olmasak sevinçlerimiz olmaz, biz olmasak başarılarımız olmaz, biz olmasak mutluluğumuz olmaz. Ve biz olmasak acılarımız da olmaz. Çevremizde bizi biz yapan ne varsa, bizle olan, bizle yürüyen, bizle koşan. Orijininde biz olduğumuz içindir.
 
Malum insan ne yaşarsa onu hisseder ve ne hissederse ancak onu dillendirebilir. Herkesin dünyası kendi ekseninde döner aslında. Her insan dünyada olan bitenlerden önce, kendi iç dünyasındaki çalkalanmalarla alakadar.
 
Biz önemliyiz çünkü. İnsan olarak yaratılmanın ayrıcalığı bir yana, bu hayatta bir değer olduğumuz için önemliyiz. Sevebildiğimiz, kızabildiğimiz, başarabildiğimiz, yenildiğimiz, yanıldığımız, vazgeçtiğimiz, umut ettiğimiz, tebessüm ettiğimiz, kıskanabildiğimiz, hatta nefret edebildiğimiz için önemliyiz.
 
Yıllarca karanlıklarda yaşadığım oldu, güneş doğduğu için kahrettiğim, yeni bir günü yaşamak zorunda olduğum için ağladığım. Hayatı sevmediğimin farkındaydım ama asıl kendimi sevmediğimi düşünüyordum. Ne varsa benim hatammış gibi, tıpkı çocuklar gibi bütün yanlışların hesabını kendime çıkarttığım.
 
Suçlu arıyordum, ben suçluydum tamam ama, her seferinde suçlu olmama sebep olan birileri, bir şeyler vardı. “Tamam ben bunu yaptım ama,….! “ diye başlayıp biten cümlelerim vardı. Bu durum kendime karşı olan sevgisizliğinden daha tehlikeliydi zira; etrafımda dönen her şey suçluydu, dünya güvensiz bir yerdi, herkes kötüydü. Herkes ard niyetli.
 
Çıkış arıyordum, bulamıyordum. Soruyordum cevap alamıyordum. En sonunda ne kadar kişisel gelişim kitapları varsa okumaya başladım. Hiçbir etkileri olmuyor gibiydi. Hepsi okuduğum sürece iyi gelen bir ağrı kesiciydi, o kadar. Kitap bitince etkileri de bitiyordu.
Sonra yılmadan devam ettim. Okudukça okudum. Notlar almaya başladım. Her kitaptan sevdiğim alıntıları yazdım, ibret veren hikayeleri arşivledim. Dönüp dönüp aldığım notlara baktım. Neden özellikle bu notları aldığımı düşündüm. Ve günden güne gökyüzündeki grilerin tonları açılmaya başladı. An be an bulutların arasından gökkuşakları süzüldü.
“Her şey sende başlar sende biter” cümlesi yoldaşım oldu. “Ne istersen onu yaşarsın” önderim. “Var olan güce güven, inan, evrene gönlünü aç, ne istersen alırsın” koruyucum.
Yani inançtı, yani Yaradan’ı sevmekti. Yani yaratılmışı sevmekti. Yani sevdiğinden gelen her şeyi iyisiyle kötüsüyle kabullenmekti. Yani gülün dikeninin elini acıtmamasıydı. Dikenine rağmen gülü koklamaktı. Ne yaşıyorsak, yaşamamız gerektiği için.
 
“Mutluluklar hemen geçiyor; acılar bitmiyor “ diye üzülmek çözüm değil. Acılar da geçecek, hiçbir şey sürekli değil, her şey değişiyor, her şey dönüyor. Baki olan Yaradan, gerisi laf-ü güzaf…. Maddenin ardında manalar gizli. “Gizleri çözmek zor iş” kabul; ama en azından bilmek bile bir başlangıç.
 
İstiridyenin içindeki mercanı bilmek gibi.
Neslihan Sultan PALA
 
Toplam blog
: 35
: 2068
Kayıt tarihi
: 03.09.11
 
 

1970'li yıllarda başlayan yaşam serüvenimde yazmak daima benim için itici bir güç oldu. İstanbul ..