- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yaş Almak
Her bir yaşta, her bir yılda hayata daha farklı bakıyoruz, daha farklı sorguluyoruz.
Çocukluk, gençlik yılları merakla, bekleyiş ve umut ile geçiyor. Sonraki dönemler bir kapanma uyuma dönemi, sonra farkındalık ve en sonunda da yaşlılık geliyor. Her yaşanan yıl, her olgunlaşma ise hayatı daha iyi anlamamızı sağlıyor. Her bir yaşta hayata farklı pencerelerden bakmayı öğreniyoruz.
Yaş aldıkça, umutlar, sevgiler, hırslar, korkular, endişeler, acılar, hazlar ve bekleyişler değişiyor. Çocukken, gençken heyecanla beklediğimiz anlar, meraklar, istekler azalıyor. Ama onlar da yerini başka şeylere bırakıyor.
Bedenimiz de her geçen gün değişiyor. Yaş ilerledikçe, beden yaşın tam tersine ufalıyor, küçülüyor. İnsan, bedeni ufaldıkça, değiştikçe, ruhunun da yaşlanacağını, ruhunun da aynen beden gibi küçüleceğini zannediyor. Halbuki ruh bedenle birlikte yaşlanmıyor.
Elbette ruh dinginleşiyor, olgunlaşıyor ama beden gibi ufalmıyor. Farkındalık ile birlikte kendi olma halini seçip o yaşta kalıyor. Kimisi için bir çocuk, kimisi için olgunluk kimisi ise farkındalık ile bile birlikte hep aynı yaşta kalıyor. Başka bir deyişle kim hangi yaşta kalmak istiyorsa, ruh o yaşı seçiyor kendine. Ama ruhun o seçimi yapabilmesi için de uzun, zorlu bir yoldan geçmesi gerekiyor.
Her yaş döneminde; yaşamın içinde acısıyla, tatlısıyla her şey var. Her yaşadığımız dönem, her yaş dönemi kendi içinde ayrı bir rüya. Sanki bir rüyanın içinden çıkıp, başka başka rüyalara geçiyoruz.
Bazen geçtiğimiz yolları hatırlamakta güçlük çekiyoruz. Çocukluk, gençlik hallerimiz bize uzak geliyor. Aklımızda kalan belli tatlar, hazlar, anlar ya da hissettiğimiz acılar.
Sonuçta; elimizde sadece yaşadığımız anlar, hatıralar kalıyor. Bu nedenle yaşamda, her anı, her yaşı, her anı değerlendirmek gerekiyor.
Her yaşı güzel yaşamanız dileğiyle.
Eda Kayhan