Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '17

 
Kategori
Kitap
 

Yarın Satacağımız Kız İçin, Niçin Masraf Yapayım ki?

Yarın Satacağımız Kız İçin, Niçin Masraf Yapayım ki?
 

“Başarının ilk şartı,
asla pes etmemektir.
Amacında ısrarcı olmak bir güçtür.
Bir insan kendini ne kadar değerli
ve güçlü hissederse,
o kadar değerli ve güçlüdür.”
                Ertuğrul AKBAY

 

İyi yönetici, hiçbir şeye “Boş ver!” demez.

İyi yönetici, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmaz.

İyi yönetici, ayağına üşenmez. Kalkar gider, yapılmakta olanı yerinde görür.

                İyi yönetici, yardımcılarının verdiği bilgilerle yetinmez. Halkın ayağına gelmesini beklemez; halkın ayağına gider.

                İyi yönetici, övgü yağdıranlardan çok, eleştirenleri dikkatle dinler; dikkatle okur ve onlardan yararlanır.

                İyi yönetici, kendisini eleştirenlere asla kızmaz; darılmaz. Aksine, güler yüzle teşekkür eder onlara. İlgisini, sevgi ve saygısını esirgemez.

                İyi insan çoktur da iyi yönetici azdır; maalesef…

                Şöyle bir düşünün hele: Sözgelişi okul müdürü, muhtar, belediye başkanı, kaymakam, vali, bakan ve başbakan olarak kaç “iyi yönetici” tanıdınız siz, bugüne kadar?

                Ben düşünüp saydım da bir elin parmaklarını geçemedim bir türlü.

                Sözü yine “iyi bir yönetici” olduğuna inandığım 1980’lerin Vezirköprü Kaymakamı Turan Eren’e getireceğim. Amacım O’na övgüler dizmek değil, iyi bir yöneticinin isteyince çevresine, halkına, ülkesine ne denli yararlı olabileceğini göstermek…

                Çoğu insan, yerel basını küçümser. İyi bir yönetici hiçbir şeyi küçümsemediği gibi, “yerel basın”ı da küçümsemez. Aksine yaptığı ve yapacağı güzel hizmetler için ondan da yararlanır.

                Kaymakamımızın görev yaptığı yıllarda Vezirköprü’de tek bir gazete yayımlanmaktadır: Vatandaş gazetesi… Sahibi Vefai Teker… Bu arkadaş, aynen Keşan’da 56 yıldır yayımlanan Önder Gazetesinin sahibi ve başyazarı Feyzullah Aktan gibi kamu hizmetlerinin önemine yürekten inanan ve bu tarz topluma yönelik hizmetleri gönülden destekleyen bir insandır.

                Gazeteci Vefai Bey, Kaymakam Eren’in Vezirköprü’de göreve başladığı ilk günlerde, Kaymakamlığa gelerek ilçenin yeni yöneticisi ile bir röportaj yapar. İlk olarak, “Vezirköprü’yü nasıl buldunuz?” diye sorar.

                İkinci soru şudur: “Neler yapmayı düşünüyorsunuz?”

                Kaymakam, uzun uzun ve heyecanla neler yapmayı düşündüğünü sıralayınca arka arkaya, “Bu kadar büyük paralar gerektiren hizmetleri yaparsanız, heykelinizi dikmek gerekir.” der Vefai Bey.   

 Kaymakamın aklı heykelde değil, yapacağı işlerdedir:

                “İlçenin mülkî âmiri olarak, birinci derecede sorumluluk taşıyorum. Bunun gereği olarak başta eğitim ve sağlık olmak üzere yol, su, elektrik ve telefon gibi altyapı hizmetlerini tamamlamak için elimden gelenin fazlasını yapacağım. Ancak bir gazeteci olarak size de büyük bir görev düşüyor. Çünkü kamuoyunu oluşturan, onu yönlendiren bir mesleğiniz var.” deyince Kaymakam, Vefai Bey ne cevap verir bakın:

                “Gazetem Vatandaş ve ben, bu memleketin yararına olacak her hizmet için emrinizdeyim.”

                Gördüğünüz gibi, tek bir şartı var gazetecimizin: “Bu memleketin, bu halkın yararına bir iş yaptığınız sürece, ben sizin yanınızdayım.”

                Ne güzel, değil mi?

