Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın açıklaması

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bir basın toplantısı düzenlemiş ve yargı ile ilgili anayasa maddelerinin değişimiyle ilgili görüşünü belirtmiş.

Diktacı demokratlar(!) itirazda bulunmuş, 'nasıl olur böyle şey, bu bir siyasete müdaheledir' diyorlar. Yüksek yargıda önemli bir mevkiye gelmiş bir kişinin, kendi kurumuyla ilgili bir anayasa değişikliği öncesinde bu konudaki görüşlerini ortaya koyması, bırakın siyasete, demokrasiye müdaheleyi, tam tersine, demokrasinin ve yargının kalkınması için elzemdir.

Buna itiraz etmek, kişinin çapını gösterir.

Geçenlerde, Anayasa Mahkemesi Başkanı da, bazı açıklamalar yaptı. Buna yönelik, kimse, 'sen otur oturduğun yerde, önüne gelen evrağı incele, kararınla konuş' demedi. Bu diktacı demokratların çifte standardını gösterir. Hiç kuşku yok ki, Başsavcı, eğer hasbelkader onların işine gelen bir açıklama yapsaydı, bunun bir siyasete müdahale olduğunu söylemek bir kenara, ne kadar ilerici olduğunu söyleyeceklerdi, bunu pek çok örnekten anlıyoruz.

Olayın kendine özgü yanları var. Eğer bir üst düzey komutan ya da yargı mensubu önüne geldiği yerde siyasetle ilgili konuşuyorsa, ya da bir siyasetçi aklına estiği gibi, yargı hakkında konuşuyorsa, bunların üçü de kesinlikle yanlıştır. Asker, bunu çok yaptı, hala da yapıyor. Siyasetçi de çok yaptı ve halen yapıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, geçtiğimiz aylarda, partilerin kapatılmasına ilişkin bir soruya sanırım, 'partiler bunu hisseder' gibi, bir açıklama yapmıştı. Aslında o açıklama, ne kadar fuzuli ise, aynı kişinin dün yaptığı basın açıklaması, çok kritik bir dönemde, bir Anayasa Değişikliği aşamasında, son derece gerekli ve aydınlatıcı olmuştur.

Halkın sanıldığı gibi, belli kesimlerin Başsavcı'nın basın açıklamasıyla siyasete müdahale ettiği yolundaki kışkırtmasına kapılacağını sanmıyorum. Tersine, kendi kurumuyla ilgili bir anayasa değişikliğine, bulunduğu mevki açısından katkı yapmak isteyen bir yargı mensubuna yapılan bu diktacılığı farkedecektir.

Ucuz demokratları, hele bazılarını şu betimleme çok iyi anlatır; tatilde görürüz, hemen denizin kıyısında etrafına su sıçratarak, şapır şupur bir şekilde yüzmeye çalışanlar vardır. Ne bulunduğu yer derindir, ne de yüzdükçe bir mesafe kat eder. Sonra da dönüp size sorar, nasıl iyi yüzüyor muyum diye. Oysa biraz daha derine, biraz daha asil olmaya. İktidarın rüzagarıyla nefesi dolandan ancak bu kadar demek ki.