Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Yarı yol aşıkları

Yarı yol aşıkları
 

Hayatı dışarıdan izleyip duruyoruz, dolaylı yaşamlarımız, edilgen cümlelerimiz var. Bir türlü doğru bakabilmeyi başaramadık. Oku dediler okuduk, düşün dediler düşündük... Başkalarının cümlelerinde nesne olabilmeyi başarı zannettik, oysa gizli özne olabilmek bile daha çok maharet isterdi. Biçimlenmek zaman alıyor işte, oku, düşün, otur, kalk emir, buyruk hitaplarına alışkın zihinlerimizde başkalarının kurduğu şekilleri biçimlendiriyoruz. Aklıma takıldı, ne yapardım dedim, birileri yönlendirmeseydi, yön diye bir şey olmasaydı? Varamadım bir sonuca, öyle bir kalıp ki bu, beton tutmuş her yanımız. Pişman olmam diyorum ya pek, benim kalıbıma da onu dökmemişler farz ediyorum, oysa olmamış olsaydım bu kadar çok yanıltmaya çalışır mıydım kendimi? Hayat beni hep eğitti diyemem, kenarından köşesinden ben de eğitmişimdi onu, o bana kalemin nasıl tutulacağını öğretmişse ben nasıl kırılacağını anlatmışımdır ona. Kim bilir kalıba bir edilgen cümle de ben katmışımdır. Herkes birbirine benzer, ne sen başkasın diyene bak, ne de de, aynı toprağın mahsülleriyiz ne de olsa, kalıp aynı kalıp, kimimiz erken düşeriz daldan kimimiz bir yaprağa tutunup ineriz yeryüzüne, ama varırız işte toprak dediğimiz hammaddemize.

Yine de başkalaşmak, fark yaratmak telaşı sarmış hepimizi, güvensizce, hevessizce. Başkalarının doğrularıyla büyüdük ne de olsa, hiç bir zaman güvenmedik birbirimize, en güveniyorum dediğimiz kişilere bile. Anlattıkları o kadar acımasızdı ki duymazlıktan geldik, belki o kadar acı çekmedik ama kime sorsan yaşamak zor zanaat, her birimiz kendini farkında olmayan sanatçılarız bu anlatıma göre, kalıp bu çünkü. Oysa bir çoğumuz yarım tablo ressamından, eksik şiir şairlerinden farklı değiliz, bunun neresi sanat, beceriksiz yarı yol aşıkları diyelim burada kalanlara, hep yarım kadeh içmeyi sarhoşluk sayanlara. Kimse sevmez yarım hikayeleri, son tamamlama oyunları bu rahatsızlığın çocukluktan gelen ilk göstergeleridir. Biçimsizliğin ilk sembolleridir, virgülleri silip nokta koyma merakımızın ilk işaretleri. Ayırırız cümleleri birbirlerinden, insanoğlu yanyana tutmayı beceremez hiçbir şeyi, beceremez insanlığıyla yanyana beklemeyi. Ayrılıklarınızı düşünün adı üzerinde yan yana duramayışınızdan, savaşlarınızı hatırlayın çok belli insanlığı uzağınızda tuttuğunuzdan. İnsanoğlunun bu kadar korktuğu hiç bir meziyet yoktur, mesafesizlik kadar. Özledim demek mesafeden şikayetten çok, vefasızlığa kinaye uydurmasıdır. Aynılaştıkça anlarız bunu, kendini özledikçe, onun içindir en ıssız anında insanın kendisiyle dertleşmeyi seçmesi. Yalnızlık da bilinmesi gereken, görülmesi zaruri bir hadisedir. En zor anında insanın kendini seçmesi, önce kendi yüzleşmesini tamamlayıp, maskelerini duvara asma merasiminin ardından aynılarıyla karşılaşmaya hazırlanma hikayesinin serim bölümüdür. Düğümleşmek için ön hazırlık belki de...

Hiç birimizde yok insanların önünde maske çıkarma cesareti, itiraf dediğimiz isim bu yüzden bu kadar değer kazanmış, özür dediğimiz gösteri bu nedenle bu kadar acemi işi kalmıştır. Geldik düğüm çözmeye, sayalım maskelerimizi, duvar süslerimizi, hayat sayaçlarının yanına astığımız yüzlerimizi... Saatlerin, sayaçların tik taklarıyla saydığımız her sevecenliğimizi... Herkesin dediklerinden bir hiç olmuşuz belki de en son görülen, en zor çözülen düğüm bu. Dinleyin beni yarım şiir şairleri, eksik hayat müsvetteleri; hiç ümitlenmeyin evlatlarınıza siz de devredeceksiniz kendinizi bütünlemeyi umduğunuz duvardaki yüzlerinizi.

 
Toplam blog
: 44
: 740
Kayıt tarihi
: 18.07.07
 
 

Kişisel, deneme ve öykü türündeki yazılarımı bu sayfada paylaşıyorum. Yorum ve önerileriniz için şim..