Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '08

 
Kategori
Öykü
 

Yarasa kanadı -2

Yarasa kanadı -2
 

Hüseyin CANSIZ, (Yarasa Hüseyin) yarasa yuvaları ile dolu mağaradan, çıkarttığı Yarasa gübresini 525 milyon gibi bir rakama sattıktan sonra, kızları Firdevs ve Canan, Oğlu Osman ve eşi Muazzez'e istediklerinin bir kısmını satın aldı. Gerçi istekleri hiç bitmiyordu. Bu satış ve alışverişlerin sonu gelmeyecek gibiydi. Hüseyin bir an önce hayvanlarını meraya sürüp, yamaçlardaki mağara ve kovukları kontrol etmek ve bulduğu yarasa gübrelerini toplamak istiyordu. Pazar alışverişlerinden sonra bir Perşembe günü yine hayvanlarını çıkartıp, yanına Velet isimli köpeğinide alarak, karşı yamaçların yolunu tuttu.

Hüseyin bir taraftan hayvanların otlaması sağlarken, bir yandan da keçi gibi yamaçlardaki her taşın altına, her kovuğa, her mağara benzeri yerlere bakarak yana, yana Yarasa gübresi arıyordu. Bu aramaları esnasında bir kısım Yaban Güvercini gübresi bulmuştu. Ama onun aklında Yarasa gübresinden başka hiç birşey yoktu.

Hüseyin günlerce kovuklarda, taş altlarında, mağara benzeri yerlerde Yarasa gübresi aradıysa bulamadı. Bulduğu Güvercin gübrelerini eşek ile evne taşıyordu. Ancak, buldukları yeterli görmüyordu.

Bir gün yine hayvanlar yamaçlarda otlarken, daha önce yarasa gübresi topladığı ve epey para kazandığı mağarayı tekrar kontrol etmek için içeri girdi. Bu sefer tedbirliydi. Yerde sürünerek giriyordu. Biraz ilerledikten sonra çırasını yaktı. O... Epey gübre birikmiş diyerek, sevinçle nara attı. Tabi yine yarasalar dışarı fırladı.

Hüseyin ilk günden sonra, devamlı olarak tedbirli geliyor. Eşeğinin heybesinde üç beş tane çuval bulunuyordu. Akşamın karanlığını bekledi. Hava kararıp, Yarasalar dışarı avlanmaya çıkınca, hemen mağaraya dalarak, hızla gübreleri toplamaya başladı. Hemen üç çuval gübreyi toplayıp, dışarı çıkarttı. Gübre çuvallarını eşeğine yüklediği gibi köyünün yolunu tuttu.

Böylece Hüseyin bir hafta, günlük üç çuval olmak üzere 21 çuval gübreyi evinin bahçesine yığdı. Aramaları devam ediyordu. Arada küçük mağaracıklarda, Yarasalara rastlıyordu ama gübreleri Hüseyin için yeterli değildi. Hayvan sayısı az olduğu için, gübresi de az oluyordu.

Bir gün akşam evine geldiğinde, eşi Muazzez; köyün kahvesinde bir gübre alıcısının kendisini beklediği söyledi. Hüseyin yemekten sonra kahveye gitti. Hiç adeti değildi. Normal zamanlarda kahveye gitmezdi. Kahvede; Diyarbakır'lı Karpuz üreticisi Ahmet CEVHER, kendisini bekliyordu. Hoş beşten sonra, Ahmet CEVHER, ; Bak Hüseyin gardaş, bu yıl gübrelerinin hepisini ben almak istiyorum. Hemde çuvalı 10 milyondan. Sana şimdiden pey vermeye geldim.(Alışverişte önceden, alışverişi bağlamak için verilen para) Bu 500 milyonu alıyorsun. Gübre mevsimi geldimi, bende gelip, ne kadar gübren varsa hepsini alıyorum, anlaştık mı? Dedi. Hüseyin CANSIZ (Yarasa Hüseyin) parayı büyük bir iştahla alıp cebine koydu. Tamam Ahmet Gardaş, bu sene gübrelerim senindir. Bu yıl geçen senelerden gübre epey fazla olur, ona göre hazırlıklı gel. Biliyorsun bizde para peşin, kırmızı meşin, diyerek, çevresindekilerin gülüşmsine neden oldu.

