Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

Yarası (açık mektup)

Yarası (açık mektup)
 

Yüreği boş gitmedim ben hiç kimseye...Yatılı da kalmadım, kalmamla akla gelecekse gizli bir yersizlik endişesi... Üstelik dostluğun iyi huylu aşk halidir ancak, eş mekanlarda görmek ara sıra iki düşü...

Tokalaşmanın kimi zaman eli değil, elde olanı sıkma çirkefliği  utandırdı beni,buna rağmen az değildir cebimdeki menfaati, alıcı kuşun kendisi bile görmeden verebilmişliğim...tesellim, beni bir hayli gülerek hatırlayacaklarını bilmem olamadı yine de.

Ama hiç hatırlamıyorum yerlere çalındığımı bir kez olsun bir agorafobik tarafından. Yüreğinin yerini gösteremeyecekler korsan Meydan Lauresse yazarlarımdı benim. Meydan yiğit görmüyordu yani. Meydana kurt inmişti.

Ve şimdi de sen...İçtenlik yanı kadar umuma açık yazılmış mektubun sahibi, oku beni...

Bu deli tarafından, bulantılı bir irkilmeyle karşılandın sen. Göz gözü görmediğinde bile alabildiğine çirkin olabilecek başarıdaki yaman çirkinliğini görmemek benim için bile olanaksızdı.

.."Her insana sorgusuzca saygı duymak zorundayım" iç sesim için çileli bir emeğin baş belası nesnesiydin sen. Bu kadardın.

Zorlu çenen, farkında değildi ama  her sözünün altından, senin, düştüğün rahim de dahil olmak üzere hiç sevilmediğini bağırıyordu aslında.Yaralıydın...Daha doğrusu zehirle aşılanmıştın.

Sana bir pencere açmak istedim ben de...Çocukluğunu savundum sana...Kahkahandan hakir görmeleri ayıklamaya koyuldum...

Bütün bunları çocuk aklımın yettiğince çaktırmadan yapacaktım.Unuttuğum şu oldu,sen sana gelen her tavrın avcısı olarak yetiştirilmiştin. Saldırmadığında savunuyordun. Ortası yoktu.

Yetiştiğin beşikten, kurduğun beşiğe kadar yalana batmıştın, sana güçlü olmanın yolunun ezmek zorunda olduğu öğretilmişti ve çiçekler ne de güzel eziliyorlardı.

Emrettiğinde güzelleşiyordun, hırpaladığında etkinliğin artıyordu. Ama herşeye rağmen içinde birşey sana beş para etmediğini söylüyordu. Ve sen ne zaman bu sesi duysan, kurban pazarlarını geziyordun.

Bense senin dişli ve tırnaklı dünyan için mekansal yakınlığın konforunu da beraberinde taşıyan ideal bir kurban oldum böylece.

Üstelik safdilli bir şekilde "iyi ol" diyen bana hınçtan başka ne hissedebilirdin ki?

Profesyonel maskesini takmadan saldırmadın bana. Profesyonel sözlerine rağmen yeniklikten titreyen dudakların, afallamış gözlerinle.

Su katılmamış bir çirkefliği, parlak bir türkçeye sarmayı akıl eden biri olarak, gün geçtikçe daha güzel konuşmaya çırpınmak zorunda kaldın.

Ama sevmiyordu türkçe yüreksiz kullanılmayı. Buna kalkışanı gülünç yapıyordu.

Sana temiz bir kağıt hazırlamıştım. Onun üzerine yazdım bu mektubu.

İntikamım, ne yaparsan yap, ciddiye almayacağımı, üzüntü yerine bulantı duyduğumu bilmen olarak kalacaktır.

Haydi bakalım, tüccar ilişkilerine dön sen. En yakınlarınla kumar masalarına otur.

Sana çiçeklerle gelmiştim ben.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 44
: 412
Kayıt tarihi
: 13.01.11
 
 

Merhabalar ben bir kamu kuruluşunda görev yapmaktayım, yazmayı okumak kadar seviyorum. Ağırlıkla ger..