Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '08

 
Kategori
Bayramlar
 

Yarattığı çağrışımlarla mutlu bir 19 Mayıs daha!

Yarattığı çağrışımlarla mutlu bir 19 Mayıs daha!
 

Denizcilerimizin bedenlerden kulesi, 19 Mayıs'ımızın bir başka simgesi!


Gençlerimiz; geride bıraktıkları tatlı ve sorumsuz çocukluk döneminin hemen ardından hızla gelen, yüreklerindeki heyecan ve coşku seli içinde kanları kaynayan, gelecek kaygılarının büyük umut tomurcuklarıyla birlikte yeşerip boy attığı yarınlarımız, umutlarımızdır bizim! Hem bildiklerimizin hem de yepyeni, güzel ve kalıcı değerlerin onurluca yazılarak yaşatılması gereken bembeyaz sayfalarımız gibidir onlar bizim. Bir zamanlar bizler de öyleydik. Maalesef yaşamın ve zamanımızın o tozlu ve geleneksel değirmeninde öğütülerek karalama defterine dön(dürül)en de bizler olduk. Umulur ki, onların seyir defterleri bizlerinkinden çok daha parlak ve farklı olsun.

Her 19 Mayıs’ta, o her yıl günü ve zamanı geldiğinde, aşina olduğumuz aynı sahneler canlanır yurdumun dört bir yanında. Zamanında hepimizin yaşama şansı bulduğu, o kararlı ve uygun adımlarla mülki ve askeri erkanın önünden geçiş, sonrası ulaşılan futbol sahası ya da stadyumda daha önceden çalışılmış gösteri hareketlerinin büyük bir dikkat ve uyumla gerçekleştirilmesi. O arada bazılarımızın coşkulu şiirler okuyup Gençlik Marşı'nın hep bir ağızdan söylendiği 19 Mayıs günleri! Gençlerimizin o, ışıl ışıl gözlerine ve zeki bakışlarına, yaş dönemleri itibariyle yeni ergenlik psikolojisinin zaman zaman utanma perdeleri inmiş tavırlarıyla da olsa gerçekleştirilen tüm bu eylemlerden oluşan, özgün ve farklı bir gündür 19 Mayıslar hafızalarımızda. Caddelerin iki yanında ve tribünlerde ise, geçit yapan gençlerin yakınlarının ve semt halkının gurur tebessümleri yansır fotoğraf karelerine.

Oluşum ve önemi:

O yüce ve destansı “Kurtuluş Savaşı”mızın başlangıcında büyük önder Mustafa Kemal’in köhne Bandırma vapuruyla, tehlikeli bir deniz yolculuğu sonrası yurdu kurtarma azim ve kararlılığı ile Samsun’a ayak bastığı gündür o gün, 19 mayıs 1919. Bu kararlı adımlar sonrası; Milli Mücadele'nin esaslarının saptanması amacıyla sırasıyla Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanmıştır. Böylece, güzel yurdumuzu işgal eden yedi düvele karşı basiretsiz kalan ve çaresiz bir işbirliği içerisine giren Osmanlı’nın İstanbul Hükümeti’ne karşı, iktidar yetkisini yurdun dört bir yanından gelen temsilciler eliyle halk adına kullanacak olan Büyük Millet Meclisi’nin Ankara'da açılışına tanık olunmuştur. Ardından kahramanca bir mücadele süreci sonucu düşmanın denize dökülmesi ve 29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin ilanı ile ulusal devletimizin kurulduğu güne değin uzanan zorlu yolun ilk günüdür 19 Mayıs 1919.

Ulusal kurtuluş Mücadelemizin Atatürk tarafından dile gelen hikâyesinin ilk cümlesi, "1919 senesi Mayısının 19'uncu günü Samsun'a çıktım" ile başlar. Diğer bir deyişle, 19 Mayıs 1919 Millî Mücadelenin fiilen başladığı tarihtir. 19 Mayıs bir başlangıçtır; fikir ve karar sahibi Atatürk'ün hedefine varan yolda ilk adımdır. Şevket Süreyya Aydemir'e göre, "Mustafa Kemal'in yeni hayatı, yeni âlemi, onun, 1919 Mayısının 19'uncu günü Samsun kıyısında Anadolu karasına ayak basmasıyla başlar, yani onun zuhurunun, hem kendi kaderine, hem milletimizin tarihine, hem çağımızın akışına, çeşitli yönlerden yön ve şekil veren safhası o gün, orada ve Mustafa Kemal'in Samsun kıyısına ayak basmasıyla başlamıştır."(1)

19 Mayıs nasıl ve ne zaman ulusal bayram oldu?

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Mücadelesine başlamak üzere 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığı günün yıldönümünün bayram olarak kutlanma öyküsü ise oldukça uzundur;

