Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '18

 
Kategori
Deneme
 

Yaş Elliyi Geçince

Yaş Elliyi Geçince
 

Yaş Elliyi Geçince…

Biliyorum, sonbahar gelince önce sararır yapraklar, sonra kurumaya yüz tutunca da yere düşer savrulur ve zamanla da karışır toprağa.

Bilirim, yalnızlık sokulunca koynuna insanın, önce hafif bir ürperti gelir, sonra soğuk giderek şiddetini artırır ve ayaza çeker kendini yürek.

Bilirim, yaş elliyi geçince çok daha fazla sonbahar kokuyor hayat ve çok daha fazla yalnızlık. Yapraklarını yere düşüren gönül oluyor bu defa. Sevmeye korkar oluyorsun işte, tadı o eski tat değil bunu keşfediyorsun, sadece hayattan yaşamaktan değil, sevdiklerinden de azalıyorsun usul usul.

Yaş elliyi geçince birbirine daha sıkı sarılıyorsun diyenlere pek inanmamak gerekiyor kanımca. Bu olsa olsa günah çıkartmanın denenen başka bir yoludur. Yaş elliyi geçince aynalarda arıyorsun gençliğini, ötelediğin ne varsa, geç kaldığınla yüzleşiveriyorsun. Çizgiler, lekeler, ifadeler, hepsi, ne dokunduysa yüreğine, ne acıttıysa canını konuşuyor sanki teninde.

Kendi bedeniyle yüzleşmekten kaçınıyorsun elliyi geçince.

 “Demir tavında dövülür” derler ya hani aynen öyle, her şey vaktinde değerli kıymetli. Ertelediklerin için artık çok geç olduğunu anlıyorsun. Hoş yaşadığın sandıklarında bir rüya gibi geliyor ya…

Zihnin olumlu olanları hatırlamıyor zaten, ne yakmışsa canını onunla yol alıyorsun geleceğe, geride bırakamadıkların acıların oluyor her nedense.

Çok çabuk akıyor hayat ellisinden sonra…

Yaş elliyi geçince tecrübelerin ahkâm kesmeye başlıyor. Kurallar koyuyor önüne, istemesen de seni temkinli olmaya zorluyor. Gözü karalık ve başkaldırışlarını göremiyorsun ortalıkta. Korkak davranıyorsun gençliğinin tam tersine. Şu keşkelerle iyi kilerin arasındaki kodları çözemediğini anlıyorsun, sırasını şaşırıyorsun önceliklerinin. Yasaklar ve verilen haklar diye bölüyorsun yaşamı.

Kendin için yaşayamadığın ne varsa akıl hocalığına başlıyorsun. Şifa niyetine önüne gelene hayatı ertelememelerini söyleyip duruyorsun. “Sevin” diyorsun, sınırsız, koşulsuz sevin. Sevgiye açlık çekerseniz vaktinden önce düşer yüreğinizin yaprakları yere. Kimse sizi ciddiye almıyor elbette, havada kalan sözlerinizle telaş içinde baş başa kalıyorsunuz.

“Kelin merhemi olsa kendi başına sürer” diyor derinlerden bir ses.

İçinizde açılan o koskoca boşluğun derinliklerinde yankılanıyor pişmanlığın iniltileri.

Yaş elliyi geçince dermansız kalan yürek olmuyor sadece, beden de tekliyor sıklıkla. Geleceğin habercisi oluyor dizlerinizde başlayan sızılar. Ben iyiyim diyebileceğin anlar azalıyor, sevginin şifası dozunu ayarlayamadığın ilaç gibi bünyeye alerji yapıyor sanki. Doktor kelimesi her gün dökülüyor dilden, hastalıklı bir endişe sarmalıyor benliğinizi.

Sadece sağlığınızdan olmuyorsunuz elbette, ruhunuzda hasta ruhunuzda şifasını arıyor.

Ellisinden sonra aşk çok kapris yapıyor bilesiniz. Uğramıyor semtinize, hafiften kendinizi kandırmacalar başlıyor. Doyduk diyorsunuz sevmelere, biz o defterleri çoktan kapattık gibi kendinizin bile inanmadığı yalanlar çoğalıyor dilinizde. Aşk, en çok gençlere yakışıyor diyorsunuz sol yanınızda tekleyen kalbinizle. Soğuyor mevsimlerin hepsi, yalnızlık içinizde buzdan kuleler inşa ederken kendinize ne kadar dürüst olduğunuzu soruyorsunuz.

Ellisinden sonra kolay olmuyor yaşamak, sevmek, hele ki kapıyı altmışlar çalıyorsa ve dökecek yaprakları azalıyorsa mevsimin ve toprak kokuyorsa buram buram burnunuza, aynadaki kendinizle yeniden dertleşin ve yeniden tanışın kendinizle.

Ölmeden önce yaşamak için belki de son şansınız şu an kullanmakta olduğunuz zaman.

 

 
Toplam blog
: 111
: 161
Kayıt tarihi
: 24.12.11
 
 

1965 Zonguldak doğumlu ve halen Zonguldak'ta yaşamaktayım.Yazarım ve çeşitli platformlarda sunucu..