Misafir Ahmet CEVHER, o gece Ali İhsan Dedenin evinde misafir oldu. Daha önceleri bir kaç kere daha köye geldiği ve her gelişinde Ali İhsan Dedenin evinde kaldığı için nerde yatacağını, döşek, yorgan, yastık nerde biliyordu. Sabah kaltımı, yatağını toplayıp, yastık, yorgan ve döşeğini yerine kaldırıyordu. O günde öyle oldu. Ali İhsan Dede ile sabah çay içerlerken, epey sohbet ettiler.

Ali İhsan dede sohbette, Ahmet CEVHER'e karpuzu, nasıl tarlada yetiştirdiklerini, gübreyi nasıl kullandıklarını bir bir sordu. Ahmet CEVEHER'de bu köyde karpuz falan yetişmez düşüncesi ile bildiklerini bir, bir Ali İhsan Dede'ye anlattı. Ali İhsan Dede anlatılanları bir, bir kafasına not etti. Amacı, Yarasa Hüseyin ve birkaç köylüsüne aynı yöntemle karpuz yetiştirtmekti.

Misafir Ahmet CEVHER köyden ayrıldıktan sonra, Ali İhsan Dede, Yarasa Hüseyin'in evine doğru gitti. Hüseyin her zaman olduğu gibi hayvanlarını otlatmaya gitmişti. Hüseyin'in eşi Muazzez'e, akşam Hüseyin eve gelince, çor çocuk bana gelin, Hüseyine anlatacağım şeyler var diyerek, köyün içinde gezmeye başladı. Hüseyin gibi, Küçük Ahmet lakaplı Ahmet DAĞ'ın evinede uğrayıp, eşi Emine'ye haber bıraktı. Sonra da Ramazan ŞEN'in evine uğrayıp, eşi Şükran'a da aynı şeyleri söyledi.

Akşam Ali İhsan Dede'nin evi çok kalabalıktı. Gelen her aile elinde yemeklerle gelmişti. Hep birlikte yemekler yenildi. Hanımlar Muazzez, Emine ve Şükran, sofrayı toplayıp, bulaşıkları yıkayarak, ocağa bir çay suyu koydular. Bu arada hanımlar, Ali İhsan Dedenin evini hemen kaba taslak elden geçirip, temizliğini yaptılar. Hanımlar bu işleri yaparlarken, Ali İhsan Dede, Yarasa Hüseyin, Küçük Ahmet ve Ramazan ŞEN konuşuyorlardı. Hanımlar işlerini bitirip, çay bardakları ve çaydanlıkla gelerek, çayları doldurup önce beylere, sonra kendilerine aldılar ve bir köşeye çekilerek içmeye başladılar.

Ali İhsan Dede, sabahleyin Ahmet CEVHER ile yaptığı konuşmayı, Karpuz yetiştirmenin inceliklerini bir, bir anlattı. Sonra da; biz bu köyde, Karpuz yetiştiremezmiyiz ? Diye sordu. Herkes pür dikkat dinliyordu. Ali İhsan Dede; önce herkes birkaç çuval gübreyi kendi üreteceği Karpuzlar için ayırsın, önce bir deneme yapalım. Ramazan ve Ahmet sizler, dere kenarındaki tarlalarınızda, Hüseyin ve bende köyün kıble tarafındaki tarlalarımızda üreteceğiz. Deneme gayesi ile üreteceğimiz için fazla yapmayalım. Diyerek, herkesin yapması gerekeni bir bir anlattı.