 Çok güzel de, sözünde durdu mu acaba? Birçokları gibi, “Dün dündür, bugün bugündür.” deyip sözünü unuttu, tükürdüğünü yaladı mı yoksa? Kaymakam Bey versin cevabını:

                “Gerçekten de zaman zaman yaptığı röportajlar, verdiği haberler, bilgilendirmeler ve yazdığı başyazılarla çalışmalarımı hep destekledi. Vatandaşın doğru bilgilendirilmesi açısından çok yararlı haberler ve yorumlar yaptı. Kısacası Vezirköprü’de yapılan her türlü çalışmada, hizmette gazeteci Vefai Teker’in önemli ölçüde katkısı ve desteği oldu.” (*) dedikten sonra, özellikle şunu da vurgulama gereği duymuş:

                “Görev yaptığım her yerde mahalli basının çok önemli bir işlevi olduğunu gördüm. Kıt imkânlarla varlıklarını sürdüren mahalli basım iyi, doğru ve dürüst kullanıldığı takdirde kamuoyunun aydınlatılması, bilgilendirilmesi, doğruya, iyiye, güzele doğru yönlendirilmesinde çok etkili oluyor.”

                Doğru söze ne denir!

                Zahmet edip bu yazıyı buraya kadar okumuşsanız, “İyi, güzel söylüyorum da kardeşim, bu yazılanların ‘Yarın satacağım kız için, bugün niçin masraf yapayım ki’ başlığı ile ne ilgisi var?” diye sormuşsanız, haklısınız.

                Gerçekten de hiçbir ilgi yok. Öyleyse neden mi koydum, o başlığı?

                Hayır, hayır… İlginç olsun, ilgi çekmek için falan değil. Ya niçin mi? İşte sıra onda şimdi:

                Vezirköprü’nün Kuşçular köyü önemli ve büyük bir köydür. Muhtarı da akıllı ve aydın bir insandır. Bir gün Kaymakamlığa gelerek, “Efendim, benim köyümde de bir biçki-dikiş kursu açar mısınız?” der.

                Böyle güzel bir isteğe, eğitimci bir kaymakam hayır der mi?

                Halk Eğitim Merkezi Müdürüne telefon eder hemen. Gerekenler yapılır, kurs açılır. Bir süre sonra H.E.M. Müdürü ve Kuşçular Muhtarı birlikte gelip:

                “Efendim, Kuşçular köyüne kurs açtık ama…”

                “Evet… ‘Ama’sı ne oluyor?”

                “Muhtarın kızından başka kursa gelen yok. Köylü, kızlarını göndermiyor kursa. Ne yaptıysak olmadı.”

                “Ya!.. Bu hesapta yoktu işte.”

                “Kaymakam Bey! Köye gelir, bir toplantı yapar da köylüyü ikna ederseniz iyi olur.” der muhtar.

                “Olur; der Kaymakam. Yarın, akşamüzeri geleceğim.”

                Ertesi gün, H.E.M. müdürü ve İlçe M.E. Müdürünü de alarak köye gider Kaymakam.

                Toplantı okuldadır.  Kursa gelebilecek kız babalarını çağırmış Muhtar. Toplantıya katılan köylülerin başları eğik, suratları asıktır.

                Kaymakam uzun uzun eğitimin önemini anlatır. Özellikle de yarının anneleri olacak kızların eğitilmesinin çok önemli olduğunu… Biçki-dikiş kursunun yararlarını…

                Bu sırada yaşlı bir köylü:

                “Kaymakam Bey, çeneni yorma, boş yere. Yarın satacağım kıza, bugün niye masraf edeyim?” deyiverir.

                “Ne demek amca? Kızını nasıl satıyorsun?” diye sorunca Kaymakam, Muhtar girer devreye:

                “Efendim, bizim burda ‘kız vermek’ yerine ‘kız satmak’ denir. Amca onun için öyle söyledi.” diye yumuşatır havayı.

                Kaymakam, anne ve babaların özellikle kız çocuklarının eğitimine, niçin daha çok önem vermeleri gerektiği üzerinde durur ısrarla.

                Bu doyurucu konuşmadan sonra, toplantıya katılan köylüler, kızlarını dikiş kursuna göndermeye söz verirler.

Ertesi gün, 32 kız öğrenci gelir kursa. Ya, işte böyle!

                Hangi iş olursa olsun, bir şey almak için, önce vereceksiniz: Emek vereceksiniz, zaman vereceksiniz, bilgi vereceksiniz.   

En önemlisi de sevgi vereceksiniz; sevgi!

 

(*) 1969’dan bu yana okuyucusu olduğum ÖNDER gazetesi sahibi ve başyazarı için, “Keşan’da yapılan her türlü çalışmada, yörede yapılan her türlü hizmette Gazeteci ve Yazar Feyzullah Aktan’ın çok önemli ölçüde katkısı ve desteği olmuştur” desem, yanlış mı söylemiş olurum acaba?

Hüseyin Erkan                     

huseyinerkan@dilemyayinevi.com.tr

 

              

 

 
Toplam blog
: 303
: 309
Kayıt tarihi
: 21.02.11
 
 

1942'de Antalya'ya bağlı Akseki ilçesinin Gödene (Menteşbey) adlı kuş uçmaz kervan geçmez bir köy..