Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Kasım '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Yardımcı erkek oyuncu

Yardımcı erkek oyuncu
 

Filmler hayatlara benzer, hayatlar da filmlere…

Yardımcı erkek oyuncunun, esas kızı, esas oğlana kaybetmesi, baş erkek oyuncunun yakışıklılığı ya da yan roldeki adamın, izafi yakışıksızlığı ile ilintili değildir, senaryo böyle yazılmıştır…

Senarist, esas oğlanın aşkını koymuştur, esas kızın yüreğine… Zaten bundan mütevellit, esas kızla esas oğlanı olmuşlardır bu hikayenin. Şimdi öteki, ötelenmiş, unutulmuş şapka kanunundan, tavşan çıkarsa bile, nafile bir çaba olacaktır bu.

Başaktrisin kulağı, yalnız baş erkek oyuncunun kelamlarına açıktır, yardımcı erkek oyuncunun tüm replikleri, laf olsun diye yazılmıştır, bu hikayede...

Yardımcı erkek oyuncu, kendinin yardımcı erkek oyuncu olduğunun, farkında değildir, film boyunca.... Hep baş erkek oyuncu olduğunu zanneder, ya da bir zaman sonra öyle olacağını, öyle umar, bu normaldir de... Gerçeği anladı yer, filmin sonudur, filmin bitme sebebi de budur belki... Yardımcı erkek oyuncu, bunu anlamamaya devam etseydi, belki film de sürerdi, ama bitmeyen senaryo yoktur, bitmeyen film de...

Bir gün bitecekti...

Yardımcı erkek oyuncu, artık bir karar vermelidir, seti terk etmek, kendi filmini çekmek, kendi hikayesini aramak, alternatifler arasındadır, ama bir an evvel! Köprüden önceki, son çıkış yaklaşmaktadır.

Ve kgsler, ogsler, malum kişinin arabasındadır, sembolik bir karardır onunki, tablo açıktır... Direksiyonunu sağa kırar, o artık kendi hikayesini bu yakada arayacaktır, bu hikayedeki, baş kadın oyuncuyla arasındaki köprü, ona sonsuza dek kapanmıştır...

Oğlum, sormuşsun;

“Ne zaman vazgeçmeli, bir kadını sevmekten, kaç yıl peşinden gidilebilir, bir aşkın, akıl ne zaman dur der kalbe?” "Umut nerede biter?” diye.

Dilim döndüğünce, anlatmaya çalıştım…

Aşk terazilere, arazilere, formüllere uyacak bir şey değil…

Sana, "nasıl" "ne kadar" seveceğini söyleyemem, aşkta ba(ba)na bile danışma. Göreceli olarak, "en umutsuz" aşkın peşinden bile, dilediğince gidebilirsin, takvimler onu ilk gördüğünden çok başka zamanları gösterse de, etrafındakiler hep bir ağızdan, sanki bir yere geç kalıyormuşsun gibi "hadi artık yeter" deseler de, o seni sevmese de, sevebilirsin, ta ki…

Ta ki, o başka birini sevene kadar…

İşte oğlum, o vakit, o aşktan ceketini alıp, gitme vaktidir.

Hayat filmlere benzer, mutlu bir sonda dahi, hep olur üzülenler...

Ama, unutma oğlum, hayat tek bir filmden ibaret değil, kendi hikayeni ara, kendi kadınını, (feministler kızacak) kendi yolunu, bir gün sana da geçit verir, şimdi yol alamadığın köprüler…

Oğlum; her hikayemin, baş erkek oyuncusu, hayatlar filmlere benzer, filmler de hayata…

Geçenlerde şöyle diyordu bir filmde “ "korkulu bir son, sonsun korkulardan iyidir.” O yüzden artık üzülme, rahatladığını hissedeceksin, ikircikliklerinin cenaze töreninde, omuzların hafifleyecek, o zaman şu şiiri oku, iyi gelecek…

"Eski bir sevdadan kurtulmuşum
Artık butun kadınlar güzel!
Gömleğim yeni,
Yıkanmışım,
Traş olmuşum,
Sulh olmuş!
Bahar gelmiş,
Güneş açmış.
Sokağa çıkmışım, insanlar rahat
Ben de rahatım." (o.v.)

Dediğim gibi, nerede hata yaptım diye düşünme, artık “şöyle yapsaydım, böyle olur muydu, böyle yapsaydım, şöyle olur muydu?” Hatan yok…

Bu hikayede, hep kendi evindeydi hüzün, mutluluk sürpriz olurdu zaten...
 
Toplam blog
: 25
: 764
Kayıt tarihi
: 30.08.06
 
 

22.09.81 İstanbul doğumluyum. 26 seneye, İstanbul'daki üç semti sığdırdım: önce Kocamustafapaşa, son..