Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Yaş Günü Hediyesi

Ismarlama bir öykü

O gün karnelerimizi almış, kimimiz sevinçten havalara uçuyor, kimimiz karnesindeki kırıklar nedeniyle anne ve babasının yüzlerine nasıl bakabileceklerinin hesabın yapıyor, kimimiz de ara tatilde neler yapacağımızı düşünüyorduk.
Ben ise; Pazar günü, arkadaşım Güzin’in doğum günü partisinde ne giyeceğimin ve nasıl bir hediye götüreceğimin cevabını arıyordum.

Güzin bu parti için öyle şeyler söylemişti ki; daha şimdiden orada bulunabilmenin heyecanı içindeydim.
Karnemden yana fazla bir endişem yoktu. Notlarım pek o kadar iç açıcı değilse de; ailemin hoşuna gideceğine kani idim. Bu nedenle Güzin'e iyi bir hediye alınacağından emindim. Çünkü: Güzin hem benim en iyi arkadaşım, hem de babamın bir meslektaşının kızıydı.

Eve geldiğimde annemle babam alışveriş için çarşıya gitmek üzereydiler. O akşam özel bir ziyarete gidecekleri için çarşıdan bir şeyler almaları gerekiyordu.

Babam gayet ciddi ve sorgulayan bir yüz ifadesiyle karnemi inceledi ve " Senden daha iyisini beklerdim." demekle yetindi. Annem ise; beden eğitiminden başka kırık notumun olmadığını görünce: " Üzme çocuğu ayol daha ne yapsın? " diyerek iki yanağımdan öptü ve bana bir isteğim olup olmadığın sordu.

Hediyeden bahsetmenin tam zamanıydı. " Güzin'in doğum günü partisine uygun bir hediye alabilirseniz sevinirim." dedim.

Döndükleri zaman ellerinde kocaman bir hediye paketi görünce sevinçten çılgına dönmüştüm.

Annemler bunun bir sürpriz olduğundan, benim de bilmemem ve açılmaması gerektiğinden söz ettiler. " Arkadaşın açınca görürsün." dediler. Ama benim içim içime sığmıyor ve paketin içinde ne olduğunu merakımdan çıldırıyordum.

Annemler ziyarete gittiklerinde, ben evde tek başıma kalmış ve paketi açıp ne olduğunu görme arzusuna kapılmıştım. İçimden bir ses " Aç, aç. Tekrar kapatırsın." diyor. Başka bir ses de " Açma. Açma Annenlere söz verdin. Bu sözünde durmalısın." diyerek karşı çıkıyordu.

Ben içimdeki " Aç, Aç." çağrılarına yenik düştüm ve paketin ambalajını bozmadan itina ile açmaya çalıştım.

Tam paket açılıp içindekinin meydana çıktığı sırada, aniden çalan telefonun sesi; gecenin sakinliği içinde beni ürküttü ve ben, ne yaptığımı bilmeden, paketi elimden bırakıverdim.

Seramik zemin üzerine düşen cam bir fanusun şangırtısı ortalığı kaplamış ve ben şaşkınlıktan donakalmıştım. Rengim sapsarı kesilmiş, kalbim korku ve heyecandan küt küt atmaya başlamış ve ben koltuğun üzerine yığılıp kalmıştım..

Uzun süre kendimi toparlayamadım. Telefon devamlı çalıyor ve her çalışında, sanki beynimde şimşekler çakıyordu.

Aradan bir süre geçip kendime geldiğimde telefonun sesi kesilmiş ve Parçalanan fanusun içindeki Japon el sanatlarından yapılmış minyatür bir saray ve etrafına yerleştirilen çiçek ve ağaç dalları ortalığa saçılmış, suçlarcasına bana bakıyordu.

Ne yapacağımı bilmeden bir süre uzandım. Annemlere ne diyeceğimi ve nasıl yüzlerine bakabileceğimi bilemiyordum. Suçluluk duygusu içimi kaplamış ortalığı toplamama mani olmuştu.
En büyük korkum bu kabahatimden dolayı, Güzin’in doğum günü partisinden mahrum kalmaktı.

Bu düşünceler içerisinde, yorgun ve bitap bir halde koltuğun üzerinde uyuyup kalmışım.

Annemler geldiğinde ortalığı darmadağınık ve beni hiç adetim olmadığı bir şekilde koltuğun üzerine uzanmış görünce usulca yanıma oturup saçlarımı okşayarak yatağıma geçmemi istediler.

Onlara ne diyeceğimi şaşırmıştım. Özür mü dilesem, ağlayıp ayaklarına mı kapansam ne yapsam bilemiyordum. Ama her halimden üzüntüm belli oluyor ve ben ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Benim bu büyük üzüntüm karşısında babam sırtımı okşayarak; "Üzülme kızım. Canın sağ olsun. Bir yenisini daha alırız ve sen yaş gününe eli boş gitmezsin. " dedi.

Sevinçten deli gibi boyunlarına sarılmış ve her ikisini de doyasıya öpmüştüm...


16 Mayıs 2008

 
Toplam blog
: 104
: 722
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

6 Mayıs 1927 Simav doğumlu, İstanbul Yıldız Teknik Okulu’nun ( Bu günkü Yıldız Üniversitesi) son sın..