Yarasa Hüseyin ve eşi Muazzez o kadar heyacanlanmışlardı ki eve gelir gelmez çocuklarına olayı anlattılar. Hüseyin; eğer Ali İhsan Dedenin söylediği gibi olursa, seneye daha fazla yapar, bu işten de para kazanmaya başlarız, o zaman bize karada ölüm kalmaz! diyerek, sevincini belli ediyordu.

Günler geçiyordu. Hüseyin; Yarasa gübresi aramalarına devam ediyordu. Bu aramaların devam ettiği bir gün, daha önce bulduğu mağaradan daha büyük bir mağara ile karşılaştı. Hemen içeri daldı. Önceki Mağaradanın iki katına yakın bir büyüklük, oradaki Yarasaların iki katından fazla yarasa ve iki katından fazla Yarasa gübresi ile karşılaştı.

O gün akşamı zor eden Hüseyin CANSIZ(Yarasa Hüseyin) büyük bir sevinçle, eşeğine yüklediği üç çuval Yarasa gübresi ile köye döndü. Hemen eşi Muazzez'e durumu anlatıp, o gece yarısı, evde hazır bulduları çuvallar ile mağarının yolunu tuttular. Artık gübre toplama ve çekmede tecrübe kazanmışlardı. Günlük evlerine götürebilecekleri kadarını çuvala doldurup, onları çektikçe, yenilerini doldurup, evlerine çekiyorlardı. Böylece günlerce gübre çektiler. Evin bahçesi gerçekten de dağ gibi yığılmıştı. Daha önceki çektikleri ile birlikte 200 çuvalın biraz üzerinde Yarasa va Güvercin gübresi toplamışlardı.

Yarasa Hüseyin, bu gübrelerin 20 çuvalını, Ali İhsan Dede ve kendisi için ayırıp, geri kalanını satacaktı. Nitekim kısa süre sonra Ahmet CEVHER, gelerek, Yarasa Hüseyin'den 205 çuval gübreyi, toplam 2 milyar elli milyon liraya aldı.Bir Milyar Beşyüz Elli Milyon Lira daha verdi. Yarasa Hüseyin epey zengin olmuştu. Bu zamana kadar, böyle bir parayı bir arada görmemişti. Ailesinin tüm ihtiyaçlarını karşıladı.

Karpuz ekme mevsimi geldi çattı. Yarasa Hüseyin ve Ali İhsan Dede, tarlalarına gelip, tarlaları Yarasa Hüseyin hazırladı. Ali İhsan Dede'nin tarif ettiği şekilde ekimi yaptılar. Gübreyi onun anlattığı gibi karşıladılar. Her tarlaya 250 yalak karpuz ekmişlerdi. Her yalakta 4-5 Karpuz tohumu vardı. Karpuz Tohumlarını, Ali İhsan Dede, kazalarının, İlçe Tarım Müdürlüğünde görevli Ziraat Mühendisi, Zeynep KILIÇ hanımdan almıştı. Zeynep hanıma; Diyarbakır'lı karpuz üreticisinden duyduklarını anlatmış, Zeynep hanım da bazı eksiklikleri tamamlıyarak, ben arada bir gelir kontrol ederim, diye sözde vermişti.

Karpuzlar tarlaya ekildikten belli bir süre sonra, yalaklarda çıkmaya başladı. Karpuzlar çıktıktan hemen sonra, Ziraat Mühendisi Zeynep Hanım, köye, Karpuz tarlalarına ilk ziyaretini yaptı. Herşey normal gidiyordu. Verilen gübre ile Karpuz hasatının çok güzel olacağı kanaatine varmıştı. Bu düşüncesini, Alih İhsan Dede, Yarasa Hüseyin, Küçük Ahmet ve Ramazan ŞEN ile de paylaştı. Yeni bir ürün yetiştirmenin heyacanı içinde olan yeni üreticilerimiz büyük bir heyacan duyuyorlardı.Ve hasatı büyük bir heyacanla bekliyorlardı...
 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..