Başlangıç olarak Samsun'lular, 19 Mayıs’ın da resmî bayram günü olarak yasayla onaylanmasını beklediklerinden, ya da bugünün unutulmasına gönülleri razı olmadığından, 1926’da 19 Mayıs’ı “Gazi Günü” ilân ederek kutlama törenleri düzenlemişlerdir. Bundan sonra 19 Mayıs, programlı törenlerle her sene kutlanmaya devam etmiştir. Atatürk, 19 Mayıs gösterilerini ölümünden altı ay kadar önce, Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’nda son kez izlemiştir. Ulu Önder, bugünün Türk gençliğine ve Türk sporculuğuna adanmasını istiyordu. "... O nedenle, İçişleri Bakanlığı’nın 2739 Sayılı Kanunun 2. maddesine bir fıkra eklenmesi hususunda hazırlamış olduğu yasa tasarısı, Bakanlar Kurulu ve Meclis İçişleri Komisyonu’nda görüşülerek, 8 Haziran’da Meclis Başkanlığı’na verilmiştir. Meclis Genel Kurulu, söz konusu tasarıyı, 13 Haziran’da birinci kez, 20 Haziran’da ikinci kez görüşüp kabul etmiştir. Böylelikle 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, 20 Haziran 1938’de, ondokuzuncu yıldönümünden sonra, bir yasa ile kabul edilmiştir. Oysaki bu önemli gün Samsun’da 1926’dan, yedinci yıldönümünden itibaren “Gazi Günü” ya da 19 Mayıs Bayramı adıyla kutlanıyordu..."(2) Daha sonra 17.03.1981 tarih ve 2429 sayılı" Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun"da bu ulusal bayramımız "19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı" adıyla son tanımına kavuşmuştur.

19 Mayıs'larda “Dağ başını duman almış” marşının, “Gençlik Marşı” olarak coşkuyla okunması, genç atletlerimizin, Samsun’dan aldıkları toprağı, kara yoluyla Ankara’ya ulaştırmalarıyla sonuçlanan " 19 Mayıs Koşusu" da bu kutlamalar çerçevesinde her yıl tekrarlanan güzel ve anlamlı faaliyetlerdendir.

Atatürk, “Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum(3) derken bir anlamda Türk gençliğine olan güvenini de dile getirmiştir. Mustafa Kemal'i anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle mümkündür. Dolayısıyla, Cumhuriyet'imizin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman zihinlerimizde ve göz önünde bulundurarak, 19 Mayıs'ları Atatürk’ün emanetine sahip çıkma konusunda azim ve kararlılıkla kutlamalıyız.

Bu bağlamda insan hayal etmeden duramıyor;

O pırıl pırıl gençlerimiz, o emin adımlarla yaptıkları resmi geçitlerde , baş tacımız kutsal bir vasiyetin yanı sıra, gerçek demokrasiye yelken açan bir zihni dönüşümün de temsilcileri olarak, aynı yolda hiç taviz verilmeden ve aynı kararlılıkla yüründüğünün göstergesi olarak, daha bir “güvenle” yürüyebilseler.

Üç ana bölümden oluşuyorsa bedenleri;

Baş, gövde ve ayaklar. Tarih öncesinden gelen tarih bilinciyse ayakları, bugünün tunç siperidir gövdeleri ve yarınlara uzanan düşleri ile umutlarıdır onların başları. Bastıkları yer, sağlam mı sağlam, büyülü coğrafyam, Anadolu'daki tarihi bin yılı aşkın Türkiye’m! Bir ayakları Trakya'ya basarken, diğeri üstündedir tarih ötesi Anadolu’mun. Ayaklarla gövde ve başların bu manada uyumlu kardeşliği de tarihsel güvencemiz olsun bizlerin diye hayal ederim hep gençlerimizin bu anlamlı gündeki gösterileri sırasında ben.

Oysa,

" Eğitim Reformu Girişimi "nin son "Eğitim izleme Raporu"na göre; ülkemizde ilköğretim çağındaki yaklaşık bir milyon çocuk henüz okula bile gidemiyor.

Yine söz konusu raporda yer alan araştırma bulgularına göre; 6-17yaş grubundan 958 bin çocuk, bir çeşit ekonomik faaliyette çalışarak yer almaktadır. Bu rakam, söz konusu yaş grubundaki toplam çocuk sayısının yüzde 5.9'unu oluşturuyor.

"19 Mayıs Gençliği " diyebileceğimiz 14-17 yaş grubunda ise, çalışan çocuk-genç sayımız ise tam 638 bin.

