Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '07

 
Kategori
Haber
 

Yardımseverlikle yoksulseverlik eşdeğerdir!

Hüseyin Demirhan adlı simitçi yurttaşımız, Anafartalar’daki terör saldırısından yaralı kurtulanlardan. Şu an sağlığına kavuşmuş yaşam savaşımına devam etmekte. Habere göre durumu aşağıdaki gibidir:

Milliyet/Ankara’dan Önder Yılmaz’ın haber/söyleşisi :

“Ulus'un Kale Mahallesi'ndeki bir gecekonduda eşi Cevriye ve 2.5 yaşındaki kızı Hatice ile birlikte zorluklarla dolu bir yaşam sürüyor. 175 YTL kira ödüyor, geçimini 25 YTL yevmiye karşılığında simit satarak sağlıyor.”

Daha ayrıntılı anlatmak istemiş durumunu ve:

"Patlamadan sonra hastaneye yatırdılar. Doktorlara 'çıkayım, iş, ekmek parası' dedim engellediler. Geçim derdi bizim için daha önemli. Doktorlar beni tutuyor, ama kira, elektrik, su faturalarını kimse tutmuyor, hastane dinlemeden geliyor" diyor.

Daha sonra hastane günlerini anlatıyor aynı yurttaşımız. Erdoğan'ın hastane ziyaretini şöyle anımsıyor:

"Başbakan, 'Size belediyede iş vereceğim' diye söz verdi. 'Merak etmeyin, tedavi olun, hastaneden çıkınca bütün masraflarınız, zararlarınız karşılanacak' dedi. Fukaralıktan kurtulacağız diye sevindik. Ama ne belediyeden ne büyüklerimizden hâlâ ses seda yok. AKP unutmazdı ama bizi unutmuş." Devam ediyor yurttaşımız sözlerine:

"Erdoğan'ın konuşmasını seviyorum. Onu da mağdur ediyorlar. Ama kendisine kızanlara ağızlarının payını veriyor. Biz de mağduruz, fakirin fukaranın babasıdır Erdoğan. AKP'nin bizim için geldiğini düşünüyorum."

Açlıkla savaşımı olan yurttaş kendini bırakmış, Başbakan Erdoğan’ın mağduriyetinden dem vuruyor. Adam aç ama, başbakanının haksızlığa uğradığını! içine sindiremiyor

Demirhan, AKP'ye oy vermesinin altında yatan en önemli nedeni şu sözlerle anlatıyor: "Ben belediyenin gıda yardımını 3 senedir alıyorum. Belediyenin mahalle yazıcıları var. Her mahallenin ayrı ayrı. Gelip mahallede kimlerin ihtiyaç sahibi olduğunu belirliyor ve deftere listeliyorlar. Devlet yardımı alıp almadığımızı soruyorlar. Almıyoruz zaten. 'Yok' deyince belediye yardımı geliyor. Devlet herkese iş ve maaş veremez, ama açları doyurur. Peynirin en kalitelisi geliyor. Un, şeker, yağ, makarna, pirinç, bulgur, fasulye, çay... Ne ihtiyaç varsa evine geliyor. 1.5-2 ay yetiyor. Tahminim 250 YTL tutar maliyeti."

O 'yazıcıların' 'yazılanlara', günün biirinde de 'yazılanların' 'yazdıranların' işine yarayacağını her iki taraf da biliyor. Bu iki taraflı bir çıkar ilişkisi.

Kurnaz politika esnafı cebinden karşılamıyor bu 'kıyak' ları. Tümü bizim sırtımızdan...

Simitçi Demirhan’a en güzel yanıt meslektaşı Harun Demirtürk vermiş: "2 kilo bulgura, bir çuval çürük patatese oy veriyorsunuz. Suç belediyede, alıştırdı" diyerek.

Ama onun da sesini duyacak kimse yok!

Şimdi hep birlikte ramazan günlerini ve çeşitli kişi ve kurumların ‘yardım kampanyalarını’ getirelim gözlerimizin önüne.

O yardım kamyonlarının etrafını bir anda yukarılara doğru uzayan ellerin oluşturduğu bir ‘güruh’ kaplar. İğrenç ve utanç verici bir manzaradır görülenler. Ben çok utanırım o manzaralardan. Orada bir tane gerçek ‘muhtaç’ yoktur. Hemen hepsi, yağma için gelen ‘iğrenç yaratıklardır.’ Ama gerçek ihtiyaç sahipleri ‘arlanır’ gidemez oralara. Onları sadece yakınlarında olanlar tanırlar...

Ve o insanların yardımları usulüne uygun şekilde gerçek hayırseverlerce yapılır...

O insanlarda, gördükleri ‘iğrenç manzaradan’ benim kadar utanç duyarlar, politik şarlatanlardan iğrenirler.

Ancak o ‘güruh’ her attığı adımda birilerinin desteğine ihtiyaç duyar ve ya öyle zanneder. Çünkü o da yakalamıştır bir geçinme yolu... Neden onuruyla gidip bir işte çalışsın ki?

Bu konuyu destekler nitelikte bir blog yazılmış. Mustafa Öncül, “Yoksullar yoksul kalmalı(!) başlıklı yazısında yeterince işlemiş konuyu. (*)

Aynı haberde bir başka ayrıntı:

Doğantepe Mahallesi'nde bir gecekonduda yaşayan Kalkır'ın ailesi de, sadece evlat değil geçim kaynağını kaybetmiş. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in eşi Nevin Gökçek'in eve bir paket gıda kolisi getirdiğini anlatan anne Ayşe Kalkır (fotoğrafta solda), kendilerine el uzatılmazsa oğlu Mustafa'yı okula gönderemeyeceğini belirtiyor.

Birgün bir hurdacının hararetli sohbetine tanık oldum. Sağ partilere oy veren yakınlarını ve arkadaşlarını eleştirip bağırıyordu: "Ya adamlara bak yaa. Hem sınıfını bilmiyor hem gidip o partilere oy veriyorlar yaa."

Yazdıklarımla ilgili son sözlerim; Simitçi Hüseyin ve diğer yararlananlar, herhangi bir gün ‘bu değirmenin suyu nereden geliyor’ sorusunu sorduklarında belki düze çıkabiliriz.

Haber: http://www.milliyet.com.tr/2007/07/01/guncel/axgun01.html

(*) http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=49643 (Mustafa Öncül)

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..