Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '07

 
Kategori
Blog
 

Yaratıcılık ya da boş konuşmanın dayanılmaz hafifliği!

Yaratıcılık ya da boş konuşmanın dayanılmaz hafifliği!
 

Türkçe'de boşboğaz denir, "Yerli yersiz konuşan, saklanması gereken şeyleri saklamayan, geveze" anlamındadır. Zaman zaman olur, hep aynı şeyleri tekrarladığınızı ya da boş konuştuğunuzu anlarsınız. Anlamayan devam edip, karşısındakileri bezdirmek için elinden geleni yapar...

Oysa susmak bir erdemdir. Türkçe'de güzel bir söz daha vardır: "Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar...".

Hele sevgili babamın bir sözü vardır ki, kulaklarımdaki gümüş küpelere bir yenisini eklemiştir: "Çok düşünen az konuşur, akıllı olan yalnızca yerinde konuşur."

Konuşmak ve dinlemek güzeldir. Paylaşımın ilk basamağı karşınızdakine önyargılı olmadan yaklaşmak ve farklı düşüncelere karşı hoşgörülü olmaktır. Bunu biliriz, çoğu zaman karşı tarafa söyleriz de, nedense iş kendimize gelince yapmayız.

Niye? Aynaya bakmaktan korktuğumuz için mi? İçiniz yanlışsa, aynayı eğri görmek yerine, içinize bakmanız daha doğru olur belki.

Neşeliyimdir, günlük hayatımda da gülümserim. "Dev aynasına" bakanlar, söze "o bilmez, ben bilirim" diye başlayanlar beni daha gülümsetir.

Susmak yerinde bir erdemdir. Eğer boş konuşuyorsanız, konuştukça daha da batarsınız.

Niye iki kulağımız, iki gözümüz vardır da bir ağzımız vardır hiç düşündünüz mü?

Önce net görelim, iyi dinleyelim, güzel düşünelim ama az ve yerinde konuşalım diye...

Söz dokuz boğumdur ki, bunu bilmeyen için mide ile ağız arasında mesafe yoktur. Onlar "bildiğini yedi mahalle bilmez" sanır... Bildiğini okur, bildiğinden şaşmazlar.

Oysa benim için, Sokrates'in dediği gibi, "Bildiğim tek hiçbir şey bilmediğim"dir...

Çünkü "bilmek" sözcüğünü karşılığına bakarsanız "sanmak, var saymak" yazdığını görürsünüz.

Bir de "tanımak, hatırlamak" yazdığını...

Yaratıcı bir insan, bilinmeyenden bir şeyi, bilinen dünyaya getiren kişidir. Bu dünyaya Tanrı'dan bir şey getiren insanlar yaratıcıdır. Tanrı'nın söylediğine aracı olanlar yaratıcıdır, onlar Osho'nun dediği gibi "boş bir bambuya dönüp, Tanrı'nın üstünde akmasına izin verenlerdir".

"Bunca yıldır öğrendiklerim, şu kadarlık tecrübelerim" diyor bazıları. Öyle yaratıyorlarmış! Şairler, yazarlar da diyorlar bunu...: "Tecrübelerim gösterdi ki, hafızama göre" diyorlar. Hayır, bunun yaratcılık ya da hayal gücüyle bir ilişkisi yok. "Hafızasından, tecrübesinden, geçmişinden, anılarından" yazanlar var; o halde onlar ne yazar ne de yaratıcı.

Onlar geçmiş hakkında yazıyorlar. Anı defteri dolduruyorlar. Arşivci olmaya çalışıyorlar. Tüm hatırladıkları ise ölü şeyler, bilinmeyenle hiç bir temasları yok...

Onlar size bir, iki, üç diye sıralarlar yaratıcılığı. Akılları kendilerinden taştığı için (!), başkalarına ne yapmaları gerektiğini söylerler.

Gerçek bir bilgeyse, önce aydınlanır ve yaratıcılığa araç olduğunu bilir.

Bir Buda, bir Krişna, bir Lao Tzu yaratıcıydı... Ne kadar kitap okurlarsa okusunlar, hafızanın yükünü sırtında taşımıyorlardı. Bilgi içlerinden akıyordu...

Yaratıcılık, yaratandan gelir. Yaratcılık sen ya da senden çıkan bir şey değildir.

Yaratıcı seni ele geçirdiği zaman, sen kaybolursun... Yaratıcılık çıkar ve parlar...

Gerçek yaratıcılar yaratıcı olmadıklarını çok iyi bilirler. O yüzden ben de yaratmadığımı, sadece bir araç olduğumu "bilirim" yazarken. Bilmediğimi iyi bilerek...

Sadece yaratıma araç, ortam, onların üstünden "bir şey" olmuşumdur. Ama "ben" yapmamışımdır. Ben ölü bir şeydir, bir hiçtir...

O yüzden sık sık gülümserim; çoğu insan da boş konuşmaları ve boşboğazlığıyla beni daha da gülümsetir.

Yarattıklarını ve bir şey olduklarını sandıkları için... "Bilmediklerini bile bilmedikleri" için...

Konuşmak gibi yazmak da, kavrayış ister. Bir teknisyen her şeyi bilebilir ama onun kavrayışı yoktur. Yaratıcı insan, teknisyenden ayrılır, evrene karşı değil evrenle birlikte akar ve kimsenin göremediği şeyleri görür, yazar.

Yaratıcı başka gözlerin göremediğini gören, daha önce kimselerin duyamadığını duyandır.

Çünkü yaratıcı olan, zihin ile zihinsizliği, bilinen ile bilinmeyini buluşturur...

İmkansız gözükeni imkanlı kılar...
 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..