Diğer yandan 6-14 yaş grubundaki çocukların yoksulluk oranı yüzde 35'i buluyor. 40 bini aşkın çocuk sokaklarda yaşıyor ve bu çocuklarınyüzde 52'si madde kullanıyor.

Son beş yıldır okullarımızda nitelikli eğitim, sportmen ve centilmen bir gençlik ve barış ruhu yerine " şiddet " yaygınlaşma eğilimi göstermektedir.

http://su-erg.advancity.net/Page.aspx?nm=anasayfa

Tüm bu gerçeklere rağmen, insan istiyor ki;

Enerjik gösterilerle gelecekteki sorumluluklarına şimdiden ısınan bu gençlerimiz, bu güzel ama savunulması zor coğrafyada, bu “ öç alma duygularının “ hep diri tutulduğu, derin ve hicranlı bir tarihi olan bölgede sürekli var olabilmek için, Ata’nın Gençliğe hitabesi ”nin bilincinde olarak, tüm satırlarını zihin kıvrımlarının en derin yerlerinde daima saklı tutabilsinler.

O pırıl pırıl gençlerimiz, o diri ve uyumlu beden gösterilerinin ardından, uzun ve yorucu yarışlar sonrası, sadece kendi geleceklerini kurtarabilecek olan güncel ve parlak mesleklerin, içe dönük, uzmanlaşmış “ malumat ”larına aday olarak yetişmesinler. Gerçek yaşam ve “tarih bilgisi”, hele de “ ulusal tarih bilgisi ” ve “ bilinci ” içerisinde, hem kendilerini hem de toplumu dönüştürebilecek bir eğitimin genç fidanları olarak da yeşerebilsinler.

O tertemiz ve bembeyaz sayfalar gibi aydınlık zihinleriyle gençlerimiz, o kararlı ve azimli adımlarını, hukuk ilkelerine dayalı “ laik bir cumhuriyet ” ile “ demokrasi ” arasındaki yakın akrabalığı ve birincisi olmadan ikincisinin gerçekçi olamayacağını bilerek atsınlar. Demokrasiyi , günümüzde egemen küreselleşmeci söylemin ablukası altında moda hale gelen bir tanımlamayla; salt piyasa ekonomisi, kimlik siyaseti ve parlamenterizm üçlüsünden ibaret bir sistem sanmasınlar. Bu rejimin, " iyi bir devlet yönetimi " için, toplum bireylerinin eşit ve özgür bir şekilde ülke yönetimine katılımlarının bir gereği olduğunu bilebilsinler!

O tutkulu ve öğrenmeye açık zihinleri ile gençlerimiz, o dik ve kararlı duruşlarını, “ özgürlük “ kavramının, küresel bir formatta markalı giysiler içerisinde ve albenili vitrinler karşısında kendilerine dayatılan “ tüketim özgürlüğü “ ile hiç alakası olmadığı gerçeğini bilerek pekiştirebilseler. Gerçek özgürlüğün, yetkin bir tarih ve ulus bilinci ile donanmış, bilinçli ve yetkin bireylerin, hak, ödev ve sorumlulukları ile birebir bağlantılı ve başkalarının özgürlüklerinin başladığı yer ve yasalarla ile sınırlı bir “toplumsal özgürlük” içerisinde anlam kazandığını hiç unutmayarak Ata’larının izinde ilelebet yürüyebilsinler.

Zihnimin bazı gerçeklere karşın ısrarla direnen hoş atmosferi içerisinde; yarınlarımız, umutlarımız olan gençlerimizi; cumhuriyetimizin ve insanlığı daha iyiye, üretici, yaratıcı ve adilce bölüşümcü olmaya yöneltecek olan gerçek tarih bilincinin ve gerçek demokrasinin ışığı içerisinde yaşayan, özgür ve çağdaş bireyler olarak hayal ediyorum ben böylesi günlerde.

Bu hayalimi ve düşüncelerimi paylaşan, onları yarınlardaki yaşamlarına taşıyabilecek olan tüm gençlerimizin, onların özverili anne ve babalarının 19 Mayıs’larını en içten duygularımla, yürekten kutluyorum.

Kaynaklar:

(1) Şevket Süreyya Aydemir, “ Tek Adam Mustafa Kemal”, 3 cilt, I. Cilt s. 411, Remzi Kitapevi,12.Basım.

(2) Prof. Dr. Dursun Ali Akbulut, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 33, Cilt:XI, Kasım 1995.

(3) Derl. Prof. Dr. Özer Ozankaya, Söylev ( Nutuk) Seçmeler,T.C. Kültür Bakanlığı Cumhuriyet Kitapları Dizisi / 15,

Fotoğraf: img.259.imageschack.us

İ.Ersin KABOĞLU,

19 / Mayıs / 2008, Ankara.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..