Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ocak '08

 
Kategori
İnançlar
 

Yaratılış 6

Yaratılış 6
 

Çeşitli maddeler


Konuya girmeden önce, yazmak zorunda hissettiğim birkaç cümle var. İnsanlara hangi tür baskı uygularsanız uygulayın, onların beyinlerinde varolan tasavvurlarına mani olamazsınız. Konuşmalarını engelleyebilir, hareketlerini sınırlayabilir, haklarından mahrum edebilirsiniz. Bütün bunları ve daha fazlasını yapsanız bile; inanmayan birini mümine, inanan birini de kafire döndüremezsiniz.

Keyfi tasarruflarınıza uymadıklarında onları cezalandırabilir, kapının dışına koyabilirsiniz. Başlarındaki örtüyü alabilirsiniz. Ama uyguladığınız hiç bir yöntemle, kalplerindeki inancı alamazsınız. Çünkü ne iman başörtüsünün içinde, ne de inkar başörtüsünün dışındadır. Bu durum, kanun ve kural meselesi değil, gönül meselesidir. Gönüllere hükmedemezsiniz.

Kur'an'ın deyişiyle, "dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.(1)" Yani kim nasıl istiyorsa öyle davransın. İnsanların hayatlarına ipotek koymayın. 14 asır önce inmiş Kur'an kadar bari demokrat olun. Bir insan taraflı olacaksa, yanlı davranacaksa bunu başı açıkken de yapabilir. Kerameti niçin örtüde arıyoruz?

Demek istiyorum ki, bırakın herkes dilediğine inansın ve dilediği gibi yaşasın. İsteyen Muhammedi, isteyen İsevi, isteyen Musevi, isteyen Darwinist olsun. İsteyen hepsini boş versin, başka bir şeye inansın veya hiç inanmasın. Evinin eşyasını, arabasını, oturacağı semti seçtiği gibi, kıyafetini de seçebilsin. İsteyen başını örterek, isteyen açarak yaşasın. Bütün bunlardan bize ne?

Saçları açık olanın girdiği yere, örtük olan da girse ne olur? Denizler mi taşar, gökten taş mı yağar, yer mi yarılır? Ulu manitu gazaba gelir de milli gelir mi düşer, ihracat mı durur, borsa dibe mi vurur? Birine verilen hakkın, diğerinden esirgenmesinin gerekçesini Anayasayla, laiklikle ve demokrasi ile açıklayanlara artık tahammül edemiyorum. Bunu yapan herkesi de, beni çıldırttıkları için affetmiyorum.

Tekrar yaratılış konusuna dönüyorum. Aşağıda anlamları verilen ayet-i kerimeler islamın; insanın yaratılış serüvenini anlatan bir özet sayılabilir:

"Ey insanlar! Sizi tek bir nefisten yaratan ve ondan eşini var edip ikisinden, birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinizden korkun..." (Nisa: 1)

"O (Allah) ki, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve ilk başta insanı çamurdan yaratmıştır.* Sonra onun zürriyetini, dayanıksız bir suyun özünden üretmiştir.* Sonra onu tamamlayıp şekillendirmiş, ona kendi ruhundan üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz.* (Secde 7, 8, 9)

Konuyla ilgili ayetlerden, teolojik açıdan da insanın yaratılışının evreleri olduğunu görüyoruz. Yalnız bu, milyonlarca yıl süren bir evrimi ve rastgele mutasyonları içermiyor. Bilinçli bir yaratmayı ve bu yaratmayla ilgili bir amacı ifade ediyor.

İnsan topraktan halkedilmiş, ardından ruh üflenerek hayat ve hareket kazandırılmıştır. Sonra da onun için bir eş yaratılmış, neslin devamı bu yolla sağlanmıştır. Burada en dikkat çekici olan, insanın diğer canlılardan farklı olarak ilahi bir öze sahip olmasıdır.

Çünkü Allah ona, "ruhundan üflediğini" beyan etmiştir. Hz. Adem yaratıldıktan sonra tamamen bilgisiz de bırakılmamış, en azından eşiyle anlaşmakta zorlukla karşılaşmamıştır. Kur'an'da, ""Allah Adem'e bütün isimleri, öğretti. "(Bakara 31) buyrulmaktadır.

Belki de insanın üstünlüğü, zekası, bulma, icad etme, yapıp etme kabiliyeti ve sorumluluğu buradan gelmektedir. Çünkü o hayat cevherini, yaratıcısından almıştır. Bu haliyle de en yüce makamla irtibat halindedir. Dünya ise, bir imtihan yeridir. Burada insan, kendisine verilen ve verilmeyen her şeyle sınanmaktadır.

Bu nedenle, Rab'binin kendisine bahşettiği yetenekleri, onun buyrukları yönünde kullanmak zorundadır. Aksi taktirde hesap vermek sözkonusudur. Çünkü, " Kendini arıtan kurtulmuştur.* Alabildiğine örten (günaha dalan) ziyana uğramıştır.*" (Şems 9-10) buyruğuyla kurtuluşun, arınmakta olduğu vurgulanmıştır.

Uzun lafın kısası bu alemde bilinenler ve bilinmeyenler var. Laboratuara sokulup incelenebilenler, yakın mesafeden gözlenebilenler var. Bir de çok uzaklarda olup ta, bakarak yorumlananlar...

Bir çok insan, bir yanardağ kraterinin ağzına kadar gitmiştir. Kızıl ateşten lav gölünü görmüş, sıcaklığını hissetmiştir. Ama kimse bir karadeliğe ulaşıp, onu yakından izlememiştir. Kimse bir ucundan girip, öbür ucundan çıkmamıştır.

Dolayısı ile insan, lav gölüne düşünce yanıp yok olacağını bilir. Fakat karadeliğe girince ne olacağını, öbür uca vardığında ne ile karşılacağını bilmez. İnsan, gördüğünde yıldızları merak eder de oraya, Ürgüp'teki peri bacalarına gider gibi gidemez.

Doğrusu varlıklar alemindeki gizem, insanda farklı kanaatler uyandırabilir. Fakat çabalar, ne kadar aksi yönde olsa da mantık, bir Yaratıcı'yı kabulden yanadır.

(1)- "Ve de ki: Hak, Rabbinizdendir. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin." (Kehf 29)
Resim: www.yenifakili.net/hayat.htm

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..