Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '08

 
Kategori
Siyaset
 

Yargısal darbe...

Yargısal darbe...
 

Bir kısım yazar, çizer, düşünür, düşünmez, akademisyen, taraftar, muhalif, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın AKP hakkında açtığı <ı>“Laikliğe aykırı davranış ve eylemlerinden dolayı Partiyi temelli kapatma” davasını tanımlamada ortak bir noktada buluştular…

Adını da koydular…

<ı>“Bu eylem (Dava açma) <ı>yargısal darbedir.”

<ı>

Asker, yönetime el koyunca adı <ı>“Askeri darbe” oluyor…

Millet, sandıkta bir partiye %47 oranında oy verince adı <ı>“Sivil darbe” oluyor…

Yargı, yasalara uymayan, uymamakta direnen hakkında dava açtı mı, onun da adı demek ki <ı>“Yargısal darbe” oluyor.

Bunu anlamış (!) olmaktan dolayı mutlu oldum doğrusu. Ülke olarak bir de <ı>“Yargısal darbe”miz oldu, herkese <ı>“Mübarek” olsun…

Mevcut anayasamızın 68. maddesinin ikici ve üçüncü fıkralarını bir hatırlayalım mı?

<ı>İkici fıkra: <ı>Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.

<ı>

<ı>Üçüncü Fıkra: <ı>Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.

Demek ki siyasi partiler, hayatımızın <ı>“…vazgeçilmez unsurları…” imiş… Yani, ikide bir parti kapatmak iş değil, ülkeyi siyasi parti mezarlığı (!) haline sokmak doğru değilmiş…

Diğer taraftan partiler de faaliyetlerini <ı>“…Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde…” yürütürlermiş.

Herkes anladığım kadarı ile demokraside siyasi partilerin <ı>“…<ı>vazgeçilmez unsurları…” olduğunda fikir birliği içinde. Peki, <ı>“…Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde…” işlevlerini yapmaları konusunda neden fikir birliği içinde değiller de konu <ı>“Yargıya” gittiğinde <ı>“Yargısal darbe” oluyor?

Biri de bunun cevabını versin bana…

Sayın Başbakan <ı>“Anadolu Kaplanları”nın karşısında yine <ı>“Solo program” yaparken, <ı>Sivil Toplum Kuruluşlarının çağrısına bir kez daha cevap veriyor ve şöyle diyor.

<ı>“Tespitim budur. Sivil toplum örgütlerinin bir çalışması var. Bunu memnuniyetle izlediğimizi söyledim ama geri adım atmak mantığını kabul etmek mümkün değil. Yani geri adım atmak... Neden, niçin, nasıl, konu ne? Bunu görmek lazım… Tayyip Erdoğan olarak benim bir yanlışım varsa bu söylenir. Ben o yanlışımdan geri adım atmayı kesinlikle kabul ederim. Eyvallah... Ama ortaya somut bir şey konmadan herkes geri adım atmalı... Niçin? Bunun içeriğini bir doldurun bakalım, bir görelim.”

<ı>

Sayın Başbakan’a yanlışı, defalarca söyleniyor…

Ancak kendisinin iki sözden birinde kurduğu iki cümle var ki, söylenenleri anlamamakta ısrarını ortaya koyuyor.

Bazen <ı>“Kimse kusura bakmasın ama…” diyerek başlıyor, bazen de <ı>“Kim ne derse desin…” cümlesiyle…

Yapılan öneri için <ı>“…Bunun içeriğini bir doldurun bakalım, bir görelim” sözüyle de anlamamaktaki ısrarını ben daha iyi anlıyorum, daha doğru ifade ile anlamamak isteyişini bu iki cümle ile başlayan konuşmalarında daha iyi anlatıyor.

Oysa <ı>“Geri adım”da anlatılmak istenen şey çok açık ve net…

Anayasa’nın koyduğu kurallara uy, hukukun üstünlüğünü kabul et, devletin kurumları ile çatışmaktan vazgeç, militan kadrolaşmayı yapma…

İşte içini doldurduk…

Şimdi dönelim <ı>“Darbeler” konusuna…

Sıralarken <ı>“Askeri darbe, sivil darbe” ve bir de yeni oluşturduğumuz<ı> “Yargısal darbe”den söz ediyoruz.

Bu arada gözden kaçırdığımız bir başka darbe, işini yapmaya devam ediyor…

Anayasamızın içinde yer alan üç eşit güçten biri olan <ı>“Yürütme”, hiç kimseyi dikkat almadan kâh <ı>“Kimse kusura bakmasın ama…” diyerek, kâh <ı>“Kim ne derse desin…” diyerek, darbelerini <ı>“Cumhuriyet”e ve <ı>“Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” ile <ı>“Atatürk ilke ve inkılâpları” üzerine, bakırcıların bakır dövdüğü gibi, sabırla darbeler indiriyor, kendi düşünce ve amaçları doğrultusunda şekiller vermeye devam ediyor…

Demek ki, bir de <ı>“Yürütme” darbemiz var, bunu da gözden kaçırmayalım…

Hadi bakalım, <ı>“Darbeleriniz” hayırlara vesile olsun…

Bu arada unutmadan, bir de otomobilin motorunda darbe <ı>“Vurma” olayı vardır, çaresi ise motor indirmektir…

Hatırlatayım dedim…

Bu laf da bazılarına <ı>“Darbe isteği” çağrısı yapacaktır biliyorum. Meraklanmasınlar, bu darbeler de klavye darbeleri. Gördüğünüz gibi isteğiniz eğer <ı>“Darbe”den yana olunursa, daha çok darbe çeşidi buluruz…

<ı>30 MART 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..