Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '13

 
Kategori
Kedi Psikolojisi
 

Yaratıcı Enerji: Eros

Yaratıcı Enerji: Eros
 

Cupid'in Öpücüğü ile canlanan Psyche Heykeli. Antonio Canova - Louvre Müzesi


 

Aslında bu yazıda sanatsal yaratıcılık hakkında yazılmış en güzel psikoloji kitaplarından biri olan "Yaratma Cesareti"nden bahsedecektim. Ünlü amerikalı psikolog ve yazar Rollo May'in yaratıcılık ve insan psikolojisi üzerine 1970'lerde yazdığı ve birdenbire hem akademik hem de popüler kültür alanında ilgiyi sanat psikolojisine çeken o ünlü kitap benim de odtü psikoloji bölümüne başladığım yıllarda okuyup derinden etkilendiğim bir kitaptır. Zira bu kitap, sanata olan kişisel merakımı ve eğilimlerimi psikoloji eğitimiyle nasıl birleştirebileceğime dair çok farklı bir pencere açmıştı benim için. Ama sanatsal yaratıcılık konusuna girmeden önce sanatsal yaratıcılığa kaynak oluşturan ve insanın üretme, yaratma, aşık olma, güzel olanı sevme enerjisini çağlar boyunca sanatta, edebiyatta, felsefede, psikolojide ve kültürün her alanında temsil eden Eros'tan bahsetmek istiyorum bu yazıda.

 

Eros, Yunan mitolojisinde arzu ve tensel aşkı temsil eden tanrı olarak bilinir. En eski antik kaynaklardan olan Hesiodos'a göre Eros, ilk evrensel güçler olan Kaos, Gaia, Tartaros'tan sonra ortaya çıkan dördüncü temel yaratıcı enerjidir.  Aşkı, sevgiyi ve kimi zaman da attığı oklarla kör sevdayı yönettiği anlatılır. Tanrıça Afrodit ve Ares'in çocuğunun adı da Eros’tur. Greko-Romen anlatılara göre tanrıça Afrodit güzelliğini kıskandığı prenses Psyche'yi yeryüzündeki en çirkin yaratığa aşık etmesi için oğlu Eros'u görevlendirir. Tanrı Eros ölümlü ve çok güzel bir genç kız olan Psyche'ye aşık olur ama yüzünü hiç görmemesi gerektiğini tembihler.  Ancak bu aşk, Psyche'nin kıskanç kızkardeşleri yüzünden gölgelenir ve Psyche bir gece kandille yaklaşıp uyuyan Eros’un yüzüne bakar. Uyanan Eros, kendisine verdiği sözü tutmadığı için ona öfkelenir ve Psyche'yi terkeder. Psyche de kaybettiği aşkını yeniden aramaya başlar. Sonunda, Eros'un annesi Afrodit'in yardımını ister ve Afrodit'in kendisine verdiği pek çok zorlu görevi yerine getirdikten sonra o da ölümsüz olur, sevdiği Eros'a kavuşur ve çocukları ”Hedone” (fiziksel zevk, keyif) doğar. Keyif ve sefa düşkünlerine "hedonist" tanımının kökeni de Eros ve Psyche arasındaki tutkulu bir aşkın tatlı, keyif verici meyvesi anlamına gelen Hedone'dir görüldüğü gibi. Eros ve Psyche'nin aşkı tarih boyunca Avrupa kültüründe derin, tutkulu ve ölümsüz aşkı temsil etmiştir. 

 

Antik mozaiklerde Psyche, kelebek kanatlı bir tanrıça olarak temsil edilir ve insan ruhunun tanrısallığını anlatır. Yunanca bir kelime olan Psyche "ruh, can, hayat ve canlandırıcı güç" anlamlarına geliyor. Eros ise İngilizce'ye "aşk, sevgi" anlamında bir kelime olarak geçmiştir. Erotik sözcüğünün kökeni de olan Eros, psikoloji ve felsefede de "yaşam enerjisi" kavramı için kullanılmakta.  Antik yunan’da sevgiyi anlatan dört kelime bulunmakta; “storge” , “philia”, “agape” ve “eros”.  Storge, aile ve yakınlara duyulan sevgi, philia arkadaşlara duyulan sevgi, agape karşılıksız ve adanmış sevgi iken eros, cinselliği barındıran tutkulu bir sevgidir.  Platon, eros için sadece fiziksel bir çekimin gerekmediğini ileri sürer. Platonik erosta amaç fiziksel ilişki olmadığı halde entelektüel açıdan saflaştırılmış olan eros sayesinde ideal olana yani “iyi”ye ulaşmaktır.

 

İlginç nokta şudur ki Platon felsefesinde eros ne tanrısal ne de ölümlüdür ama ikisi arasında bir yerdedir. Sonsuz bir sahip olma arzusudur ve tatmin edilse bile arayışın bitmemesidir. Bu yüzden Platon’a göre tanrılar sevemezler çünkü tüm arzuları tatmin olduğu için arzu duymaya ihtiyaçları yoktur. Bununla birlikte eros her zaman egosantrik, yani benmerkezci bir sevgidir. Öncelik, arzulanan kişiye sahip olmak, onu elde etmektir. Kişinin değerli bulduğu birine sahip olma isteği sayesinde aslında “iyi”yi sevdiğini ve “iyi” olanın bir parçası olmayı amaçladığını, dolayısıyla da tanrısal olana karışarak ölümsüzlüğü arzuladığını ileri sürer. Eros’un amacı sonsuz güzelliği elde etmektir ama fiziksel güzellik sonsuz olmadığından kişinin aşık olması için fiziksel güzellik şart değildir. Aksine insan eğer karşısındakinin içindeki güzelliği keşfederse eros sayesinde sonsuz güzelliğe de ulaşabilecektir Platon’a göre.

 

Psikolojide ise Freud eros kelimesini kullanmaktan özellikle kaçınarak fiziksel cinsel enerjiyi anlatan libido kavramını tercih etmiş ve erosu tamamen yeryüzüne indirmiştir. Ancak Freud’un bu tercihi teorisinin fazlasıyla seks merkezli oluşundan ve kavramı basitleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Keza Jung da kanımca Freud’un tam tersi yönde benzer bir hataya düşmüş ve eros’u bütünüyle kadın psikolojisini yöneten bir enerji kavramına hapsederek erosu her iki cinsi de kapsayan zengin felsefi bağlamından kopartmıştır.  Görüldüğü üzere eros pek çok filozof ve düşünürü etkilemiştir ancak asıl etkisi elbette ki sanatçılar üzerindedir. Sanatçının yaratıcılığının kaynağı, felsefi anlamda en iyi olan “güzel”e ulaşmak olduğundan her daim erosun gücünü kalplerinde hissedenler de yine sanatçılardır. Bu yüzden aşk-sanat ikilisi de erosun birleştirici ve yaratıcı gücünden hala ilham almaya devam ediyor.

 

 

*Bu yazım Ankara'da basılan  "Concept Academie" dergisinin Şubat 2013 sayısında yayınlanmıştır

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..